Elimle ağzımı kapatarak ve hıçkırıklara boğularak:
-Ahh ben...ben ne...diyeceğimi bilemiyorum, affedersiniz, dedim. Daha dün gördüğümde sapasağlamdı. Nasıl bu hale geldi...anlayamıyorum, dedim. Kendimi iyice bırakmıştım. Leonardo yanıma geldi. Dayanamayarak Leonardo'ya sarılmıştım. Akşam 6'ya kadar Eric'in başında durmuştum. Kendimi bir yandan da suçlu hissediyordum. Alex'te benimle beraberdi.
-Prenses Alexandra, sabahtan beri buradasınız odanıza çekilip biraz dinlenmeniz gerek, dedi Alex.
-Biraz daha burada kalmak istiyorum. Belki kendine gelir, dedim. Yarım saat sonra Eric gözlerini açmıştı. Yerimden fırlayarak:
-Prens Eric siz iyi misiniz?
-Ben iyiyim, dedi.
-Neden bana daha önce söylemediniz? Hastalık çok ilerlemeden sizi tedavi ettirebilirdik, dedim. Zorlukla konuşup nefes alabiliyordu.
-Leydim, sizden bir şey isteyeceğim.
-Tabi ne olursa.
-Beni, ülkeme,Fransa'ya yollayabilir misiniz acaba?
-Bu halinizle asla olmaz!
-Leydim, lütfen. Öleceksem bile ülkemde ölmek istiyorum.
-Fakat...
-Lütfen leydi Alexandra. Sizden son bir defa rica da bulunuyorum. Lütfen kabul edin, dedi zorla konuşarak. Alex omzuma dokundu.
-Onun isteiğini yapmalısınız leydim, dedi. Eric gözleriyle Alex'e teşekkür etti.
-Siz nasıl isterseniz Prens Eric, dedim. Alex ile beraber dışarı çıktım. Kapıdaki muhafıza dönerek:
-Prens Eric'in hizmetkarlarına haber verin. Prensi hazırlasınlar, emrini verdim.
-Derhal majesteleri, dedi ve gitti. Daha sonra Alex ile beraber yemek salonuna gittik.
Akşam yemeği saatiydi. Prenslere bir açıklama yapmak zorundaydım. Çünkü herkes Eric'i soruyordu.
-Sevgili prensler, bugün prens Eric ülkesi Fransa'ya gidecek, dedim. Ardından içeriye Christopher girdi. Önümde diz çökerek:
-Leydi Alexandra, Prens Eric hazır efendim, dedi.
-Tamam, şimdi geliyorum.
-Biz de sizinle gelmek istiyoruz leydim, dedi Archie.
-Elbette, dedim. Prenslerle beraber Eric'i yolcu etmeye çıkmıştık. Arabada oturuyordu. Karşılıklı olarak birbirimize selam vermiştik. Ardından araba hareket etmişti. El sallamayı da unutmamıştım. İçimden''sizi özleyeceğim prens Eric''dedim.
&Ertesi gün olmuştu. Saat henüz 5'ti. Bu yüzden kendim kalkıp hazırlandım. Pembe ve mor tonlarından oluşan bir elbisemi giydim. Saçlarımı açık bıraktım. Ardından balkona çıkıp oturdum. Güneşin doğuşunu izlerken aklıma dünkü yaşadığım olayları getirdim.
-Ahh, umarım Prens Eric iyidir, dedim. Sonra aklıma:
-İnanamıyorum! Alex'le dün buluşacağız demiştim. Eric için endişelenirken Alex'i unuttum, dedim. Hemen kalkıp odamdan çıktım. Topuklular yerine terlik giyip çıkmıştım. Sarayın matbaa bölümüne gittim. Orada kağıt ve kalem bulabilirdim. Henüz erken olduğu için kapıyı tıklatmadan açtım. Kimse yoktu. Kağıt raflarından bir adet parşömen aldım ve kalem aramaya başladım. Matbaa makineleri kocamandı. Yaklaşık 5 dakikadan sonra bir kalem bulmuştum.
-İşte, dedim.Prens Alex'e not yazabilirim, dedim ve işe koyuldum. Odadan çıkıp sarayın sol tarafındaki prenslerin odasının bulunduğu bölüme gittim. Prens Alex'in kapısının altından kağıdı attım. Ardından tam odama doğru yol alıyordum ki Alex'in kapısı açılmıştı.
-P-prens Alex, ben sizin bu saatte uyuduğunuzu sanyordum, dedim.
-Ama uyumuyordum, İçeri gelmek ister misiniz leydi Alexandra?
-Şeyy...müsait misiniz?..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR GÜNLÜĞÜM
Teen FictionAvrupa ve Asya kıtalarını içine alan, tarihin en büyük Krallığı olan Gloria Krallığının tek veliahtı olan prenses Alexandra, kendine eş seçebilmek için 50 prensi Chatlea Sarayına davet eder. Prenses prensler ile tanışır. Alexandra, Alex adındaki pre...