Bölüm 2

570 28 11
                                    

Öncelikle uzzun bir aradan sonra tekrardan merhaba demek istiyorum fsgsdgs Okuldu,kendi sorunlarımdı,aileydi derken yeni bölüm yazamamıştım ama bu sabah bir başladım gecenin üçünden şu ana kadar (6:54) bu bölümü yazmaya uğraştım.Bu arada kitaptan bir kısmı alıntı yaptım ama azıcık değiştirdim tabii şimdiden söyleyeyim dedim.İyi okumalar!



Sabah saat beş gibi erkenden uyandı.Dün gecenin aksine şu anda hava saat erken olmasına rağmen daha iyiydi.Sanki güneş açacakmış gibi.Sanki her şey iyi olacakmış gibi.Bu düşüncelerden sıyrılıp tekrar uyumaya çalışırken bir sağa,bir sola dönse de pek bir işe yaramayınca en sonunda kalkıp eşyalarını kontrol etmeye karar verdi.Eşyalarını kontrol ettikten sonra üstünü giyindi ve kardeşi ve diğer ev halkını uyandırmamak için sessizce kapıyı açıp ahşap merdivenlerden parmak ucunda indi.Merdiven bitiminden hemen sola döndü,içinde bulunduğu koridordaki en son odaya yani oturma odasına gelerek siyah deri koltuklardan birine oturdu.

Etrafına bakındı.Sonra aile ağacının olduğu oda aklına geldi.Kuzenleri...Bellatrix.Tam bir baş belası.Narcissa.Sessiz ama bir o kadar da sinsi.Bazen onun aslında sadece Bellatrix'den dolayı öyle davrandığını düşünürdü.Kalbinin ta derinliklerinde kesinlikle iyi biri vardı sanki.Andromeda.Sanırım ailesi tarafından sevilmeyen ama kendisinin en sevdiği kuzeniydi.Her ne kadar Slytherin'e seçilmiş olsa da ailesinin düşünce akımına kapılmamış,muggle biriyle evlenip ölüm yiyenlikten uzak durmuştu.Dışlanmasının nedeni de buydu zaten.Black ailesi safkan ve soylu ailelerden sadece biriydi.Kafayı safkanlıkla bozmuş olanlardan.Zaten çoğu soylu aile öyleydi.Etraftan gelen tek ses,duvardaki siyah saatin tik tak sesiydi.Sirius bunları düşünürken ne kadar zaman geçtiğini farketmedi.Eğer bunca zaman ailesini yanlış tanımadıysa birazdan annesi uyanacak ve Kreacher'a kahvaltı hazırlaması için sert bir şekilde emir verecekti.

***

Ailesiyle birlikte King's Cross istasyonuna cisimlenerek geldiler.Her şekilde bu yol daha çabuk ulaşım imkanı sağlıyordu.İçinde bavulunun ve baykuşunun uyukladığı kafesin olduğu bir el arabasıyla birlikte etrafta dolaşıp dokuzuncu ve onuncu platformları ararken insanların ona garip garip bakmasını engelleyemiyordu ve cidden sinirlenmişti.Birkaç adım sonra iki platformun arasındaki duvarın önünde durdu.

"Sirius,sakın yüzümüzü kara çıkartacak bir şey yapma.Gerçi Slytherin'e gireceğinden pekala eminiz ama yine de hatırlatayım dedim..." annesi konuşuyordu ama Sirius bu konuşmanın nereye gideceğini biliyordu.O yüzden gerisini dinleme gereği duymadan sadece kafasını salladı.Ve işte beklenen an...Arabasıyla birlikte hafifçe geriye gitti,gücünü topladı,ve gözlerini kapatıp dümdüz kaskatı duvara doğru koştu.İlk defa yapacağı için gözünü kapamayı tercih etmişti ki bu sayede iş hemen olsun bitsin.Duvara çarpmamıştı ama bir şeye kesinlikle çarpmıştı.Ya da birine.Gözlerini açtı ve yere baktığında biri tarafından çarpıldığı çok belli olan saçlarının rengi habire değişen bir kız ve etrafa dağılan el arabasını gördü.

"Aman Tanrım!Özür dilerim tamamiyle benim hatam girişin önünde durmamalıydım," dedi.Kızın hafif bir Fransız aksanı vardı.

Kızı dinlemedi çünkü yoğunlaştığı tek şey saçları ve garip ama güzel ve şık duran kıyafetleriydi.Sonradan tavşan kokusu almış bir köpek gibi ona baktığını farkedince kafasını kendine gelmek istermişçesine salladı ve kızın yerden kalkması için elini uzattı.Kız nazikçe elini tutup kalktı ve sıktı.

"Sirius Black."
"Nancy Fabricius."

Yere eğilip etrafa dağılan bavulu ve içinde zümrüt yeşilinin bir tık koyusu olan bir renkte baykuş olan kafesi toparlayıp el arabasına yerleştirdi.


"Sen de mi buradailksin?" dedi Sirius.
"Beauxbatons'a gidecektim ama taşınmak zorunda kaldık.Yani evet."

Trene son anda yetişip hiç konuşmadan boş vagon aradılar.Dış görünüşe çok önemveren biri değildi ama nedense kızın neredeyse her şeyi garibinegitmişti.Düşünmeyi bırakıp boş kabin aramaya devam etti.Yaklaşık beş dakikaboyunca aradıktan sonra bir kabinin önünde durdu.Sadece bir kişi vardı.O dacamdan bakıyordu.Kabinin kapısını açtı.

"Acaba buraya oturabilir miyiz? Her yer dolu da."

Kare camları olan saçları dağınık ama bir o kadar da bakımlı ve sevgidenşımartılmış gibi görünen gözlüklü çocuk onlara döndü.

"Tabii,neden olmasın,"deyip sırıttı,sonra da tekrar cama bakmaya koyuldu.Bavullarını kabinin bavul koyma yerlerine koyduktan sonra baykuş kafeslerini deayak uçlarına koyup oturdular.Gözlüklü çocuk onlara döndü.

"Ben Potter,James Potter."

ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin