Birilerini gördüğün an o kişiye bağlanırsan, o kişiden vazgeçmekte zorlanırsın.
Iraz'ı eve gönderemeden, Berna yanımıza geldi. Artık yapacak birşeyim kalmadı açıkcası. Bir Iraz'a bir de Berna'ya bakıyordum. Berna elini kaldırıp, parmaklarını oynatarak, "Merhaba Çağkan." diye seslendi. Bende yapacak birşeyim olmadığı için, "Merhaba" diyerek seslendim. Berna hafif bir tebessüm ederek, "Tanıştırmayacak mısın?" diye sordu. Bende "Şeyyy... Berna bak bu Iraz, Iraz bak bu da Berna. Hadi tanıştınız dağılalım." dedim. Iraz'ın yüz ifadesi sanki biraz değişmişti. Iraz tepki gösterircesine, "Centilmenliğin için teşekkürler Çağkan hadi görüşürüz. Bu arada memnun oldum Berna." dedi. Iraz eve doğru giderken Berna, "Bende memnun oldum Iraz." şeklinde cevap verdi. Ben sadece sustum kaldım. Iraz eve girdi. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Berna'da peşimden gelmeye başladı. Berna'ya dönüp, "Senin burda ne işin var?" dedim. Berna gülerek, "Ne var bunda sürpriz yapayım dedim." diyerek cevap verdi. Sinirimi pek belli etmez bir vaziyette, "Senin sürprizine so... Soğan doğrarım beraber ağlarız." dedim. Ben artık Iraz ile aramıza kimsenin girmemesi ve birşeylerin araya girmemesi için Berna ile konuşma kararına vardım. Evet şuan karar verdim. Bu kararla birlikte, "Berna az bir yerde oturalım mı? Sana söylemem gereken birşeyler var." dedim. Berna'da meraklı bir şekilde, "Olur yani bana uyar." Yeşil, otlu, böcekli, gergedanlı bir parka geldik. Gergedan yok tamam. Bu sefer o gergedan yok ama sanırım hala aklımda. Banka oturduk ve ben yayıla yayıla oturdum ama bankın kırık olduğunu, kendimi yerde bulunca hissettim. Ayağa kalkıp, hani köpekler ıslanınca silkelenir ya aynen bende o şekilde üstümü silkeledim. Berna'nın, "Napıyorsun?" demesiyle kendime geldim. Garip bir şekilde, "Tamam kendimdeyim. Berna bak, o gördüğün kız varya o kız o işte kız yani. Kısa lafın uzunu yani pardon uzun lafın kısası ben o kızı seviyorum. Çocukluğumdan beri seviyorum. Ne zaman birşeyler olmaya kalksa hep engel çıkıyor ve ben bunu artık istemiyorum buna son vermek istiyorum. Berna... Ben Iraz'ı, karıncaların çekirdek kabuklarını sevdiği gibi, kedilerin yavrularını yaladığı gibi seviyorum. Tamam sen iyi kızsın tanıştık çok hoştu ama engel olunmasın. Sen bari yapma." dedim. Berna sadece sustu ve arkasına bakmadan gitti. Belki sert tepki gösterdim ama hiç birşey Iraz'dan daha önemli olamaz. Seviyorum onu. Beni sevmese bile seviyorum. Daha onu kazanamamışken kaybedemezdim.
Berna ile ayrıldıktan sonra, eve doğru gidiyordum. Karşıdan da Hacı Hüsam geliyordu. "Ne örüyon la?" diye bağırdı. Bende, "Birşey ördüğüm yok, eve gidiyorum deyip yanından hızla geçtim. Eve doğru giderken, bir yandan da telefondan, Necati'yi aradım bize gelmesi için. Önümde, bir kola tenekesi vardı, çocukluğumu hatırlayıp tenekeye vurayım derken, ayakkabım havaya uçtu ve evin balkonunda kaldı. Sol ayağımda ayakkabı, diğer ayağımda çorapla birlikte yürümektense, diğer ayakkabıyı da çıkardım. Eve hızlı adımlarla gidiyordum. Sonunda evin kapısını gördüm. Cebimden anahtarı çıkartıp kapıyı açtım ve eve girdim. Fakat eve çoktan Necati gelmiş. "Oğlum nasıl açtın kapıyı?" diye bir soru yönelttim. Necati, göz kırptı ama tek gözünü kırpmayı beceremediği için, iki gözünü birden kırptı. Konuyu daha fazla dağıtmak istemedim ve olanları, Necati'ye anlattım. Necati'de, "Oğlum varya en iyisini yapmışsın, helal kardeşime sana da bu yakışırdı." dedi. Necati mutfağa girdi ve bizim eve daha önceden getirdikleri kavunlardan bir tanesini alıp kesip yemeye başladı. Kavun yerken, ağzından da sular aka aka yemeye devam ediyordu. Sert tepki verircesine, "O