Karşımda oturmuş, o büyüleyici gülümsemesini bana sunuyordu. Kahvaltı etmekten çok onun gözlerinde ki mutluluğu çözmeye çalışıyordum. Oldukça mutlu ve dinç gözüküyordu. Bunun nedenini ne kadar çok merak edersem edeyim, bu anı bozmaya değmeyeceğine bahse girerdim.
"Çağkan?" diye sordu kıkırtı eşliğinde.
"Neden öyle bakıyorsun?""Ha, nasıl?" diyerek gözlerimi kusursuz yüzünden kaçırdım.
Biraz kendime gelebilmiş, sofraya doğru başımı eğmiştim. Gözlerimle sofrayı taradığımda, onun da hiç birşeye dokunmadığını farkederek kaşlarımı çattım.
"Hiç birşey yememişsin? Bir sorun mu var?"
"Ben, seninle kahvaltı yapmak için geldim değil mi?" Burun kıvırarak devam etti. "Sen yemiyorsan, bende yemem."
Sahte bir kızgınlıkla ve annesine istediği oyuncağı almadığı için küsen bir çocuk edasıyla söylemişti bu cümleyi. İster istemez gülümsedim. Eski halinden, çok daha iyi görünüyordu ve bu beni mutlu etmek için yeterli bir sebepti.
"Peki o zaman. Hadi başla. Çaylarda buz gibi olmuş zaten." dediğimde elini çay bardağına yakınlaştırarak ısısını ölçmeye çalıştı.
"Huh, biraz öyle sanki. Hemen tazeleyeyim." diyerek neşesini kaybetmeden ayağı kalkarak çayları doldurmaya başladı.
Geri döndüğünde yerdeki katlanmış halıya ayağı çarptı ve çaylar direk benim pantoluma döküldüğünde çok iyi şeyler olmadı tabiki.
Acıyla inleyerek hızla ayağa kalktığımda, bana korkmuş bir şekilde bakıyordu.
"Çağkan? İyi misin? Çok özür dilerim ya ben çok özür dilerim çok acıyor mu? Çıkar şu pantolonu." diyerek elini pantolonuma götürdüğünde ellerini tutarak konuştum.
"Ben hallederim." diyerek hızla yatak odama doğru ilerlerken bir yandan da pantolonun düğmelerini açıyordum. Odaya geldiğimde hızla pantolonu çıkarıp koşarak banyoya ilerleyerek suyu soğuk olarak ayarladım.
İşlerim bittiğinde üstümü giyerek Deren'in yanına ilerlediğimde, görüş açıma elleriyle oynayan, yüzünü düşürmüş masum bir kadın belirdi. Bu haline gülümsedim. Utandığı açıkça belliydi.
Benim geldiğimi farketmediği için sessizce yanına ilerleyerek yüzünü kaplamış saçlarını bir omzunun üstüne alarak dizlerimin üzerine çöktüm. Beni görünce yüzünü kaldırıp gözlerini kapatarak konuşmaya başladı.
"Çağkan çok özür dilerim. Çok utanıyorum, kahretsin. Zaten ben neden hâlâ burda duruyorum ki? Gideyim ben." diyerek kalkmak için hamle yapınca dizlerinin üstüne ellerimi koyarak durmasını sağladım. Şaşırmış suratıyla bir süre dizlerinde olan ellerime ardından suratıma bakarak kaşlarını kaldırdı.
"Yanlışıkla olduğunu biliyorum, Güzel Kadın. Utanmana gerek yok."
"Bana neden Güzel Kadın diyorsun?" Gülümseyerek cevap verdim. "Çünkü öylesin."
"Öyle miyim gerçekten?" Şaşırarak ve birazda utanarak sormuştu bu soruyu.
"Evet" diye sessizce fısıldadım ve devam ettim. "Fazlasıyla."
Utanarak deniz mavisi gözlerini dizlerine indirdi. Bu haraketi bana küçük bir çocuğu anımsatmıştı.
"Teşekkür ederim." diye yüzüme bakmadan konuştu. "Böyle düşündüğünü bilmek beni sevindirdi."
Gülümsedim onun bu masum hallerine ve bir elimin işaret ve baş parmağıyla çenesini yavaşca yukarı kaldırdım.
"Teşekkür edecek bir şey yok, Güzel Kadın." Ona hitap şeklimi tekrar işitince o güzel yüzünde tekrar büyük bir gülümseme olmuştu.
"Ayrıca," diye ekledim, "çok da güzel gülüyorsun."
Çenesindeki elimi avuçlarının içine alarak dizlerinin üstüne indirdi fakat hâlâ elimi tutmaya devam ediyordu.
"Sen de, çok güzel bir adamsın." diyerek gülümsedi. "Gerçekten, sen olmasaydın şu zamanlar ne yapardım bilmiyorum."
"Ben hep senin yanında olurum , Güzel Kadın." derken diğer elimide, sağ elimi tutan elinin üstüne örttüm.
"Sarılmak istiyorum sana." dediğinde cevap vermemi beklemeden kollarını boynuma doladı. Ardından bir hıçkırık sesi geldiğinde, bir elimi saçlarının arasına bir elimi ise beline koyarak kendime çektim.
"Ağlama, lütfen." dedim zorlukla. "Sen ağlayınca, içimde birşeyler oluyor."
Kollarını yavaşça boynumdan indirdiğinde yüzüne baktım ve büyük bir gülümsemeyle moral vermek adına gerçekleri söyledim.
"Bu zamana kadar seni çokça ağlarken gördüm zaten. O zamanda gayet güzelsin. Ama en çok gülümseyince." diyerek işaret parmağını yavaşça burnuna dokundurdum.
Yüzünde son zamanlarda gördüğüm gülümseme yine yavaşca belirdi. Tekrar kollarını boynuma doladığında bu sefer hızlı davranarak elimi ince beline koydum ve sessizce fısıldadım.
"Herşey geçecek, Güzel Kadın. Ve bu süre zarfında her zaman yanında hep ben olacağım."
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL KADIN.
RomanceSabah aniden kalkarak yan tarafıma baktım fakat yoktu. Kafamı pencereye çevirdim ve bakakaldım, hayali bir parmağın bıraktığı yazıya pencere camının buğusuna "HOŞÇAKAL"...