"Ah, haydi ama Martina. İki gündür bitkisel hayattasın resmen anneciğim. Lütfen artık toparlan bak yarın tercihleri başlayacak sen hangi üniversiteyi tercih edeceksin?" Oflayarak yattığım yatakta sağa döndüm.
"Haydi ama Martina! Bak babanı gönderirim." Sinirle yorganımı teperek yataktan aşağıya fırlattım. Yataktan kalkarken annem ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
"İzin ver önce banyo yapayım. Cidden kokuyorum. Saçlarım ise yağlanmaya başladı. Ayh!" Sinirli adımlarla banyoya ilerlerken annemin de odadan çıktığını anladım. Düşünmem lazımdı... Ciddi manada düşünmem... Bunun için de banyo yapmalıydım. Sıcak su da vücudum rahatlamalı ve kendime gelmeliydim. Yoksa ciddi manada kafayı yiyecektim.
Jorge'ye hala sinirliydim. Beni seçim yapmaya mecbur bırakıyordu. Bir tarafta küçüklük hayalim olan üniversite vardı, diğer tarafta ise hayatımın aşkı. İkisi de hayatımın merkezindeydi ve ben hangisini seçeceğimi bilemiyordum.
Banyoya girdiğimde hiç acele etmeden kıyafetlerimi çıkartıp duş kabininin içine girdim. Bir şeylerden kaçıyordum ve kaçmam gerekiyordu. Bu yüzden olabildiğinde yavaş hareket ediyordum. Suyu ayarlarken soğuk suyu biraz fazla açtım. Aslında ılık su beni rahatlatırdı fakat soğuk su da bana kim olduğumu hatırlatıyordu. Hasta olmayı umursamadan sıcak suyu kapatıp soğuk suyu üzerime doğru tuttum. İlk başta suyun soğukluğundan ürperip titredim fakat ardından alışan vücudum ile kendime geldim. Kısa ama bir o kadarda uzun süren banyodan sonra üzerimi değiştirerek odadan çıkmadan önce yapmam gereken bir şey yapıp Jorge'ye mesaj attım.
"Tercihler için buluşmamız gerek. Bir saat sonra sınav çıkışı gittiğimiz kafeye gel Jorge. –Martina."
Evet ona Jorge demiştim ama ona sevgilim, sevdiğim demek için neler vermezdim. Fakat aramızda lanet olasıca bir sorun vardı ve bu bizi birbirimize uzak yapıyordu. Elime kalem ve bir defter alıp taa senenin başında çıkarttığım üniversiteler ve puanları ile ilgili listeyi çıkarttım.
Odadan çıkıp salona geçtiğimde annem ve babamı kahve içerken buldum. İkisinin de yanağından öperek gülümsedim, yani çalıştım.
"Benim çıkmam lazım ve anne merak etme tercihlerime karar vereceğim bugün. Haydi görüşürüz." Salondan çıkıp koridora doğru yürüdüm. Ayakkabılarımı giyerken yanıma babam geldi. Cebinden kredi kartını uzatıp bana verirken itiraz ettim.
"Benim param var baba. Gerek yok." Oflayarak kredi kartını elime tutuşturdu ve konuştu.
"Bak Martina, geçmişten konuşmak istemiyorsun, istemiyoruz ama hala benim verdiğim paraları almıyorsun. Sen hangi parayı kullanıyorsun? Tamam, şimdi oldu. Sen harcamamakta direndiğim o burs paranı harcıyorsun değil mi?" Sessizce başımı salladım. Omzuma elini koyarak konuşmaya devam etti babam.
"Bursu kazandığın ilk günü hatırlıyorsun değil mi? O dediklerini de. O yüzden şimdi bu parayı al ve dediklerini tekrar hatırla kızım." diyerek geri salona doğru yürüdü. Arkasında anılara sıkışmış beni bırakarak. Ayakkabımı tamamen giydikten ve çantamı da aldıktan sonra evden çıkıp kapıyı yavaşça çektim. Merdivenlere oturup bursu kazandığım ilk gün ki konuşmamı düşünmeye başladım.
Flasback başlangıcı | Bugün girdiğim bursluluk sınavının sonuçları açıklanacaktı. Eğer dört yüz elli beş puanı geçersem bankada benim adıma bir hesap açılacak ve devlet her iki ay da bir beş yüz lira yatıracaktı bana. Beş yüz lira o kadar harika bir paraydı ki zaten küçüktüm daha altıncı sınıfa gidiyordum ve burstan verilen paraya dokunmaz biriktirirdim onu. Zaten babam bana her hafta fazlasıyla harçlık veriyorlardı. Kazanacağıma emindim çünkü sınavdan sonra soruların cevapları verilmişti ki ben kitapçığımı alabilmek için bir saat annemi ve babamı sınava girdiğim okulun bahçesinde bekletmiştim.
Bursluluk sınavının sonuçlarının açıklanmasına son beş dakika kalmıştım hoplaya zıplaya annemin ve babamın yanına gittim.
"Anne, baba bursluluk sınavının sonucuna bakabilir miyiz? Birazdan açıklanacak da." Ondan sonrası zaten malumdu. Sonuçlara baktığımızda dört yüz seksen sekiz puan alarak bursluluğu okuduğum okulda birinci sıradan kazanmıştım.