elindeki kavunu yavaşça bırak ve hazırlan pikniğe gideceğiz." dedim. Necati elini yüzünü yıkadı ve evden birkaç parça birşeyler aldı ve kavunu yine eksik bırakmadı. Telefonla, Harun'u aradım o da gelsin diye fakat Harun gelemeyeceğini söyleyince bende pek üstelemedim. Daha sonrasında, Necati'ye İrem'i aramasını söyledim. Bende, Iraz'ı arayacaktım. Irazı aradım, "Iraz, bugün pikniğe gitmeyi düşünüyoruz. Sen, ben, Necati ve İrem gelir misin?" diye sordum. Iraz, "Ayy şuan mı?" diyerek tepki verdi. Bende, "Evet, başka ne zaman olacak şuan." dedim. Iraz aceleyle, "İyi tamam kapat kapat hazırlanayım." dedi. Evden birşeyler alarak, bisikletlerimizi hazırladık ve evin önüne bıraktık. Necati'yle birlikte, markete giderek piknik için gerekli olan malzemeleri aldık ve tekrar evin önüne geldik. Necati'nin sevgilisi İrem'de geldi. Tek eksiğimiz olan şey Iraz'dı. Tek eksik olan, sol yanımdı. Neyse yine romantikleştim. Çok mu romantiğim ne? Ahanda Iraz geliyor evet, yine her zamankinden daha güzel. Her gördüğümde ayrı bir güzel geliyor bana. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Iraz, "selam" diyerek geldi yanımıza. Piknik için, herşey tamamdı. Yükün birazını, Necati'ye, birazını da kendime aldım. Bisikletlere bindik ve Iraz'ı kendi yanıma aldım. Necati'de, İrem'i yanına aldı. Bisikletlerle yola çıktık. Rüzgar ese ese gidiyorduk. Iraz'ın saçları dalgalandıkça, güzel koku yayılıyordu. Burnum adeta cennet bahçesine döndü. Necati'de bisikletle, manevralar yaparak, artistlik yaparcasına hareketler yapmaya başlayınca bende vitesi büyültüp hızlanmaya başladım. Necati'nin önüne geçtim böylelikle. Necati gaza gelip, vitesi yükseltti ve daha fazla hızlanmaya başlayınca, zinciri attı. Yine bizim gerimizde kaldı. Bende durdum o an. Bisikletten inip, yardımına gittim ve "Oğlum bu kadar gaza gelme, dur dur ben hallederim." dedim. Zinciri düzeltip, yeniden yola koyulduk. Güzel bir şekilde, yoluma devam ediyorduk. Bisikletle yolculuğumuzda da Iraz'la konuşmayı ihmal etmiyorum. Bazen bana kızıp, bisikleti sallıyordu. Yavaş yavaş, piknik alanına yaklaşmıştık. Hızımızı daha da arttırmaya başladık. Yeşil, ormanlık ve ferah piknik alanımıza geldik. Bisikletlerden indik, malzemeleri alıp gölgelik bir yer aramaya başladık. Bende o arada, Iraz'a şaka yapmak amaçlı, usulca omzuma aldım. "Yaa ne yapıyorsun sen salak, aptal!" diyerek vurmaya başladı. Hedeflediğimiz gölgelik alanı bulduk ve Iraz'ı da omzumdan indirdim. Iraz bu sefer karın bölgeme burdu. Yumrukları da baya sertmiş bunu farkettim.
Güzel bir şekilde halımızı, ağacın altına serdik. Kızlar, etleri hazırlarken bizde Necati'yle birlikte, etraftan odun vesaire topluyorduk. Biraz birşeyler topladıktan sonra, mangalın başına geçtim. Verdim ateşi. Odunlar yanarken, mangal kömürünü de ekledim. Bu arada ızgara nasıl yapılır onuda anlatmış oldum. Bir yandan yellendirirken diğer yandan, dumandan gözlerim yanıyordu. Necati, orda İrem'le vakit geçirirken, bende burada dumanla cebelleşiyorum. Iraz, yardım için yanıma geldi. Kömürler köz haline gelince etleri yerleştirip, kızartmaya başladım. Piknik soframızda, güzelce kuruldu. Kızaran etleri, bir tabağa alırken, Necati hunharca etlere dalmaya başladı. Elimde ki maşa ile, Necati'nin eline vurdum. "Kalk, kavun kes." dedim. Birden...
Facebook grubu;
Entrikalılar Wattpad
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrikalılar (Kitap Oldu)
Chick-LitAz biraz üzgün, dertli, günü kötü geçen, ileri ki günleri için endişelenen, okul derdi olan, kafası karışık olan, umutları yıkılan, ağlayan, kendini yalnız hisseden, hasta olan, topluma kapanık, mutlu olan, sevinçten ağlayan kısacası bu hikaye hepim...