sabahtan beri insanlar aptal gibi suratıma bakıyordu.hepsine bir tane geçirip nasıl bir his olduğunu anlamalarını istiyordum.
tamam bende sabah aynada kendime baka kalmıştım.ama en azından insan BELLİ etmeden bakardı.kocaman gözlü japon balıkları gibi değil!
en azından morarmış bileklerimi ve mor yeşil izlerle kaplı olan sırtımı görmüyorlardı. sanki yaralarımın suçlusu oymuş gibi sinirli bakışlarımı sandiviçime çevirdim.
ama yemeğimi öldürme planlarım yarıda kaldı...ha siktir dyan ve grubu bana doğru geliyordu!
harika.tek eksiğim onlardı zaten.mağra adamının kız kardeşini kurtarıyorum yine de rahat bırakmıyorlar.
altı kişiye bakıp bakışlarımla hava olmalarını ve onlaral hiç uğraşmak istediğimi anlatmaya çalıştım.ama ya bakışlarımı yanıma-otursanıza-bir-kahve-içeriz olarak algılıyorlar ya da ben bakışlarımla insanları kovmayı beceremiyorum.
birden etrafımda altı düşmanımla bir masada oturuyordum.onlara baktığımda onlar da durumdan pek memnun gözükmüyordu. geri zekalılar! madem hoşunuza gitmiyor neden oturuyorsunuz ki yanıma!
" araba kazası geçirip hafıza kaybı mı yaşıyorsunuz bilmiyorum ama biz birbirmiziden nefret ediyoruz." dedim alaylı bir ses tonuyla.dyan cevap vermekte tabi ki gecikmedi.
"kaza geçirmiş gibi duran asıl sensin.ne oldu prenses? adam gördüğü şeyi sevmedi mi?"
birden kaskatı kesildim.adam kelimesini baba ile değiştirse tam on ikiden vurmuş olacaktı.
dyan kasıldığımı anlamış olacak ki sessiz bir özür mırıldandı.
zaten saçma sapan konuşacağı belliydi.. pardon ne?!!! özür mü diledi?!!!!!
sanırım şu an dyan'a bir uzaylı gibi bakıyordum ama dyan BENDEN özür dilemişti. onun kelime hazinesinde özür dilerim yada af edersin gibi kelimelerin bulunduğunu bile bilmiyordum.
boğazımı temizleyip bakışlarımı çektim. "pekala ne içtin çünkü burada " elimle alnıma vurdum " kesinlikle bir şeyler ters gidiyor."
sinirle göz devirdi tekrar kim-kimi-bitiriyor kavgasına başlayacak sanarken beni tekrar şaşırttı.
"kız kardeşime yardım ettin.bu konuda alay etmem yanlış olur."
bu kalbim için gerçekten çok fazlaydı.ama yine eski adet alay etmeyi seçtim.
"merak etme beni bir dahaki pijama partisine çağırmanı ve birbirimizin ayak tırnaklarını boyamamızı beklemiyorum."
kaşlarımı kaldırıp onu alayla süzdüm.
ağzının kenarı bir an titrerken bugün gerçekten tessayı-kandıralım günü olup olmadığını merak ettim.gerçekten az önce benim şakama mı gülüyordu?!
"güven bana benim pijama partilerim tır ak boyamayla bitmiyor." dedi dyan yorumuma karşılık.
"vay canına.köpek sürün bayağı şanslıymış."dedim tekrar alayla.ve tabiki köpeklerden biri ayaklandı.
"bize az önce ne dedin?!" dedi cole .ayağa zıplamış masanın üzerinden bana doğru eğilmişti sanki beni korkutabilecekmiş gibi.
"bana bak sürtük! seni bitiririm..." ama o devam edemeden ağzına sandiviçimi tıktım.
