5

39.4K 1K 4
                                    

Multimedyada Nizar'ı düşündüm. Awir'i bulamadım ama hala düşündüğünüz biri varsa söylersiniz.

Uyandığında Awir'i yanında bulamayan Peri minnet duygusu ile duşa girdi. Bu sırada aşağıda işler karışmıştı. Gazin Hanım, müştemilata inmişti. Hervaz'ı bulamayınca kız kardeşi Karin'e haber etti. Gidip Helin'i çağırmasını istedi. Fakat Karin kopacak felaketi biliyordu. Nitekim Helin ve Hevraz kaçtığını bir tek ona haber etti. Bu felaketin kendi başına kopmasını istemediğinden Gazin Hanım'ın bu isteğini geçiştirmeye çalıştı.

"Nasıl olur Gazin Hanım? Kız başıma nasıl çıkarım sokağa? "

Gazin Hanım bunu yeni fark etmiş gibi açtı gözlerini. "Peki o zaman Nizar da seninle gelsin. Haremlik selamlık bir durum varsa sen girersin içeri o da seni dışarıda bekler. "

Karin daha fazla itiraz edemeyeceğini biliyordu. "Peki. " dedi.

Gazin Hanım ortanca oğlu Nizar'a haber ededursun Karin üstünü giymeye başlamıştı. Zaten şunun şurasında Nizar ile yalnız yürümek kaç defa insanın eline geçerdi. Ah neler saçmalıyordu böyle. Abisi Hevraz'ın canı tehlikedeyken o hala biricik gizli aşkı Nizar'ı düşünüyordu. Krem zeminde mavi küçük çiçekleri olan basmasını giydi. Üzerinde açık mavi bir tişört vardı. Havanın soğuk olduğunu bildiğinden tarlalarda giydiği kahverengi yağmurluğunu üzerine aldı. Hazırlığını tamamlayabileceği bir makyaj masası yoktu. Hoş odasında yatak bile yoktu. Döşeğin yanına çöktü ve üç beş parça makyaj malzemelerini çıkardı. Gözlerinin çevresine yok ile var arasında siyah far sürdü. Mavi gözleri daha da ortadaydı. Ve birazcık da ruj sürmüştü ki yine neden süslendiğine anlam veremeyerek sildi makyajını. Sırdır ailesi yıllardır Lerzanların yanında çalışıyordu fakat öyle yoksul bir aile değillerdi. Karin'in o evde bir yatağı olmamasının sebebi genelde o evde kalmıyor oluşuydu. Tarladaki işçilerin başında duruyor çiftlikteki atlara bakıyordu. Veteriner olmayı çok istemişti fakat babası onu göndermedi. Şu an yirmi yaşındaydı ve iş işten geçmişti ona göre. Fakat yine de yılmadı. Awir'in atı doğru dürüst koşamadığından bir veteriner çağırılmıştı bir yıl kadar önce. Adı Mustafa idi. Karin veterinerlik ile ilgili hayallerini anlattığında Mustafa bu güzel kıza karşı kayıtsız kalamadı ve en temel bilgileri öğretmeye başladı. Karin de bu işi gayet iyi beceriyordu.

Müştemilattan çıkıp konağın önüne geldiğinde Nizar'ın arabasını gördü. Alaylı bir ifade takını yüzüne ve ön kapıyı açıp konuştu.
"İki adım yol için araba gerekli miydi Nizar Ağam? " ve koltuğa oturdu.
Kalbi çok hızlı atıyordu. Ama bunun abisi için mi Nizar için mi olduğunu çözememişti.

"Kadın milletine de yaranamazsın zaten. Üşüme diye arabayı çıkaralım... " diye söylenmeye başladı ki Karin bütün söylediklerini duymuştu. "Efendim Ağam bir şey mi dediniz? "

"Yok bir şey Karin. "

Nizar abisi gibi kasıntı biri değildi o yüzden onun yanında böyle rahat olabiliyordu.

