Karşımdaki sonsuz maviliği izlerken önümdeki güvercinlere, simitimden bir parça koparıp attım.
Bedenim yorgundu ama ruhum çökmüş durumdaydı. Beynimden bir dakika olsun silinmek bilmeyen anlar aklımı delip geçiyordu. Belkide bana verilen gereksiz ilaçları ve iğneleri kullanmadığım içindi bu düşüncelerim. O lanet olası ilaçlar bedenimi mahvediyor, ruhumu uyuşturuyordu. İçmek istemiyordum ama kullanmazsam sonumun yine akıl hastanesi olacağını da biliyordum.
2 yıl öncesiydi hayatımı altüst eden olay.
Abim gelmişti odama. Yine ellerini ceplerine sokmuş sırıtarak geliyordu. Onun bu haline gülümsemiştim. Anlaşılan yine sevgilisi Esila'yla konuşmuştu. Yoksa yüzündeki tatlı sırıtışın başka bir açıklaması olamazdı. Yanımda durup saçımı kuş yuvasına çevirecek kadar karıştırmış ve ben çığlık atarak abimden uzaklaşmaya çalışmıştım. O da kahkaha atarak çekmiş ve beni kolları arasına alıp "Kulağımı patlattın be farecik." diye dalga geçmişti. Tabi ben yine lakabıma(!) yüzümü buruşturmuş abimin göğüsünü yumruklamaya başlamıştım. Bana engel olmaya çalışırken kahkahası odamı dolduruyor benim sırıtmamı sağlıyordu.
Boğuşmayla geçen dakikaların ardından abimle saatlerce odamda konuşmuştuk. Abim Esila ile 2 günlüğüne İzmir'e gidecekti. O yüzündeki sırıtışın sebebi de tahmin ettiğim gibi çıkmıştı. Abim Esila'ya gerçekten aşıktı.
Ertesi gün zor da olsa yollamıştım. Onsuz iki gün bayağı sıkıcı geçecek gibi geliyordu. Abimle birbirimize çok düşkündük. Her şeyimi anlatırdım ona. Aramızda 2 yaş olmasına rağmen abim benim en yakın dostumdu.
2 günün ardından abimin gelmesi gerekiyordu ama gelmemişti. Ne Elisa ne de abimin telefonlarına ulaşılamıyordu. İçime düşen korku kalbimi sızlatırken abime bir şey olmaması için dualar ediyordum.
Ama bir hafta olmuştu, abimden hiçbir haber alınamamıştı. Benim çabalayışlarım hiçbir işe yaramıyordu. Polisler didik didik abim ve Esila'yı ararken ben gözyaşlarımda bekliyordum.
7. günün sonunda kapımız çalınmıştı. Zil sesinin ardından kalp ritmim hızını artırırken koşup kapıya bakmıştım. Ama karşımda abim yerine birkaç tane polis görünce nefesim kesilmişti. Hepsinin yüzü asıktı. Sanki kötü bir haber verecek gibiydiler. Hissetmiştim. O an kalbimin sızısını en ücra hücrelerimde hissetmiştim. Ciğerimi delip geçen acı gözyaşlarımı harekete geçirirken titremeye başlamıştım. Her tarafım uyuşmuştu ve ayaklarım bedenimi taşıyamıyordu. Abime bişey olmuştu. Yoksa kalbim bu denli derin sızlamazdı.
Annem ve babam geldiğinde daha fazla dayanamayıp dizlerimin üzerine düşmüştüm. Yanaklarım durmak bilmeyen gözyaşlarımla ıslanırken babam, yüzünde onlarca duyguyla beni yerden kaldırmıştı. Başımı çevirip polislere "Abim nerede?" diye sorabilmiştim sadece. Kelimeler, harfler, cümleler ve daha söylenecek birçok şey yankılanıyordu beynimde.
En öndeki polis başını yere eğip "Üzgünüm, Mira Hanım" dediğinde cümlesini idrak edememiştim. Kötü bişey mi demişti? Beynim uyuşmuştu. Ama polisin sonradan söylediği cümleler ağzımdan büyük bir feryat kopmasını sağlamıştı:
"Ormanda yakılmış bir ceset bulduk. Cesedin üzerinden Giray Aksoy'un kimliği çıktı."
Sonrası karışıktı zaten. Annemin bağrışları, babamın beni tutan kollarının yana düşmesi, benim feryatlarım ve kesilmek bilmeyen hıçkırıklarım, polislerin bizi sakinleştirmeye çalışması ve benim daha fazla dayanamayıp bayılmam.
Gözlerimi hastane odasında açtığımda abimin başımda olmasını bekledim. Herşeye rağmen elimi tutup, "Geçti, güzelim. Bak yanındayım." demesini. Ama yoktu. Abimin yerine koltukta, boş duvarı izleyen annem vardı. Gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Hepsinin kabus olmasını dilemiştim. Abimin başımda olmasını dilemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUŞTURUCU BELAM.
Teen FictionAbimsiz mahvolan hayatımın, abim için alacağım intikam sayesinde yeniden başlayacağını kim bilebilirdi ki? "Cehennemime hoşgeldin, Mira."