Gece olmuştu ve Maskeli Kız Begüm'ü bayıltıp, elini bir kelepçeyle oradaki borulardan birine bağlamıştı.
Uyandığında yanında bir zarf vardı. Hızlı hareketlerle zarfı açtı. İçinde yazanı okudu,
Yaşam oyunu
Bu ne anlama geliyordu? Yaşaması için oyun oynaması mı lazımdı? Neden?
Zarfı iyice kurcaladı. İçinde bir kaset vardı. Gittikçe testere filmine benzetiyordu olanları.
Bir ses duydu; tik- tak, tik- tak. Bu ne anlama geliyordu? Oyunun süresi mi vardı? Buna oyun demeyi bırakmalıydı artık.
Sesin geldiği yöne doğru baktı. Yanından geliyordu. Ses ise teyp'in saatinin sesiydi.
Kasedi içine koydu ve dinledi,
"Merhaba! Yaşam oyununa hoş geldin, sıradaki kurban. Bu oyunu ölmeden bitirmeye çalış, olur mu? Temizlenmesi için en çok uğraşılan oda burası..." yine de temizlenmiş gibi durmuyordu. "...bu yüzden cesedini süpürmekle uğraşmayalım. Bu oyunda kelepçeden kurtulman yeterli. Sıradaki oyuna canlı bir şekilde geçebilirsen bunun gibi bir teyp ve kaset ara. Senin gibi, yolculukları bu odada başlayan kurbanlar ilk ipucunu almak için bu teybi dinlerler. İlk ipucu; bazen canlı kalmak için tutmaman gerekir. Yaşam oyunu başlasın!" Teyp bitti. Ne demek istiyordu bu Maskeli Kız?Bazen canlı kalmak için tutmaman gerekir. Saçmaydı.
Gözüne boruların arasındaki bir parlaklık takıldı. O da neydi öyle? Kelepçelenmemiş eliyle onu aldı. Bu tırtıklı bir bıçaktı. Evet, evet kesinlikle kendisini testere filmindeki gibi hissediyordu.
Bıçağı alıp kelepçeyi kesmeye çalıştı. Neredeyse yarım saatlik bir uğraşın sonunda kelepçede hafif bir aşınma olmuştu.
Haykırarak bıçağı yanına fırlattı. Sonra eline baktı. Maskeli Kız kelepçeyi değil, elini kesmesini istiyordu. Eli titreyerek bıçağı aldı. Kelepçeli eline ilk bıçağı sürttü, sonra bastırdı. Can çekişiyordu ve istemeden bağırıyordu.
Heryer kan olmuştu. Onun kanı.
Sonunda kelepçeden kurtuldu ve zor da olsa ayağa kalktı. Her yer pembemsi bir sisle kaplandı. Sonra Begüm'ün bedeni birden yere yığıldı.
Bazen hayatta kalmak için tutmaman gerekir