Lily Luna Potter
"Albus Gryffindor kravatı giymişsin!"
"James kıravatını düzgün bağla."
"Albus tatlım kazağını ters giymişsin"
"Lily bu süpürge masanın üstünde ne arıyor?"
"O tost bitecek Albus Severus Potter!"
"James altın Snitch'i mısır gevreğinin içinden çıkar- ve yeme."
"Harry James Potter o yumurta bitecek!"
"Tatlım, kedini unuttun!"
"Tren kalkmak üzere!"
"James tanrı aşkına az önce seni bir muggle gördü!"
"Lily kedini yakala!"
Evet, bunlar 1 Eylül sabahı yaşanan klasik şeylerdir. Bizi uyandırmak için anne ve babamız- Ginny ve Harry Potter- gıdıklama laneti yapmak zorunda kalmış, ve sonra da zorla kahvaltı ettirmişlerdi. Uykulu halimizle ben kedimi neredeyse unutup gömleğimi yanlış iliklemiş, James kravatını kafasına bağlamış, neredeyse altın Snitch'i yemiş, bir muggle tarafından görülmüş, Albus Gryffindor kravatı giymiş, kazağını ve gözlüğünü ters takmıştı.
Uykuya muhtaç bir aileyiz.
Odamda şaka ile alakalı her ne varsa Potter-Weasley çantama koyup süpürgemle birlikte 9 üç çeyrek trenine doğru yol aldık.
*
"Hugo, Rose!" gülüşerek dünyanın en harika kuzenlerine sarıldım.
"Ron Amca!" üç kardeş aynı anda Ron Amca'ya sarılmıştık. Onları 3 aydır görmüyorduk. Aile gezisine gitmişlerdi. Ron Amca'dan uzaklaşıp Hermione Teyze'ye sarıldım. En son bize gururla bakan anne babamıza sıkıca sarılıp ve her gün yazıcağımıza söz verdikten sonra trene bindik.
Hugo ile birlikte içinde Jackson ve Beth'in bulunduğu kompartmana girdik.
"Travis nerde?" diye sordum. Tam Bethany cevap verecekken Travis elinde kurbağası Daisy ve 32 dişiyle içeriye girdi.
"Gerçekten mi? Yine mi Daisy'i kaybettin?" diye sordum bıkkınlıkla. Her sene olan şeylerden biri de Travis'in kurbağasını kaybetmesi, ve en sonunda tekrar bulmasıydı. Güldü ve yerine oturdu. Turuncu saçları yeşil gözlerinin önüne düşmüştü. Ona sıkıca sarılıp elimle saçını karıştırdım. Travis benim için bir kardeşten farksızdı. Jackson ve Bethany geçen sene çıkmaya başlamışlardı. Jackson kolunu Beth'in omzuna atmış, Beth de Jackson'un dağınık siyah saçlarını daha da dağıtıyordu. Hep beraber özlem giderip konuşmaya başladık.
Özlemişim ya. Bu ekiple, yani 5 kişilik grubumuzu tam 4 sene önce bu konpartmanda kurmuştuk. Burada tanışmıştık. Bu yüzden gruptan her sene birini kurayla seçip trene erkenden gelip bu kompartmanı tutması için görev verirdik.
Gruptan her kafadan farklı ses çıkıyordu. Bizde hiç sıra sıra konuşmak yoktu. İsteyen istediğiyle konuşuyordu.
"Babam doğum günü hediyesi olarak Nimbus 3000 aldı."
Jackson hayran kaldı.
"Ama o son model!"
"Değil mi! Bence doğum günü hediyesine bu sene temsilci seçilmemi de eklediler. Hem kovalayıcı olmak için hızlı olmak gerek- en az arayıcı kadar. James'e Gryffindor Başkanı olduğu için son model süpürge aldıklarında yargara kopardığımı hatırlarsın. Ayrıca James bizi çok çalıştırıyor. Ne kadar hızlı, o kadar çabuk antreman biter."
"Ah tanrım söyle abine bizi maçtan önce antremanlarda öldürmesin"
Hugo Jackson'a bir şeyler anlatmaya başladı, ve ben de Travis'e döndüm.
"Bu yaz Marry yumurtladı- "
"Marry?"
"James'in baykuşu Travis."
"Cidden mi?! Bu harika. Bedava baykuş."
"Evet James yavruyu da yanında getirdi. Ve baba kim biliyor musun? Albus'un baykuşu Tom! Bazen yavru kimin olacak diye o kadar çok kavga ediyorlar ki iyiki kedi almışım diyorum."
Bunu dedikten sonra kucağımda uyuklayan gri iran kedime baktım. Çok güzel bir kediydi Mr Cat. Ve aynı benim gibi: Her zaman uyur. Ah özellikle ben Sihir Tarihi'nde uyumayı severim. Hatta bu sevgi hobi'ye dönmüş durumda. Profesör'ün sesi o kadar baygın ki, bazen sınıfa adım attığım an mayıştığımı hissediyorum. Jackson ise konuşmayı tercih eder ve her girdiği derste Gryffindor'dan 5 puan kaybetmesini sağlar. Ancak grubun çalışkanı Beth, Jackson'un kaybettiği her puanı, muhteşem zekası ile 10 puan olarak geri kazandırır. Aslında kızın Sihir Tarihi'yle ilgilendiği falan yok. Tek derdi Gryffindor'un Okul Kupası'nı kazanması.
Bir anda kompartmanın kapısı açıldı ve içeriye Scorpius girdi. Bir an mavi gözleri benim yeşillerimi buldu. Sonra hemen konuştu. "Lucy kayıp, gören var mı?"
Hepimizden hayır gibi sesler çıktı.
Tanrım, birgün gerçekten şu hayvanlarınızı kaybediceksiniz.
Lucy'i tanımayan yoktu. Scorp da Travis gibi her sene kedisini kaybederdi. Eh onu suçlayamam, gayet hareketli bir kedi. Albus, yani Scorp'un en iyi arkadaşı Lucy'den bahsetmişti. Onlar ödev yaparken hep onları rahatsız edermiş.
"Peki, görürseniniz yan kopmartmana koyarsınız."
Scorpio gittiğinden çok olmadan şekerler geldi. Ben arabadaki tüm Fasulye'leri, Jackson da 10-20 adet çikolatalı kurbağaları aldı.
"Iyk kulak kiri!" Hugo'nun kulak kiri tadındaki fasulyeyi tattığı anki yüz ifadesi, 100 galeon'a değerdi. Diğerleri de en az benim kadar kahkaha atıp başka fasulyeler yemeye başladı. Hugo'nun muhteşem şansına hiç güzel aromalı bir fasulye çıkmamıştı. En şanslı Beth ve Travis'ti. Onlara da hiç kötü aromalı çıkmamıştı. Jackson'a ağırlıklı güzel, bana da ağırlıklı olarak kötü çıkmıştı.
Beth'n şansına bir Black olması diyebilirdim. Hugo'nın şanssızlığına da bir Weasley olması. Ama Travis gizemini koruyor tabii. Bana çok hızlı gelen 2-3 saat sonra tren durdu, ve trenden indik. Scorpius bizim önümüzdeydi, ve kedisini bulmuştu. Hogwarts'a gidip birinci sınıfların binalarına dağılmasını izledik. Ziyafet'te herkesten çok- James hariç herkesten çok- yedikten sonra yatakhaneye çıkıp uyumaya karar verdim. Ve tabiki de uyuyamadım. İşte ben böyleydim. Akşamları uyuyamaz, sabahları kalkmaz. Muhteşem bir uyku düzenim var biliyorum. Bazen vampir olduğumdan şüpheleniyorum- sonra pizza yerine kanı tercih edemiyeceğimi hatırlayarak şüphemden vazgeçiyorum. Kimi kandırıyorum, dostum uykum var!
~
Selaaam:D Bu ilk hp famfiction şeysim djdncjen beğenirseniz sevinirim^ okuyanların %99öu gruptan djndjjdn. Kapak için Dobby'e teşekkürler çokzel olmuş^^