Sabah akşam fark etmeyen, odanın parıltılı ışığı yine tepesindeydi işte. Sevgilisinden yeni ayrılmış bir kızdaki ağlama isteği gibi, uyuma isteği vardı içinde. Gözkapakları açılmamakta ne kadar dirense de, uyanması gerektiğini biliyordu.
"Kalk bence artık, yakında tekrar hava kararacak ve sen koskoca bir günü kaçırmış olacaksın." Betül'ün tanıdık o ince, sanki düz bir çizgiyi takip eder gibi yayılan sessiydi bu. Ama Kral nerde durduğunu göremiyordu, zira gözleri henüz açılmamıştı.
"Pek bir şeyi kaçırmayacağım desene..." dedi, uykulu ve kısık bir sesle.
"Öf.. ne bu melankoliklik? Bak dışarıda güzel bir hava seni bekliyor, kuşlar, böcekler, çiçekler, ağaçlar, kediler, köpekler, arılar, kelebekler-"
"Tamam Betül, yeter." dedi Kral, yüzüstü dönüp, kolunu gözlerinin üstüne atarken.
"Kalkana kadar susmayacağım." dedi Betül, zafer kazanmış bir edayla.
"O zaman bir kitap al, dışından oku."
Betül, ne kadar gıcık olduğunu belli eden bir nefes verirken, yine söylendi. "Kalk artık nerdeyse akşam oldu."
Kral, bu cümlenin doğruluğunu ölçmek istercesine gözlerinin üstündeki kolunu indirip, tam olarak göremediği için gözlerini kırpıştırırken saate baktı.
"Yalandan bir gün çarpılıp kalacaksın Betül. Daha on iki buçuk."
Betül kıs kıs gülerken, Kral istemeyerek de olsa doğrulup oturdu. Ellerini dizlerine koyup, iki saat kadar gözlerini ve yüzünü ovuşturduktan sonra, kapının yanındaki duvara baktı. Betül yine her zamanki pozisyonunda –bir ayağının topuklusunu duvara dayamış ve kollarını kavuşturmuş halde- ona bakıyordu. Yüzüne bu sefer gerçek zaferini kazanmış olduğunu belli eden muzip gülümsemesini takınmıştı. Kral da istemeden de olsa hafifçe gülümserken sordu.
"Kadından ne haber?"
"Hala güzellik uykusunda."
"Tahmin ettiğim gibi."
"Evet."
Kral daha fazla oyalanmak istemiyormuşçasına, kalktı ve karşı duvardaki lavaboya gitti. Dişlerini fırçalar ve yüzünü yıkarken, bir çift göz sürekli üzerindeydi. Sonra Betül, aynı yavaş adımlarıyla kendisinin az önce kalktığı yatağa gitti ve Kral kafasını çevirdiğinde, Betül'ün oraya kıvrılmış olduğunu gördü.
Yüzünde ne kadar mutlu olduğunu belli eden bir gülümsemeyle battaniyeyi üzerine çekerken mırıldandı. "Oh, sağ ol ya ısıtmışsın."
Kral, havluyu bir kenara bırakıp ona dalga geçiyormuş gibi bakmaya başlamıştı. "Beni uyandırmaya gelene bak."
Betül, gözleri kapalı söylendi. "Ne var, o kadar erken kalktım ki... uykum gelmiş işte."
"Bu arada.." dedi Kral yeni bir şey aklına gelmiş gibi, "Arama nasıl gidiyor?"
Betül gözleri kapalı cevap verdi. "Çok yaklaştım, ama ne kadar yavaş ilerlediğimi tahmin bile edemezsin."
Kral başını salladı sessizce. Betül merakına yenilmiş bir edayla sordu.
"Neden arıyorsun sen bu kadını?"
Kral'ın dudaklarından yavaşça tek bir kelime döküldü. "Merak."
Ardından askılıktan aldığı siyah ceketini yavaşça giydi ve çıktı. Biraz kafasını dağıtmalıydı bugün. Demir kapının kilidini açtığında, yukarı doğru yükselen ahşap merdivenler karşısındaydı. Bu kullanılmayan evin altını, ilk buldukları günkü sevinçlerini hatırlayarak kapıyı çekti ve dışarı süzüldü. Merdivenleri çıkmayı bitirdiğinde yine bir kapı onu karşılıyordu. Hızlıca açtı ve sonunda, en azından artık gün ışıklarını görebiliyordu.
Kendisini karşılayan, boş ve büyük evdi her zamanki gibi. Hızlıca geçti dev salonu ve sonunda, cezasını doldurup özgürlüğüne kavuşan bir mahkum kadar sevinçliydi. Serin, rüzgarlı havaya doğru ilk adımlarını attı.
B~=I
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suç ve Bedel
Teen Fictionönceki hesabımı yanlışlıkla sildim kullanıcı adı cennetucar56 idi tüm hikayelerime burdan devam edeceğim umarım okunur..