Yalnız başıma odamda boş boş otururken yine anlamsızlık kapladı tüm benliğimi. Dean gittiğinden beri yaşamak için bir amacım yoktu sanki. Aradan geçen bir buçuk aydan sonra artık okula bile gitmiyordum doğru düzgün. Genelde içiyor ve yalnız takılıp kendi kendime konuşuyordum, bir deli gibi.
Bu akşam yine bir parti vardı. Her ne kadar gitmek istemesemde fazla miktarda alkol alabiliyordun ve beni 24 saat bu odada durmaktan kurtaran tek şey onlardı.
Dolaptan basit bir mavi tişörtle siyah dar pantolonumu aldım. Stilim değişmişti biraz Meg yüzünden. Bir gün zorla alışverişe götürmüştü beni ve yeni kıyafetler almıştık ikimizde.
Üzerimi giyinip saçıma şekil verdim. Birkaç dakika sonra odamdan çıkıp yola düşmüştüm bile.
-
Yeni aldığım şişe ile kuytu bir odanın karanlık bir köşesinde oturuyordum, evet müzik sesi fazlaydı ve tanımadığım birinin evindeydim ama umrumda değildi. Aslına bakarsanız hiçbir şey umrumda değildi, sanki duygularım alınmış gibi. Dean olmadığı sürece düzelebileceğimi de sanmıyordum. Babama söylediğimde çok mutlu olmuş 'hatanı anlaman güzel' demişti. 'İsa seni affedecektir.'
Gerçekten öyle miydi? Af dilersem bağışlanabilir miydim hemen? Bu kadar basit olması mantıklı değildi oysa. Dean ilk hatamda gitmiş ve geri gelmemişti çünkü.
Üstelik beni dinlememişti bile. Haftalar, aylar geçmişti üzerinden.Büyük bir yudum daha aldım içkiden. Ne kadar zaman geçerse geçsin acı bitmiyordu, azalmıyordu da. Aksine artıyor gibiydi geçen her saniye ve dakika.
"Dean," dedim kendi kendime. Artık ona seslenmenin bile nasıl olduğunu unutmak üzereydim. "Nerdesin?"
Bir mucize olamaz mıydı, karşıdaki kapı açılıp o giremez miydi içeri? Bende seni özledim diyemez miydi?
Neden bu kadar yalnız olmak zorundaydım daima? Hep yalnızdım, arkadaşlarım bile sayılı olurdu. Sonra Dean gelmişti. Mary'nin karşısında otururken görüşüm daha dün gibiydi oysa... Ne kadar da garipti şu zaman denen şey. İkisini gülümserken ve konuşurken gördüğümde sinirlenmiştim, başlarda hep koruma içgüdüsü dedim kendime. Mary kuzenin ve kırılmasını istemiyorsun. Alakası yoktu ama, lise boyunca hakkında bir sürü şey duyduğum ve içten içe hayran olduğum Dean Winchester'ın kuzenimle ilgilenmesini kıskanmıştım sadece. Ne kadar körmüşüm o zamanlar. Onu haketmeyecek kadar kör.
Aradan geçen aylara ve aşkıma karşılık almama rağmen ona ihanet edecek kadar kör ve aptal.
Kendime hakaret etmeye devam edecektim ki, açılan kapı sesi beni gerçek dünyaya geri getirdi. Bu küçük ve karanlık odaya kim gelirdi ki aşağıda o kadar eğlence varken?
"Cas?" diye seslendi bir kız sesi. Anında tanımıştım onu. "Defol git Meg," dedim sinirle. Cidden onunla uğraşmak en son isteyeceğim şey bile değildi son günlerde.
"Kızlar seni bar kısmında görmüşler, sonra birden ortadan kaybolmuşsun. Saatlerdir seni arıyorum."
Kapıyı kapayıp içeri geçti, aynı anda oda beyaz ışıkla aydınlanmıştı.
"Bulduğuna göre artık gidebilirsin." dedim huysuzca. Yakınımda birinin olması hoşuma gitmiyordu, Dean'den başkası olmazdı. Sadece onu istiyordum yakınımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cool kids dont love //destiel ✔️
FanficDean Mary isimli bir kız için iddiaya girer, fakat kuzeni Castiel'den tamamen habersizdir. high-school au