Ofisimden sinirle araba yürürken tek düşündüğüm davayı alıp almayacağımdı. Bu davayı çalışanlarımdan birine verebilirdim. Ama kazanamaybilirlerdi çünkü gerçekten zor bir davaydı. Finn'in neden beni istediğini anlayabiliyordum. Sakinliğime ve kendime olan güvenime ihtiyacı vardı. Duruşma sırasında bu tür durumlarda genelde avukatlar sakin kalamazdı. Özellikle bu davada. Finn'in bana ihtiyacı var. Ama bunu yapacak gücü kendimde bulamıyorum. Arabama bindim. Evim şehrin dışındaydı ve eve giderken izlediğim yol bomboş oluyordu. Tek istediğim hiçbir şey düşünmeden evime sürmek. Manga'nın cevapsız sorular şarkısını son ses açtım. Kimse yokken kendi dilimde şarkı dinlemeyi seviyorum. Çok eski bir şarkıydı ama Türkçe olması yeterliydi benim için. Ah ailemi çok özledim. Ya şu adet dönemi çok sıkıntılı değil mi ağlamaya başladım yine. Bir yandan nakaratı söylüyor bir yandan ağlıyordum. Evet çok çocukçaydı ama bazen olgunluktan uzaklaşmaya ihtiyacım oluyor. Çocukluk arkadaşlıklarımın bana Manyak demesini özledim. Gerçek ismimi birinin ağzından duymayı özledim. Çok saçma ama kendim olmayı özledim. Ben bunları düşünürken evime geldiğimi farkettim. Yarın iş yok ve ben önümdeki iki günü uyuyarak geçirmeyi planlıyorum.
Harvey
Her şeyi hallettim. Haftaya cumartesi onu kahvaltıya davet edeceğim. Tabii ki de ben çağırırsam gelmez. Haklıda. Bu yüzden Finn'den onu davet etmesini istedim. Kabul etmedi ilk başta ama sonra çok ısrar ettiğimden usanarak kabul etti. Coy'un benimle kahvaltı yapacağından haberi olmaması gerek. Çok pahalı ve lüks bi yer seçtim. Umarım beğenir. Çok heyecanlıyım. Yani dava için yanlış anlaşılmasın. Yoksa ben o zürafa için niye heycanlanıyım canıım. Benim gül gibi Lucy'im varken.
------------------------------Cumartesi sabahı------------------
Bu sabah Finn ile kahvaltı yapacağım için erken uyandım. Ve Burak'tan hiç mesaj gelmediğini gördüm. Beni gerçekten unuttuğunu düşünüyorum. Hemen Gözde'yi aradım. Gözde benim en yakın arkadaşım. Ve Burak ise nişanlım. İkisi de çok yakın arkadaşlar. Üçümüzün ortak olarak işlettiği bir lokanta zincirimiz var. İşleri çok yoğunmuş bu yüzden Burak beni aksattığının farkındaymış Gözde öyle söyledi. Bende onları çok özlediğimi ve beklediğimi söyledim. Gözde en yakın zamanda geleceklerine söz verdi. Biraz olsun rahatlamıştım. Gözde asla bana yalan söylemezdi. Burağın bana olan aşkından ise bir kere bile şüphe etmedim sadece beni aksattığını düşünüyorum. Hazırlanmak üzere yataktan kalktım ve üzerimi giyinmeye başladım. Nisan ayının sonundaydık ve hava bulutluydu. Bu yüzden altıma en güzel jeanımı geçirdim üstüme ise bol kolsuz düz siyah bir tişört giydim. Tişörtüm çok bol olduğu için tişörtü hafifçe içine soktum. Kolları çok derindi ve siyah sütyenim gözüküyordu ama çok sorun etmedim çünkü üzerime siyah deri ceket alacaktım. Altıma yüksek topuk siyah topuklularımı geçirdim. Gözlerime hafif buğulu bir makyaj yaptım ve kırmızı mat rujumu sürdüm. Metal kolyelerimi ve küpelerimi de taktıktan sonra aynaya baktım. Saçlarımı açık bıraktım doğal hafif dalgaları çok hoş durmuştu güzelce taradım bende. İşte kendime benziyordum. Bu bendim. Küçük siyah deri çantamı da alıp evden çıktım.
