"Karanlık içinde bulunan ışığı hiçbir zaman sevmedi çünkü, karanlık her zaman dilimi için yalnızdı. Yalnız ve sonsuz"
Gecenin sürgün edildiği bir karanlıkta yollara düşmüş olan kız hatasını bir kez daha anladı.
Belki de olanlar beyni tarafından abartılmış, kalbi tarafından da uygulamaya konmuştu ya da kısa bir özetle olanları fazla abartmıştı ve bu yüzden evden kaçmayı aklına bile getirmesi içten içe bir hataydı.
Evden kaçsa bile gideceği bir yerin olmadığını yeni fark etmiyordu. Sadece bunu reddetme kısmı, evden kaçtığını haklı kıldığı için tercih ettiği birşeydi.
"Tanrım! Bu iğrenç bir duygu." diye söylendi, hatasını bir kez daha anlamışcasına.
Soğuktan titreyen dudaklarının mosmor olduğunu biliyordu ve Elleri, ceplerinin bile ısıtamayacağı kadar soğuktu.
Belki morgdakiler, daha az soğuktu. Çantasının hangi köşesine sıkıştırdığını bilmediği telefonuna bakındı. En köşede onu almasını bekliyordu.
"Kahretsin, şebeke yok!" dedi telefonunun ekranına bakıp çıkardığı sonuçtan.
Kalbine giden yolda beynine söz geçirmeyi deneseydi şu an burada olmak yerine sıcacık evlerinin, sıcacık odasında bilgisayar yarı açık halde arkadaşlarıyla sohbet ediyor olacaktı.
Farkında olmadan elinden düşen telefona karşı dudak büzdü. Zaten konuşmaktan başka bir işlev görmeyen telefon şimdi hiç işe yaramayacaktı.
Eline aldığı telefondan kaldırdığı kafasıyla karşısında duran bedene baktı. Soğuk görüntüler onu korkutmaya yetiyorda artıyordu.
"S-selam" demeyi başarabildiğinde buna kendisi bile şaşırmıştı. İnsanlarla arasına kalın bir duvar koyan isobel, şimdi heyecandan dişleri titreyen biri olup çıkmıştı. O sessiz satırların, tonsuz kızıydı.
Bıraktıği izlerle gurur duyulan, yaptığı her hareketle övünülen, yaptığı her yanlışın bir bedelini kendince ödeyendi.
Koyduğu bu duvar, karşısında duran tanımadığı bir yabancı tarafından kırılacaksa buna alışması gerekmeyecekti.
Klişe sözcükler kullanarak kendini övütme işini uzun zamandır yapıyordu.
Ay ışıgının aydınlattığı surat, inanılmaz çekiciydi. Genç adamın suratında oluşan belli belirsiz gülümseme, genç kızı tedirgin ettiğinde burada olmaması gerektiğini düşündü. Bu yüz ifadesi...
İsobel herkesçe güzel ve alımlı bir kız olarak bilinen birisiydi. Sonuçta her lisenin bir popüleri vardı ve o da bu grupdaydı.
Şu an gördüğü şey isobel'in ezici gülüşlerinin bu adamın yüzünde olduğuydu ama bu adamda olan tek şey ezici gülüşden ibaret değildi ayrıca eğlenir gibi bir hal vardı. dalga geçer gibi. Herhangi bir şeyle.
Genç adam adımlarını eğlenceli bir şekilde atmaya başladığında, isobel geriye doğru sendelediği halde genç adamın arkasında belirmesine engel olacak kadar sendeleyemezdi ya.
Genç adam birşeyler hatırlamak için yapılan o göz hareketlerini tekrarlayıp duruyordu. Hayır bu sefer hatırlamıştı ve yine eğlenen ifadesiyle konuştu.
"M.m.m neydi o şarkı? Ah hayır! En güzel şarkı ölümle olandı."
Boynunda hissetiği karıncalanmaya kayan ellerine baktı. Boşluğa çekiliyordu git gide.
Boynundan çektiği ellerinden çıkan sonuç taze kandı. Yere yığılıp kaldığında, katilinin yüzüne baktı. Normal bir insan yüzü değil miydi? Yoksa oluşmaya başlayan etki ona halüsinasyonlar mı göstermeye başlamıştı?
İncelenecek bir yüz olduğunu bilsede buna vaktinin kaldığından pek emin değildi.
Boşluğa teslim oldu ve ardından genç adamın birşeyler mırıldandığını duydu. tek sorun Buna pek vakti kalmamıştı.
Genç adam mırıldandıklarını duymadığına emindi. Her zamanki gülüşüyle eğlendiğini düşündü.
Kısılan gözleri eski haline dönerek gulümsemeyi sonlardırdı. Arkasını dönüp giderken tekrar mırıldandı. Ayrıca bunu yaparken kafasının bir kısmını çevirmiş, yarım bir şekilde duran gözleriyle yerde yatan ölü bedene baktı.
"Yazık. Dua etmeye vakti vardı halbuki" dedikten sonra gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RastgeleO ölümün ta kendisi. O hiçliğin kıyısında bir vahşi. Şimdi görebildiği şeylerin izini kaybetti. Anılarının denizinde boğuluyor. Güneşi yitirdi ve Ay'a sahip. Yakıp kavuran kabuslarında herşey bulanık. Duyguları karanlıktaki acıya akıyor. Bu karanlı...