MULTIMEDIA: Onur Kurt ve Bahar Zorlu
Bu güzel afiş için Eda'ya(Nomastersandkings) teşekkür ederim.
#
Ruhuna hapsolmuş siyahlığın içinde fark edemeden var oldu.
Gözleri ruhunu yansıtacak kadar derin ve mavi.
Kum saatindeki tanecikler kadar sessiz.
Uzayın derinlikleri kadar çekici.
Cesareti kadar deli.
Adı gibi yalnız olmaya mahkûm...
Kurt gibi...O ismini taşıyan ama o olmayan biri.
O herkese benzeyip kimse gibi olmayan...
İsteği yere sızabilir, istediği kişi olabilir ama o yalnızca Kurt olmayı seçti.
Belki de kaderi seçti.
Şimdi ise zorlu görevine çıkmak üzere geri sayıyor...
Peki ya yalnız kurt yenilirse...
Peki ya bu görevden sonra onun kalbinden geriye hiçbir şey kalmazsa. ...
●●●●●●●
#YALNIZ KURT#Genç adam omuzlarını hareket ettirdiğinde karşısındaki kadına gülümsedi. Ortamın ışıkları gözünü alırken bardağında kalan şampanyanın son damlalarını yudumladı ve kadına dönüp erkeksi bir şekilde gülümseyerek sordu.
"Terasa çıkalım mı? Burada sıkıldım, çok göz önündeyiz." dediğinde kadın cilveyle gülümsedi. Kadınları hiçbir zaman anlamıyorum diye düşündü. Ellerini hafif kahverengi saçlarının arasında gezindirdi, bu hareket onu karşısındaki kadına göre daha da çekici yapmıştı. Bilerek yaptığı ise su götürmez bir gerçekti. Elinde boşta kalan bardağı garsonun tepsisine bıraktı ve yenisi almak için uzandığı sırada uzun boylu bir kadın, garsona çarparak garsonun elindekileri genç adamın üzerine boca etmesine neden oldu.
"Allah kahretsin!" diye homurdandı. Onu daha da ciddi gösteren gece karası takım elbisesi şampanya olmuştu. Garsonun dökmesine yol açan kadına dönüp sinirle baktığında kadın elinde taşıdığı tablet bilgisayarla ve yere döktüğü dosyaları toplamaya çalışırken hafiften sarhoş olduğunu anlamıştı. Hafif yalpalıyordu. Kolundaki kadına bakıp sordu.
"Bu kadın kim?" kadın paniklemiş eli ayağına dolaşmıştı. Yalan söylediğini anlamıştı, bu onun için normal bir hal almıştı. Göz bebekleri vücuduna yayılan adrenalinden dolayı büyümüştü. Adam gülümsedi ve kolunu kadından hızla çekti.
"Ah o mu? Şirket yöneticisinin asistanı baksana şuna kokteyl de bile iş yapıyor ne kadar da kötü." diye dosyaları toplamaya çalışan kadını kötüledi. Yaptığı hatayı fark edemezken genç adam fark ederek gözlerine baktı.
"Yöneticinin asistanı hani sendin?" diye sorduğunda adamın bu kadar dikkatli olmasına lanet etti ve olayı toplamaya çalışarak gülümsedi. Çaresiz bir gülümsemeydi bu, olayı kurtaramayacağını o da çok iyi biliyordu.
"Tabi ya yine aynı numara, yine aynı sıkıcılık." diyerek kadının yanından ayrılıp yerde dosyaları toplamaya çalışan kadına yöneldi ve camı kırılan tableti ve uzağa gitmiş olan birkaç sayfa kâğıtları toplayarak gözlerini göremediği kadına uzattı. Bu onun en önemli özelliğiydi, hipnoz edecek kadar mavi gözleri okyanusu andırırken içindeki dipsiz kuyuyu gizliyordu, hüzün vardı aslında o bakışlarda karşısındaki hüzünle hipnotize ederdi. Belki de acı ile yapıyordu. Yerdeki kâğıtları toplayıp çantasına tıkıştırdığı anda başını kaldırıp delici mavi gözlerle buluştu. Gözleri birleştiği anda planını kurmuştu bile. Bu işi yarım bırakamam diye düşünerek kadına yaklaşması gerektiğini biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ KURT
AdventureRuhuna hapsolmuş siyahlığın içinde fark edemeden varoldu. Gözleri ruhunu yansıtacak kadar derin ve mavi. Kum saatindeki tanecikler kadar sessiz. Uzayın derinlikleri kadar çekici. Cesareti kadar deli. Adı gibi yalnız olmaya mahkum... Kurt gibi... O...