" evet evet koca oğlan.küçük erkeğinle ne yapman gerektiğini öğrenmen büyük dış dünya için hazır olduğun anlamına gelmiyor."
kızarmış yanağıma vurup onu sandalyesine geri itekledim.kreşteyken olan küçük hadiseyi herhalde hatırlayamıyordu.sadece benim ve öğretmenin bildiği olayı.ona şirince sırıtırken arkadaşları gülme krizine girmek ve ona arka çıkmak arasında kalmış gibiydi.
kararı onlara bırakmayıp tekrar dyan'a çevirdim." ne istiyorsun?"
kafasını hafifçe eğip ciddiyetle cevap verdi." asıl soru şu ,sen ne istiyorsun."
şaşkınlıkla kaşlarımı çattım."sen bana geldin.ben sana değil.ben bir şey istemiyorum." ya da onları ilgilendiren bir şey değil.
asabice ic çekti "dinle.kız kardeşime yardım ettin bu yüzden sana borçlandım. durumu eşitlemek için ne istiyorsun."
şimdi gerçekten şaşkındım.bunu gerçekten beklemiyordum ama anlaşılan şeref dyan için önemli bir şey olmalıydı ve ilk defa onun hakkında böyle şeyler düşünüyordum.
yinede başımı salladım."bana borçlu falan değilsin.tabi ki yardım edecektim ve bu teklifin için teşekkür ederim ama yinede red ediyorum."
dyan'ın yüzünden bir karartı geçti.ona basitçe bir fiyat söylemem onu kızdırıyordu.
"boşver karşılığında bir şey istememesi kendi suçu!" diye lafa karıştı dan ve iğrenirmiş gibi baktı.son yıllarda yaptığı gibi.bir zamanlar bu gözlerde bu kadar güven yatarken şimdi nasıl böyle bakıyordu anlamıyordum.
soğukça geri bakarken eski arkadaşlığımızı ne kadar özlediğimi belli etmedim.dyan'ın baş sallamsı ile bakışlarımı dan'den çektim.
dyan siyaha yakın gözlerine bakarken bana oldukça tanıdık gelen ama bir türlü adlandıramadığım duyguyu gördüm.
"dan ,o ciara'yı korumak için orada olmasaydı neler olacağını bilmek dahi istemezdin.hepiniz ölmüştünüz." yüzünde meydana gelen sinir beni korkutsa da onu anlayabiliyordum...ciara'nın korkmuş suratı ve tişörtümden içeri kayan o iğrenç adamın ellerini düşününce...öldürmek kelimesi az bile kalıyordu.
ellerim kasılırken o iki şerefsizi tekrar dövmek isterdim.
"bu yüzden bana lütfen nasıl karşılık vereceğimi söyle."
dyan'ın ağzından çıka lütfen kelimesi beni ne kadar şaşırtsada bunu kabul etmeyecektim.ciddi olduğunu biliyordum ama bende ciddiydim..
ve tam tersi olsa bende karşılığında bir şeyler vermek isterdim ama durum sanki dyan dan karşılığında bir şey alabilmek için ciara'ya yardım etmişim gibi olacaktı.ki bu tamamen saçmalıktı çünkü onu olaydan sonra fark etmiştim.
"üzgünüm ama hala kabul etmiyorum. bu seferlik dan'i dinle ne kadar kafası çürük ceviz kadar boş olsada ve olay kapansın.zaten tekrar bir iş çevirdiğinizde hayatınızı cehenneme çevirmeye devam edeceğim"
umutla dyan 'ın laflarıma kanmasını beklerken kollarını göğsünde çaprazlayıp arkasına yaslandı.
"illaki bir şeyde yardım ihtiyacın olacak.bunu öğrenene kadar da peşini bırakmayacağız."
cole umutsuzca homurdandı.sonunda sandiviçimi yutmuş olacak ki aklımdan geçenleri seslice dile getirdi.
"lanet olsun!"
----
Olaylar tessa'nın ağzından anlatılırken başta bir şey yazmıyor kişi ağzı değiştiğinde başta ismi yazıyor....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
behind the screen (türkçe çeviri)
RomanceTessa'nın hayatı tam anlamıyla bir kâbus.Babası içiyor ve onu dövüyor ve üvey annesi ona kötü davranıyor.Buna rağmen dışarıya her zaman mükemmel bir profil çiziyor.Ama bir gün okulun kötü çocuğu ,dyan'ın, kız kardeşine yardım ediyor ve ona göre artı...