"Ee, artık ilk bursluluk paran ile bize bir yemek ısmarlarsın ha?" diyen babama ve ona destek veren anneme en güzel gülümsememi göndererek konuşmuştum.
"Ben size evde de yemek yaparım babacığım. Ama o paraya dokunmayacağım. İleride belki üniversiteyi yurt dışında okursam o biriken para bana çok yardımcı olacak." |Flachback sonu.
Böyle söylemiştim söylemesine ama sekizinci sınıfın sonunda o parayı kullanmaya başlamıştım. Çünkü ne annemden ne de babamdan gelen paraları kabul etmiyordum. Ama bir de şu tarafından baktığımda harbi geri zekalıymışım diyordum kendime. Ya bursluluk param olmasaydı? O zaman hangi parayla okula gidecek ve okulda yemek yiyecektim? Gözlerimden düşen bir damla göz yaşını silip ayağa kalktım ve Jorge ile buluşacağımız kafeye doğru yürümeye başladım.
Kafeye geldiğimde Jorge masada oturuyordu. Etrafa çok... Boş bakıyordu. Evet onun bakışlarını anlatan tek kelime 'boş' idi. Masaya gittiğimde ayağa kalkıp bana sarılacak, o gün ki hareketi için beden özür dileyecek zannettim fakat öyle bir şey olmadı. Hatta sadece kuru bir 'Hoş geldin.' dedi aynı şekilde 'Hoş bulduk.' diye karşılık verdim ve karşındaki sandalyeye oturdum.
"Hemen şu tercih işlerini ayarlasak çünkü bu zırvalıklardan daha önemli işim var." Şaşkınlıkla Jorge'ye bakıyordum bu benim Jorgem'm miydi? Bu soğukluk da neydi? Geleceğim için ondan vaz mı geçmem gerekiyordu yani şimdi? Bu kadar düşüncesiz olamazdı değil mi? Halbuki o bana biraz ümit verse her şeyin daha güzel olacağı ile ilgili ben onun için geleceğimden bile vazgeçerdim. Fakat bu tepkisi beni gaza getiriyordu. Lanet olası huyum!
Bir taraftan da içimde meydana gelen merak duygusunu bastıramıyordum. Onun benden başka ne işi olabilirdi ki! Hafif bir şekilde öksürerek konuşmaya başladım.
"Ben tercih meselesini halletme için gelmiştim. Bu cuma tercihler bitiyor. Ve biz daha tercih listemizi okula bildirmedik. Sisteme girilmedi. Şimdi tercih listemizi belirlememiz gerekiyor." Önemsemiyormuş gibi başını aşağıya yukarıya salladı. Ah şeytan diyordu ki git iki tane çak suratının ortasına! Geri zekalı amacı beni sinirlendirme ise gayet güzel yapıyordu!
Öküz
Hödük.
Manda.
Türünün tek örneği olan puma!
Muşmula suratlı, orangutan burunlu, gergedan ağızlı, hayvansı varlık! Tanrım çok tövbe. Vallahi öyle değil Jorge. O çok taş cidden.
Salak saçma düşüncelerim ile başımı sağa sol sallayıp dikkatimi Jorge'ye verdim. Benim ciddileştiğimi anlayıp o da bir kat daha fazla ciddi oldu ve konuşmaya başladık. Yarım saat süren bir fikir alışverişinden sonra Jorge tercihlerine karar vermişti.
"Peki senin tercihlerin nasıl olacak?" Sesinde kendini belli eden bir merak duygusu vardı. Derin bir nefes alarak beynimdeki düşüncelerimi direk dile getirdim. Bekleseydim söyleyemedim.
"İlk tercihim Washington Üniversitesi, diğer tercihlerimiz sırasıyla devam ediyor." Göz bebeklerinden bir titreme geçti. Anladığını belirtir bir şekilde başını salladı. Fakat o bakışlarında değişik bir duygu vardı. Sanki. Sanki yıkılmışlık hissi gibi.
"Peki, o zaman. Görüşürüz." Ayağa kalkıp arkasına bakmadan gitmişti dağılmış bir halde arkasında beni bırakarak.
*****
Önce kötü haber vereyim; Stokladığım bölümler bitti. Her gün bölüm gelmeyebilir :(
Öhöm öhöm kiminizin istemediği, kiminizin sevindiği, kiminizin ise 'Allah evine ateşler salsın yazar' (Çok tövbe) dediği bir son ile bölümü bitirdik. *-*
>Bölüm hakkındaki düşünceleriniz en çok merak ettiğim kısım. O yüzden tek sorum var. Bölüm nasıldı ve bundan sonraki bölümde neler olacak?
Yeni bölümde görüşmek üzere *-*
-Tuğba
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybetme
Romance"O üzer. O gider O hep uzak, o hep acı. Yine de o. İlle de o. Hep o." Bir ses böler tüm düşüncelerini. Bir ses. Ne cılız ne de susacak gibi. Umutsuzluğun sessizliğine eşlik ederken o hep konuşur. "Vazgeçme! " Olmaz, dersin. " Olur! " İst...