Aniden bir bomba patladı kapının ardından. Patlamanın şiddetinden David'in bulunduğu odanın kapısı da uçtu. Alev çok hızlı ilerliyordu. David alevler ile dolu odada tıkılı kalmıştı. Korkuyordu. Tam 'imdat' diye bağıracaktı ki...
Uyandı. Fums Otel'deki yatağındaydı. Bu derece uzun süreli bir kabus hiç görmemişti. Aslında beş saniyelikti belki beyinde ama aşırı uzun ve korkunç geldi David'e. Bu kâbusu görme sebebinin uyumadan evvel yediği, İhsan Bey'in verdiği mandalinadan kaynaklandığını düşündü. C vitamininin uyku öncesi yendiğinde böyle sonuçlar doğurabileceğini biliyordu.
Rüyada ilk önce iş yapacağı Altın Diş Patron Beşir ölmüştü. Daha sonra gelişmişti her şey...
Saat akşam yedi buçuğu gösteriyordu. Patron Beşir'i arama isteği doğdu birden David'in içinden. Aradı... Telefonu açan Beşir'di. David bir 'ohh' çekti. İçi rahatladı. Nasılsın, napıyorsun türü sorulara cevap verdikten sonra Patron Beşir: "Karnım ağrıyor da David. Şişkinlik var biraz. İhsan'dan bir maden suyu istedim. Limon sıkılmışından. Birazdan getirir..." dedi. Bunu duyan David kısa süreli bir şok geçirdi ve kekelemeye başladı telefonda: " Ma... mad... maden suyu mu ? " Rüyasındaki haberde Patron Beşir'i öldürenin İhsan Bey olduğunu ve bu işi maden suyuna kattığı zehirle yaptığını anımsadı. İliklerine kadar irkildi. "Sakın içmeyin ve beni bekleyin. Geleceğim şirkete. ". Hemen kalkıp üstüne bir şeyler giydikten sonra bir taksiye atlayıp şirkete doğru hareket etti. Bu hareket telaş doluydu. Korku içeriyordu. Asansörü değil de merdivenleri kullandı. Hızlıca Beşir'in odasına geldi. Kapıyı tıklatmadan hızla açtı. İçerde gördüğü manzara pek iç açıcı değildi. Ortalığı kan götürüyordu. Beşir, David'i dinleyip içmemişti maden suyunu. Masada kapağı açık bir şekilde duruyordu. Yani İhsan Bey öldürememişti. Ama büyük ihtimalle yerde duran silahta onun parmak izleri vardı. David düşündü. Sonuçta İhsan Bey, David'in Türkiye'deki tek tanıdığıydı. Ona ihtiyacı olacaktı rüyasındaki şeyler gerçekleşecekse... Çünkü bu olayı görmüştü. Diğerleri de çıkabilirdi. Teleşlandı ne yapacağını bilemedi. Masadaki zehirli olduğunu sandığı sodayı aldı ve hemen ölmüş olan Beşir'in ayağının dibindeki çöp kovasına döktü içindekini. Gercektende zehirliydi. Çöp poşeti şekilden şekile girdi. David şaşırdı. Sonra şişesini de içine attı çöpün. Daha sonra yine yerde duran silah çarptı gözüne. Onu da aldı ve beline koydu. Dışarda bir yere atabilirim diye düşündü bir an. Böyle stres altındayken fazla düşünemiyordu. Sadece bir şeyler yapıyordu ama neden yaptığını ve sonucunda neler doğabileceğini kavrayamıyordu böyle anlarda.
İşini halletmişçesine çıktı işyerinden. Öylece yürüyordu. İşyerinden bir kilometre ötedeki çöp konteynerine attı silahı David. Daha fazla üzerinde taşımamalıyım diye düşünmüştü bunu yaparken. En azından İhsan Bey'i bazı sıkıntılardan kurtardığını sanıyordu.
Oteldeki odasına geldi. Girmeden gözüne kapının kolunda asılı yazı takıldı. Hemen tersinde yazılı olan 'Do Not Disturb' yazısına çevirdi. Artık kimse rahatsız edemeyecekti. Yani o öyle düşündü. Vurdu kafayı ve uykuya daldı hemen. Yorgundu. Stresli ve garip bir gün geçirmişti. Gördüğü uzun kabus yetmişti ona. Rüyasında gördüklerini yaşıyordu sanki. Bir dejavu gibiydi gün. Ama yaşayacakları varsa bile değiştirebilirdi. Az çok ne olacağını bilir gibiydi.
Sabah oldu. Sağa sola dönüyordu yatakta. Sıkılmıştı. Televizyonu açtı. Bu sefer rüyasındaki gibi Amerikan kanallarına falan değil de direkt Türk kanallarına yöneldi. Merak ediyordu haberlerde ne var. Patron Beşir nasıl ölmüş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERGÜZEŞT-İ DAVID
Short StorySergüzeşt-i David : Adı üzerinde "David'in Serüveni" dir. David'in başından geçen olayları anlamaya çalışacağız beraber. Bazen bir POLİSİYE'nin içinde; bazen bir MACERA VE AKSİYON'un tam ortasında bulacağız kendimizi. Heyecan ve merak dolu bu romanı...