Adsız Bölüm 1

21 1 0
                                    

 insanların geçmişleri suç işlemelerinde etkili midir?

*

-SUÇ VE BEDEL-

Gecenin karanlığı bir kez daha sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız sökülüp yayılmıştı tüm şehrin ve ülkenin başına. Tıpkı ipi kopan tespih taneleri gibi. Vakit ilerlemiş, çatılar yerlerini çoktan serçelerden baykuşlara bırakmıştı. Bu büyük ve kalabalık şehir uyumazdı gerçi, hala kalbi atmaya devam ediyordu, uyumakta olan bir insan gibiydi. Ölmemişti, dinlenmeye çekilmişti.

Herkes kapısını kilitlemişti dışarıya, tekinsiz ve soğuk karanlığa karşı. Kendini uykunun huzurlu kollarına salmıştı. Peki ya gerçekten, herkes uyuyor muydu? Acaba gerçekten şu kilitledikleri kapılar, güvenliklerini ne kadar sağlıyordu? Ne kadar selametteydi yataklarında kıvrılmış, sıcağın mayıştırdığı yorgun vücutlar? Onlar düzenli nefeslerle odalarında solukları tek tek tüketirken, aynı ritimle uzaklardan bir avuç adım yaklaşıyordu. Belki bu sakin düzeni bozmaya ve olmayan haklarını almaya geliyorlardı. Karanlık geceye saklanarak süzülen ve pek de hoş olmayan niyetlerini gerçekleştirmeye.

Sokak karanlıktı ama canla başla aydınlanmaya ve aydınlatmaya uğraşan lambalar sayesinde, zifiri karanlık yoktu. Üç genç hızlıca yol alıyordu, büyük eve yani malikaneye doğru. Sokak buna benzer evlerle doluydu gerçi, göründüğü kadarıyla burada yaşayanlar geçim sıkıntısı yaşamak bir yana, büyük servetlerin sahibiydiler. Ve bunun da bir bedeli vardı elbet, en basitinden tüm kötü bakışları üzerinde toplamak gibi.

Hepsinin kapşonları başlarında, onun da altında siyah bereler giymişler ve gözlerine kadar gelen siyah peçe takmışlardı. Kız, sadece bugüne ve bu plana uymak için topuklularından vazgeçip ses çıkarmayan ayakkabılar tercih etmişti, ama yine de dar paçası ve kısa ceketi üzerindeydi. Ve unutmadan, bulüzü mutlaka biraz uzun olurdu.

Sonunda evlerden birini daha geçince durdular. Alçak bir duvar vardı karşılarında, daha doğrusu yan tarafta. Onun ardında ise iki yada üç katlı lüks evler, birbiriyle yarışırcasına dikiliyorlardı. Gözle görülüp elle tutulamayan gizli bir rekabet vardı sanki aralarında. Bahçelerdeki türlü türlü ağaçlar karanlıkta parlıyor, sarmaşıklar geçit vermemek için ant içmişçesine sarmışlardı kapıları ve duvarları.

Hiç konuşmadılar yine, gerek yoktu buna zira tüm detaylar ezberlerindeydi. İki oğlan atladı duvardan ve hızlıca diğer tarafta ilerlemeye başladılar. Kız ise orada öylece tedirgince beklemeye başlamıştı. Ne olursa olsun, bu işi hiç sevmiyordu. Kara gözlerini daha da koyu gösteren göğe kaldırdı yavaşça. Gökyüzü pıtırak gibi yıldız kaynıyordu. Soluk nefesini yavaşça serin geceye üflerken tek düşündüğü, bu işin biran önce ve sağ salim bitmesiydi. Tekrar bir sağa bir sola, hantal ve uykulu bir şekilde gezinen kediye dahi hesap soran bakışlar fırlatmaya başladı.

Koyu mavi olmasına rağmen parlayan bir kot giymiş olan, çoktan arka bahçeye geçmişti. Diğeri de peşinden seğirtiyordu. Doğrusu bu kadar kolay olacağını beklemiyorlardı, zira bir bekçi bile yoktu bu saray yavrusu evin bahçesinde. Hızlıca tırmanmaya giriştiler, burayı ezberlemişlerdi ve adımlarını dahi hesaplamışlardı. Öndeki, yarıya geldiğinde bir aralık durdu ve aşağıya baktı. Büyük havuz zümrüt mavisi renkte parıl parıl parlıyor, üzerindeki minik dalgalanmalar ona ayrı bir güzellik veriyordu.