Harvey'den
Buluşacağımız yere 15 dakika önceden gelip son kez kontrol ettim. Tüm her şey hazırdı. Masamız lokantanın en güzel yerindeydi ve bi kaç masayı boş olsun diye kiralamıştım. Böylece daha rahat bana kızabilirdi. Beni azarlamasını bekliyorum. Belki tokat atar hatta. - karekter güvenemiyor arkadaşlar bok ta çıkabilir:D- Giriş kapısından girdiğinde ikinci şokumu yaşıyordum. Çok güzel olmuştu ama beni şaşırtan şey 'resmi' olmamasıydı. Günlük hayatta da öyle giyineceğini düşünmüştüm. Ama o benim gibi siyah deri ceket giymişti ve gerçekten çok siyahtı. Onun gibi bir kadının böyle giyeneceğini düşünmemiştim. Sonuçta kendine ait bir avukatlık bürosu vardı. Ama bu tarzı çok hoşuma gitti. Saçlarını açık bırakmıştı. Biraz daha onu kesmeye devam edersem beni yanlış anlayacaktı. Yüzüne baktığımda gergin ve sinirliydi. Oysa ben pişkin pişkin sırıtıyordum. Onu böyle görmek tebessüm etmeme neden olmuştu. Hemen yüzümü topladım ve ayağa kalktım. Tokalaştığımızda soru sorarcasına ''Finn?'' dedi. sanırım buna cevap vermem gerekiyordu. ''Finn bu gün gelmeyecek seninle konuşmam gerekiyordu o yüzden onun adını kullandım. Özür dilerim'' dedim. Anlamışçasına kafa sallayıp oturdu ve bu sırada ''Gerçekten üzgün olmadığın konularda özür dileme çünkü en gerekli zamanlarda özrünün anlamı kalmaz'' dedi. Şaşırmıştım. Bana kızması gerekirken tavsiye veriyordu. ''O zaman geçen cuma günü yaptığım tüm saçmalıklar için özür dilemeliyim. O gün öyle davranmam gerekirdi. Sadece Lucy'ye güvenmedikleri için onlara sinirlenmiştim. Bunu senden çıkarmam gerekirdi. Kusura bakma lütfen.'' ''Önemi yok, benimle dava için konuşmak istiyorsun değil mi?'' dedi. Açıksözlü olmam gerekiyordu. ''Evet, sana o davranışları sergilediğim için bana tavır aldılar ve o davaya gerçekten ihtiyacımız var. Aslında sana ihtiyacımız var.'' Hafifçe gülerek '' Bana değil iyi bir avukata ihtiyacınız var ve Finn'in avukat çevresi pek yok'' dedi ve sonunda bir kahkaha attı. Bende güldüm ama cevap olarak ''Ama Finn sana inanıyor ve senin kadar başarılı bir avukat bulabileceğimizi zannetmiyorum. Amerikadaki en başarılı avukatlardansın'' ''Bak, Harvey ilk olarak çok acıktım ve ikincisi bu konuyu yemek yerken devam etmek istiyorum'' dedi ve gerçekten yarılarak güldüm. Böyle bir şey beklemiyordum. Benden de açıksözlü çıktı bu kız. Gülmeme bozulmuş gibi yaparak ''Ee sipariş verelim gülmen bittiyse'' dedi ama onunda eğlendiği çok belliydi. Kahvaltıda istediği her türlü şeyden sonra domatessiz olsun diye uyarıyordu. Eğer domates koyarlarsa hepsini teker teker dövücem çünkü bu kadar ısrar ettiğine göre bir rahatsızlığı olmalı. Bende sipariş verdikten sonra ''Bu davayı almamamın sebebi senin davranışların değil Harvey, geçmişteki tecrübem'' Dayanamayarak ''Şu ana kadar kaybettiğin tek dava bu türden olduğu için böyle yapma Coy.'' dedim. ''Şu ana kadar değer verdiğim bir insanın hayatını kaybetmesine neden olan dava bu türdendi EVET!'' diyerek bağırdı ve gözleri doldu. Lanet olsun. Bilmiyordum