Havaalanına giden otobüse bindiler Kızılay'da. Burak yalnız bırakmayacaktı arkadaşını. Mustafa'nın gözleri kızarmıştı ama ağlamıyordu. Hiç bir şey düşünmek istemesede gerçekler acı şekilde karşısına çıkıyordu. Bu kadarı da fazlaydı evet. Önce annesini şimdi abisi ve yengesini kaybetti. Babası Alzheimer, ablası kanser. Çok yorulmuştu bu yaşında. Çok fazla kötü haber aldı ve o kadar da kötü durumun içinde bulundu. Ama bunlar ne ilkti ne de son olacaktı. Zaman yeni başlıyordu. Mustafa yok olana kadar tüm darbeleri vuracaktı...
Burak teselli etmek istiyordu arkadaşını. Ama söyleyecek tek bir söz yoktu. Bu durum cidden zordu. Kısa sürede ailesi dağılmıştı resmen Mustafa'nın...
Burak "biraz daha iyi misin?"
Mustafa " bilmiyorum Burak. Eğer kötü demek bu durumu özetlemeye yetecekse kötüyüm. Ama yetmeyecek biliyorum. "
Burak " anlıyorum kardeşim seni. Ama sağlam, ayakta kalman gerekiyor. Biliyorsun baban hala yaşıyor, hasta ve annenin, ailenin sana emaneti."
Mustafa "zaten sırf babam için ayakta durabiliyorum şuan. Yoksa çok canım yanıyor be Burak" dedi ve ağladı...
1 saat 15 dakika sonra Malatya'ya ulaştılar. Taksiye binip abisinin evine geçtiler. Kapının önünde bazı yakınları vardı. Mustafa onların yanına gitti. Başsağlığı dilediler, babasının durumunu sordular. Doktor izin vermedi diye haber verip getiremediğini söyledi. Bu arada Mustafa'nın geldiğini duyan ablaları yanına geldiler. Sarıldılar, ağladılar.
Mustafa "Buket ablamın haberi yok demi?"
Seda"yok söylemedik. Okan enişte biliyor ama o da söylemeyecek. Kötü olmasın bu tedavi sürecinde. "
Mustafa"iyi yapmışsınız. Kaza nasıl olmuş peki?"
Elif "kırmızı ışığa yakalanmamak için gaza basmış. Yan yoldan da bir araba ışık yandı deyip erken çıkınca kaza olmuş. Ambulans falan gelmiş ana artık çok geçmiş."
Mustafa "offff.... Allah'ım sen sabır ver."
Seda "babam nasıl? "
Mustafa "kötü. Buket ablamı unuttu. Elif ablamın evli olduğunu unuttu. "
Elif "giderken bu kim ki diye sormuştu zaten. Offfff offff."
Mustafa " evet hatırladınız demi. Ne yapacağımı bilemez oldum. Herşey o kadar üst üste geliyor ki yoruldum artık. "
Seda "istersen izin alayım gelip kalayım?"
Mustafa "yok abla siz işinizle ilgilenin. Ben bakıyorum babama."
Elif "peki kardeşim nasıl istersen"
Mustafa "bu arada halamız var. Yani vardı. Onu buldum. Tesadüf aynı hastanede ve aynı hastalıkta."
İkisi de aynı anda "halamız mı?"
Mustafa "evet. Babamla zamanında sorun yaşamış diye bizden gizlemişler."
Elif " şimdi nerde peki"
Mustafa " ne yazık ki vefat etti."
Seda" hadi ya. Peki nasıl aynı hastalığı yakalanmışlar?"
Mustafa " Bu hastalık ırsilik gösterebiliyormuş"
Şaşkına dönmüşler ve korkmuşlardı: ileride bizde aynı hastalığa yakalanırmız acaba diye...
........
Bugün Abdullah ve Esra'nın ölümünün ikinci günüydü ve defnedileceklerdi. Kardeşlerini ve yengesini morgdan aldılar yengesinin ailesiyle. Mezarlığa götürdüler. Yıkama işleri yapıldı ve namazı kılındı.
İmam "nasıl bilirdiniz rahmetliyi?"
Cemaat "iyi bilirdik"
İmam "hakkınızı helal ediyor musunuz? "
Cemaat "helal olsun"...
Ve gömülmüşlerdi yan yana. İki aile tarafıda üzüntüden ne yapacağını bilmiyordu. Burak tüm işlerle ilgileniyordu. Şuan dışarıdan aileye en yakın ve ejsikleri en iyi gören oydu.
Mustafa "çok sağol kardeşim. Yorduk senide."
Burak "olur mu öyle şey! Abdullah benimde kardeşimdi, abimdi."
Mustafa "eyvallah kardeşim. "
Mustafa herkesle vedalaştı ve Buket'in yanına gitti. Olayları belli etmemek için kendini toparladı. Eniştesine selam verip Kübra'yı öptü. Odasının kapısını açtı. Ablası dışarıya bakıyordu ve saçları .......
Saçları dökülmüştü . Gözleri doldu ama kendini hemen toparladı.
Mustafa "abla?"
Buket hemen yataktan fırladı ve Mustafa'ya sarıldı. Sonra birden aklına kötü düşünceler hücum etti.
Buket" babama bir şey mi oldu? Senijn ne işin var burada?" Telaşlanmıştı.
Mustafa " sakin ol abla. Bir sorun yok. Babam çok iyi. İş için eksik belge varmış. Onları elden almam gerekiyormuş. Gelmişken de seni göreyim dedim" dedi ve yine sarıldılar.
Bir saat kadar yanında durdu ve artık uçak saati yaklaşmıştı. Buket öyle sıkı sarılmıştı ki, sanki bir şeyden korkmuş gibiydi. Öyle kokladı ki kardeşini, sanki bu onu son görüşüymüş gibi...
Ablası yorulmuş ve uyumuştu. Mustafa bu durunda ayrılmak istemiyordu ama babası onu bekliyordu. Yavaşça ellerinde kurtuldu, ablasını yatağına yatırdı ve son kez öptü.
Mustafa "hoşça kal abla" dedi. Sanki bu cümleyle veda işlemi tamamlanmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
General FictionAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...