Oyalanmaya niyeti yokmuş gibi çevirdi başını ve pervaza ilk adımını attı az sonra. Pencereyi açmak üzere arkadaşını bekledi ve diğeri yavaşça koyuldu çalışmaya. Sanatını gösteren bir sanatçı gibi. Biraz beklemek zorunda kalmışlardı, ama değmişti doğrusu. Ve ilk gelen, yine odaya ilk adımını atmıştı. Diğeri de inince, arkalarından pencerenin kanatlarını yavaş ve ihtiyatlı bir şekilde kapattılar. En ufak bir ses felaketi getirebilirdi çünkü.

Tam tahmin ettikleri gibiydi her şey. İçerisi dışarıya inat, tatlı bir sıcaklıkla dolup taşıyordu, çaydanlık buharının hafifçe yüzünüze çarpması gibi. Sükunet hakimdi tüm eve ve yatakta tam da bekledikleri gibi tek bir kişi vardı. Pencereden sızan cılız ışıklar görmelerine gayet yeterli oluyordu şimdi, fener bile yakmayacak kadar. Genç adam yavaşça ilerledi kadına doğru. Battaniye üzerinde yarıya inmişti, kadın başını yana çevirmiş ve kolunu, boya olduğu belli olan dağınık kestane rengi saçlarının üzerine atmıştı. Hiçbir şeyden haberi yoktu, sakince soluk alıp veriyor ve görünüşe göre uykunun en derin denizlerinde geziniyordu.

"Kral, dikkatli ol." diye fısıldadı, yatağın başında bekleyen. O ise hiç duymamış gibi, kadına doğru eğildi. Yapmadığı ve ilk defa yapıyor olduğu bir şey olmamasına rağmen, az da olsa tedirgindi. Ama her şeyin üstünü örten soğukkanlılığı, kağıttaki tüm mürekkebi götüren su misali ortada hiçbir şey bırakmıyordu. İstese de istemese de, bu işi yapacaktı.

Bir yandan arka cebinden daha önce hazırlamış olduğu mendili ince poşetinden çıkarıp eline alırken, diğer yandan da kadının yatakta yayılan kolunu diğerinin yanına, karnına getirdi. Tek eliyle ellerini sıkmadan tuttu her ihtimale karşı. Kadının cılız bilekleri kendi parmaklarının arasındaydı şimdi. Sıcaklığı hissedemiyordu, zira ellerinde yine siyah deri eldivenleri vardı. Sonunda bezi bastırdı usulca burnuna. Kadın uyanır gibi oldu yüzünde o soğuk ıslaklığı hissedince, gözleri bir an büyük büyük açıldı. Ama her şey aslında çok kısa sürdü. Çırpınması beyhude ve bir şeyi değiştirmeyecekti. Çok geçmeden uzun uykusuna, zorla da olsa dalmıştı.

Kalktı ve yavaşça ellerini bıraktı kadının, şimdi odada kimse yoktu. Ama bekleyişi çok sürmedi, pahalı olduğu belli olan eşyaları henüz tam olarak inceleyemeden kapı açıldı ve arkadaşı önde, iki iri çocuk arkada içeri daldılar. Onlar da aynı şekilde yüzlerini kapatmışlardı, uzun ve oldukça yapılıydılar. Kilosu en fazla olan ilerledi yavaşça ve kadını hızla kucakladı. Boş bir çuvalı alır gibi zorlanmadan omzundan sarkıttı ve o önde, diğerleri arkada hızla çıktılar. Kocaman, uzun bir merdiven vardı salona inen, her yerde vazolar ve heykeller, duvarlarda ise tüm bunlara zıt gibi gayet zevkli tablolar göze çarpıyordu. Dört kişi hızlıca aşarı indiler. Dış kapı zaten açıktı, önceden açmışlardı diğerleri. Bahçede ilkönce palmiyeler, ardından küçük boylu ve çeşitli şekillerde tıraşlanmış ağaççıklar göze çarpıyordu. Karanlık da olsa seçilebiliyorlardı. Çimlerin arasında uzanan uzun taşlı yolu geçtiler koşar adım, demir kapı kilitli değildi. Ve sonunda sokaktaydılar. Kız, aceleci gözlerle arabanın içinde direksiyona vuruyordu ve başını sürekli sağa sola çeviriyordu, hafifçe yatırarak. Kadını bagaja atıp, herkes arabaya atladığında, bu iş sonunda hallolmuştu.

Suç ve BedelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin