Güneş yavaş yavaş veda etmeye hazırlanırken bende yerimden kalkıp eve doğru yürümeye başladım. Tabi ne kadar 'ev' diyebilirsek.
Ağaçların arasında yavaşça yürürken bir yandan planı tekrar tekrar düşünüyordum. Bunu yapabilirim.
Hava iyice karardığında sessizce kapıyı açtım. Üst kattan gelen gülüşmeler neredeyse bütün evin içinde yankılanıyordu. Merdivenlerden çıkıp, odama yöneldim kapımı açmadan önce gülüşmelerin geldiği odaya baktım.
Kapının kilidini açıp içeri girdim. Yatağın altından lacivert küçük boy bavulu çıkarttım ve yatağın üzerine bıraktım.
Bu bavulu daha önce kaç defa doldurup boşalttığımı hatırlamıyorum bile ama bu sefer son kez. Çünkü artık bir şeyleri değiştirme zamanı.
Daha önceden de bavul hazırlamışlığım olduğu için gerekli eşyalarımı toplamak sadece bir kaç dakika sürdü.
Bavulu tekrar yatağın altına yerleştirdikten sonra yatağa uzanıp zamanın geçmesini bekledim.
Bu eve, bu insanlara, bu kasabaya sadece bir kaç saat daha katlanmam gerekiyor sonra kendi özgürlüğümü kendi ellerimle alacağım.
Bir yada iki saat kadar uyuduktan sonra gözlerimi yavaşça açtım. Kırık dökük ve perdesiz penceremden dışarıya baktım. Gökyüzü siyah tan laciverte dönmüştü yani günün başlamasına fazla bir şey kalmamıştı.
Yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim. Belki şimdi aklımda milyonlarca soru olmalıydı ama boştu... Beynim sadece birşeye odaklanmıştı, özgürlüğüm...
Bavulu yatağın altından çıkarıp elime aldım. Yavaşça kapıyı açıp bavulu merdivenlerin başına bıraktım. Parmak uçlarında yürüyerek lanet hayat kadınının lanet müşterilerini aldığı odaya yaklaştım.
Nefes bile almamaya çalışarak kapıyı açtım ve bir kedi gibi içeri süzüldüm.
Odanın heryerinde elbiseler vardı, bazıları yırtılmış. Yatak darma dağınık... Yatakta iki kişi...
Parayı nereye sakladığını önceden keşfetmiştim daha önceki kaçma girişimlerinden birinde. Yaptığım her harekette dönüp yataktaki bedenleri kontrol ediyordum.
Yatağın yanında boyaları akmış komidinin yanında diz çöktüm. Hemen sol arka ayağının yanındaki parkeyi yavaşça kaldırdım ve küçük oyuntuya konulmuş keseyi aldım.
Eğildiğim yerden kalkmadan parmak uçlarında arkama döndüm ve emekleyerek bir adım attığımda yatağın neredeyse altına kadar gitmiş erkek pantolonu dikkatimi çekti. Fazla paradan göz çıkmazdı. Hemen pantolonu elime alıp ceplerini karıştırdım. Cüzdanı alıp ayağa kalktım ve girdiğim gibi en sessiz şekilde odadan çıktım.
Kapıyı arkamdan kapatmamıştım. Umurumda da değildi. Paraları cebime attıktan sonra merdiven başındaki bavulunu alarak merdivenleri inmeye başladım. Son basamağa basmamayı unutmamıştım tabi.
Tam dış kapıya gelmiştim ki geri döndüm.
Yavaş adımlarla mutfağa yöneldim ve kapısına asılı bez çantayı aldım. Buzdolabını açıp olan azıcık yiyeceği de çantaya koydum.
Tezgahın altındaki dolabı yarım bir şekilde açtım daha fazla açtığında ağlıyordu resmen. Azıcık aradan elimi uzatıp konservelere ulaşmaya çalıştım. Üç konserveyi çantaya atmışken yukardan gelen sesle olduğum yerde dona kaldım.
Nefes bile alamadım. Kalbim, aklım çalışmayı durdurmuştu sanki...
Sonunda cesaretimi topladığımda yavaşça ayağa kalktım ve her an kaçmaya hazır bir şekilde seslere kulağımı kabarttım.