part 3

96 17 6
                                    

Hastane koridorları soğuk. Üstümdeki kazağa daha sıkı sarılıyorum. Psikoloğum Doktor Brun, öğle molasında. Ashton'ın bugün ziyarete geleceğini söylemişlerdi. Odama doğru yürüyüp bekliyorum.
Ayak seslerini koridorun başından işitebiliyorsunuz.

İçeri girdiğinde boynuna sarılıyorum. Bir poşet dolusu Hershey's getirmiş. Beni öpüyor. Karşılık veremiyorum. Ashton'u seviyorum. Tüm kalbimi ona verecek kadar olmasa da seviyorum.

Michael ve Luke'un nasıl olduklarını soruyorum. "İyiler. Seni özlemişler." Diyor ama pek sanmıyorum. Ziyarete fırsat bulamadıklarını söylüyorlar.

Gelmemelerinin nedeni Calum'un istememesi. Bir aydır Ashton ve annem dışında başka gelen olmamıştı. Bunları söylemek yerine sohbeti devam ettiriyorum. "Sen nasılsın?"

Yatağımın üstüne, yanıma oturuyor.
"Aynı şeyler. Birkaç gün önce sana kıyafet almıştık. Görevliler içinde kesici bir şey olup olmadığını kontrol ettikten sonra sana verirler."

Hah, aptallar. İntihar etmek isteseydim bunu çok önceden yapardım.

Grupları için yapılan tur tekliflerinden bahsederken onu izliyorum. Kıkırdamasının insanları nasıl mutlu ettiğini, o muhteşem kol kaslarını, saçındaki buklelerin sürekli gözümün önüne gelmesini...

Bir sürü seçenek vardı. Ashton'la beraber olup hayatımı mutlu ve şizofren tanısı konulmamış bir kız olarak geçirebilirdim.

Ama Calum'a o kadar aşıktım ki, ruh sağlığımın yerinde olmadığı konusunda yalan söyleyip beni buraya getirmesi o kadar da çok acıtmamıştı.

Ashton ayağa kalkıyor.

"Benim gitmem lazım bebeğim, eğer istediğin bir şey varsa bu haftasonu getirebilirim." Duraksıyorum.

"Şey, gelirken bana sütyen alabilir misin? Çamaşır makineleri benimkileri mahvetmiş."
Kıkırdıyor. "Pekala, bedenin neydi? 85?"
Yüzümü buruşturuyorum. "Ah, hatırlamıyorum."

İnanmıyormuş gibi bana bakıyor. "Evde başka varsa, gidip aynısından alabilirim?"
Kafamı sallıyorum. "Evde hiç yok. Ash..."

"Calum'a sor." Kelimeler ağzımdan çıkar çıkmaz boğazım yanıyor.

"Calum seni görmeye gelmek istedi. Konusu açılınca söyleyecektim ama bunu beklemiyordum." Kaşlarımı kaldırıyorum. Ashton'un bunu zorla söylediği belli.
"Gelmek istemişti ama, gelmemesi için onu uyardım. Sana zarar verdiğinin farkında bile değilsin Charla."

Saçlarımla oynamaya başladığında ağlamak üzere olduğumun farkına varmıyor. Calum'u görmeyi her şeyden çok istiyordum. Hani bilirsiniz, sevdiğiniz size ne yapsa da onu affedersiniz.

Varsayımlar bir yana, gerçekten de öyleydi.

"Ashton ben, onun gelmesini istiyorum."

Yüz ifadesi bozuluyor. "Öyle diyorsan öyle olsun."
Yanağına bir öpücük kondurduğumda yüzüm ellerinin arasına sıkışıyor. "Seni-"

"Ben de seni seviyorum Ashton."
Gülümsüyor. Ama bu içinden gelen bir gülümseme değil. Onu iyi tanırdım.

"Hayır, senin incinmeni istemiyorum demek istemiştim. Bazen birini sevmek yeterli olmuyor."

Her ettiği sözle Calum'u ezmek istediğini belli ediyordu ki, fazlasıyla eziyordu.

Gerçi bu dünyada, Calum Thomas Hood kadar ezilmeye layık bir insan bulamazdınız.

Ashton gittikten sonra, günlük haplarımdan birkaç tanesini alıp psikoloğumun odasına doğru gidiyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 11, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Plastic Doll//hood (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin