Güneş piyanoyu bırakıp ayağa kalktı. Asla ve asla yarın ki gösteriye katılmayacaktı;Peki o zaman neden bu kadar çalışıyordu. Sinirle oturduğu pufa tekme atıp dışarı çıktı. Kapıyı açar açmaz karşısına eski okuldan arkadaşı Nazlı çıktı. Ona aldırmadan kapının önüne oturup cebinden sigara kutusunu çıkardı ve bir tanesini yaktı. İçine çekip uzunca dumanla üfleyerek oynadı. Hayat hiç adil değildi. Hemde hiç.
Sigarası bittikten sonra tam ikinciyi almaya yönelicekti ki biri onu durdurdu. Kim onu durdurmaya cürret edebilirdiki. Arkasına sinirle döndüğünde karşısında annesini gördü.
"Sence de biraz fazla içmiyormusun Güneş?"
Annesini seviyordu,o onun sırdaşıydı, o onun tek arkadaşıydı. Kafasını salladı ve sigara kutusunu cebine koydu.
"Akşam... Şey..."
"Aksam ney" dedi Güneş annesine sorgulayıcı bir şekilde bakarak.
"Benim bir arkadaşım var. İşten. Daha doğrusu patronum" sözünün sonunda sırıtmaya başlamıştı.
"EE?!" dedi Güneş sırtını kapıya yaslayarak.
"Aksam bize yemeğe davet ettim. Kızı da var hem belki iyi anlaşırsınız."
Güneşin de onaylamasını bekliyordu ve Güneş annesini asla ve asla kırmak istemezdi.
"İyi. Yemeğe gelirim." Annesinin yanağından makas alıp odasına yöneldi ki bir ses onu durdurdu.
"Şey..O.o senin baban"
Güneş hızlı bir şekilde döndü. Anlamaya çalışıyordu.
"Ne?!"
"Sana açıklayabilirim. Sana anlatmayı düşünüyordum..."
Güneş babasının doğduğunda onları terkettiğini biliyordu sadece.
"Gel lütfen beni dinle. Bu bi hataydı. Gel sana herşeyi anlatayım" dedi annesi kanepeyi göstererek.
Güneş kafasını sağa sola çeviriyor ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Koltuğa oturup yavaşça kafasını annesine çevirdi.
"Benim babam olan şerefsiz bizi ben doğduğumda terketti. Artık o yok ve asla da olmayacak" Güneş bunları fısıltıyla söylemişti.
"Ekrem benim 5 yıldır patronum ve benden özür diledi. Biz onla..."
"Seni anlayamıyorum" diye kükredi Güneş.
"Seni terkeden adamı bir özür ile affetmeyi mi düşünüyorsun. Hem söylendiğine bakılırsa kızı da olmuş"
"Hayır Güneş. Ben onu seviyorum" deyip yere cömeldi ve elleri ile yüzünü kappatı. Büyük ihtimalle ağlıyordu.
Güneş'un sözü kısa ve netti.
"O kişiliksiz bu eve gelirse bende bu evden temelli giderim"
Üst kata çıkıp lavaboya ilerledi. Kapıyı kilitledi ve aynadaki görüntüsüne baktı. Sonra gözleri ellerine kaydı. Sinirden elleri deli gibi titriyordu. Üstündekileri çıkardı ve kirliye attı. Dusa girmeye ihtiyacı vardı. En soğuk dereceyi açıp altında saatlerce durdu sonra saçını ve vücudunu yıkayıp dustan cıktı. Çıktığında alt kattan sesler geliyordu ve Güneş bornozu üzerine geçirip aşağı fırladı. Annesi yerde baygın bir şekilde yatıyordu ve kapıda açıktı. Hemen ayağına terliklerini geçirip dışarı fırladı. İleride yürüyen bir süliet gördü ve uzaktan görüldügü kadarıyla hırsız olabilirdi.Evet,evlerine giren hırsız o olmalıydı. Güneş en hızlı kosusuyla koşuyordu ve önündeki sadece yürüyordu. Hırsızın boynundan tutup kendine doğru çevirdi.
"Senmisin lan bizim eve giren hırsız, annemi sen mi bayılttın"
Çocuk gayet rahat bir şekilde saçını geriye attı.
"Bornozlamı?"
"Ne??!" dedi Güneş kaşlarını catarak.
"Ben sizin eve falan girmedim, kimle ugrascaksan git onun yanına" dedi ve ellerini cebine koyup salına salına kendini cool sanan şekilde yürümeye başladı.
"O zaman...anne" dedi ve eve doğru koşmaya başladı. Açık kapıdan girip annesinin yerdeki bedeninin yanına oturdu. Parmaklarını nabzının atması gereken yere götürdü.Atmıyordu.........