ve şu an ağlıyordu. Onu ağlatıyordum. Ona sarılıp ağlamamasını söylemek geldi içimden. Tek yapmak istediğim şey onu teselli etmekti ve onu bile becermiyordum. Tam bu sırada genç bir garson koşarak bize doğru geldi. ''Efendim, paparazziler.'' İşte şimdi cidden sıçtım. ''Arabama gidebilirmiyiz'' . ''Maleseef efendim arabanızın etrafındalar şu an 3 dakikaya sizi bulurlar tahminimce.'' Gerçekten Coy ile bir ilişkim varmış gibi haberler istemiyordum. Kafamı Coy' a çevirdiğimde çok gergin olduğunu gördüm. Ve hıçkırıklarına engel olarak '' Arabamı kapalı otoparka park ettim arka kapıdan çıkabilir miyiz?'' dedi. ''Tabii efendim beni izleyin '' dedi ve Coyun bileğinden tuttuğum gibi garsonu takip ettim. O topuklularla bize yetişemezdi.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Şu an bulunduğum duruma inanamıyorum cidden. Az önce ağlarken şu an paparazzilerden kaçıyorum. Ne kadar ekşınlı ama (!). Harvey bileğimi cidden çok sıkıyor ama farkında değil. Karanlık bir koridordan geçtikten sonra demir merdivenlerden otoparka indik ve arabama koştum. Ah cidden en sevdiğim varlığım arabam. Harvey arabamı görünce 3. şokunu geçirdi sanırım. Artık şu yüz ifadesine dayanamıyorum ve kahkaha patlattım. '' Bu Audi R8 farkındasın değil mi Coy?'' dedi. Bilmiş bir şekilde ''Hemde siyah ve mat mükemmel biliyorum hadi vakit kaybediyoruz'' dedim. ''Bir bayanın bunu sürmesi yasaklanmalı eminim arabanın hakkını vermiyorsundur'' dedi. OOO orda durucaksın liseli demek istesem de gülümsemekle yetindim çünkü onu ingilizceye çevirirsem anlamı kalmazdı. Ama bunu ona ödetecektim. Lokantadan çıkarken aniden önüme çıkan bir gazeteci yüzünden ani bir fren yaptım. Adamın hayatını saliseyle kurtarmıştım. O ise bizi çekmeye çalışıyordu. Gerçekten çok sinirlendim ve ''Orospu çocuğu'' diye bağırdım. O anda Harvey kafasını bana çevirdi ve '' Ne dedin sen az önce?'' dedi. Aman Tanrım ne diyecektim. '' Kmerce küfür ettim'' diyip masum gibi gülümsedim ama bu sırada son süratte geri geri gidiyordum. Evet geri geri sürmek zorunda kalmıştım çünkü dönüş yapabileceğim bir yer yoktu bende gidebildiğim kadar geri gidip sonra döndüm. Harvey '' Bu arabayla işe gittiğini söyleme bana lütfen'' dedi. Ay cidden sinirlendim şu an '' Hayır Harvey, bunu bu gün yanıma aldım çünkü Finn ile plan yaptıktan sonra yarışırız.'' diyerek hafifçe bağırdım cidden bu çocuk beni salak felan sandı sanırım. Güldü ve ''Anladııımm peki nereye götürüyorsun beni ?'' dedi. Cidden nereye gidiyorduk biz. ''Yarışa bileceğimiz bir yere'' dedim ve gaza asıldım. The Pretty Reckless albümünü açarak yolun altımda kaymasının tadını çıkardım. Yeni bir şoka hazır ol Harvey'ciğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimlik.
Teen FictionYine erken geldim. Yavaş yavaş ışıklı merdivenlerden çıkıyorum. Bu koridoru seviyorum. Küçükken yaşadığım siteyi hatırlatıyor bana. Topuklu ayakkabılarımı seviyorum. Bu hayata sahip olabilmek için çok uğraştığımı ve bu hayatı hakettiğimi hatırlatıyo...