"Senin neyin var Camila?" Diye sordu Ashley, gerçekten neyim vardı benim? Ne zaman her şeyden bu kadar korkar hale gelmiştim? Ne zaman kendi düşüncelerimden korkmaya başlamıştım? "Hiç." Deyip yeniden düşünmeye başladım. Daha 18 yaşındaydım ve hayatım mükemmel denecek kadar güzeldi. Ya da 3 yıl öncesine kadar öyleydi. 15 yaşında kendimi koskocaman bir sorunun içinde buldum. Daha kendimi yeni keşfediyordum ve bazı şeyleri daha yeni anlamaya başlamıştım. Aslına bakarsanız bu fikir yeni değildi, küçüklüğümden beri her zaman benimleydi fakat ben her zaman bunu gizlemeye çabalamıştım. Eşcinsel olmak. Kulağa kolay geliyor olabilirdi ama bunu kendinize 1 kez sorduğunuz zaman bir daha kurtulamıyordunuz. Ailem katolikti, bende elimden geldigince yapmam gerekenleri yerine getirmeye uğraşıyordum. Ve en kötüsü de, bu dine göre eşcinsel olmak bir hastalık olarak görülüyor ve dışlanılıyordu. Bende bir karar alıp erkeklerle çıkmaya karar verdim. Lisede populer sayılırdım ve arkadaşlarım bana her zaman çok güzel olduğumu söylerdi, bu da yardım etmiş olacak ki erkek arkadaş bulmam uzun sürmedi. Erkek arkadaşım Logan herşeyiyle muhteşem biriydi fakat bir türlü kafamdaki düşünceyi atamıyor ve onu sevemiyordum. Logan'a bunları anlatsam hoş karşılayacağından emindim ama daha kendime bile söyleyemedigim birşeyi başkasına anlatamazdım. Bu yıllarım kendimden kaçmakla geçti ve 4 senem sona erdi. Sonunda üniversiteye gidecektim. Üniversiteye gitmem benim için çok önemliydi çünkü başka bir şehirde özgürce yaşama fikri beni hep mutlu etmişti. Ve belki orda bu düşüncelerime son verecek birisiyle tanışırdım, bu kişinin kız ya da erkek olması hiç önemli degildi. Sonunda zaman gelmişti, Los Angeles'ta buldugum stüdyo dairemde mutlu bir hayata ilk adımımı atıyordum ama başıma geleceklerin hiç birinden haberim yoktu.