Araba Diclelerin evinin önünde durduğunda Karin gelecek felaketi bilmiyormuş gibi davranmaya çalıştı.

Bu sırada konakta kahvaltı hazırlanmış herkes diğerlerinin gelmesini bekliyordu. Döşekte Peri Gazin Hanım'ın yanına oturmuş karşısında da Awir ve Evin vardı. Onları görmezden gelmeye çalışsa da olmuyordu.

Ağar ahşap kapının neredeyse kırılarak açılması ile herkes o tarafa döndü. Nizar bu güne kadar hiç kimsenin görmediği bir öfkeye bürünmüştü. Karin de korku ve telaş içindeydi.

Nizar kimseye bir şey söylemeden yukarı çıktı ve konağı yıkacak bir tonda bağırdı. "Abi! "

Awir de arkasından yukarı çıkınca herkes meraklı gözlerle Karin' e döndü. Fakat zavallı kızın korkudan sesi soluğu çıkmıyordu.

Evin bu meraklı bekleyişten sıkılmıştı.
"Karin, çatlatmasana insanı söyle ne söyleyeceksen. " dedi.

Bu sefer Karin telaştan kekelemeye başlamıştı. Peri o kara toprak misali gözlerini Evin'e dikti. Ve hiç bir şey söylemeden Karin'in yanına gitti. "Gel bir bardak su iç olur mu? " Karin yalnızca kafasını salladı bu soru karşısında. Gazin Hanım ile bakıştıklarında kadın mesajı almıştı. Haydar Ağa'ya sofrayı işaret etti.

"Biz kahvaltımızı edelim onlar da gelir birazdan. " dedi. Ve herkes sofraya oturdu.

Bu sırada Peri Karin'i konuşturmaya çalışıyordu.

"Bak şimdi sakin ol. Ne olduysa anlat. Seni ne bu kadar korkuttu Karin? "

"Helin. " dedi kekeleyerek.

"Ne oldu? Heline bir şey mi oldu yoksa? "

Peri'nin bu sakin ses tınısı ile biraz daha rahatlamış ve sinirleri gevşemişti.

"Peri, Helin gittiğimizde Dicle'nin yanında değildi. "

"Ne? Ne yapmaya çalışıyor bu deli kız. "

"Dahası da var ama bunları bildiğimi kimseye söyleme lütfen o zaman Helin de abim de ölür. "

Peri olayı anlamıştı çoktan. Zaten dün akşam Helin bir tuhaftı. Peri'ye öyle bir sarılmıştı ki sanki bir daha göremeyecek gibi.

"Kaçtılar demek. "

Karin başını salladı.

"Peki niye beklemediler biraz daha? Sana söyledi mi? "

"Onlar evlenmişti zaten. " derin bir nefes alarak devam etti sözüne. "Helin de hamileydi üstelik. "

İşte Peri o zaman açtı bayramlık ağzını. "Vay uçkuruna düşkün namussuz Hevraz! "

Karin bu sözle krize girmiş gibi ağlamaya başladı. "Sen bile böyle tepki verdiysen Peri, kim bilir Awir ne yapacak? "

Peri kızı sakinleştirmeye çalıştı ve aklına bir şey gelmiş gibi gözlerini açtı. "Bak şimdi ağlamak yok kendini toparlıyorsun ve ağız birliği yapacağız. Yalan söyleyebilir misin? " dedi.

Karin abisi ve çok sevgili Helin yengesi için gözlerini sildi ve sabah konağa girdiği şaşkın bakışı ile baktı Peri'ye. "Sence? "

Peri işin ucunda ölüm olmasa eğlenebilirdi bu maceradan ama şu an iki insanın hayatı söz konusuydu. O ikna dersleri, o kazandığı münazara birincilikleri şimdi işe yaramak zorundaydı. Bir katil'i nasıl savunduysa zamanında o sapık, uçkuruna düşkün Hevraz'ı da savunmalıydı.

MARDİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin