HİKAYEYİ OKUDUKTAN SONRA İYİ VEYA KÖTÜ GÖRÜŞLERİNİZİ BELİRTİRSENİZ SEVİNİRİM...
Uzun ve dar sokaklardan geçip gidiyordu, biraz olsun kendini özgür hissediyor ve eve en uzak kitapçının yolunu tutuyordu. Sokaklar hep aynıydı, işlerine yetişmeye çalışan insanların alelacele yürümeleri, sokağın ortasında arabaların karın üzerine bırakmış oldukları tekerlek izleri hep aynı hizadan gittiklerini anımsatıyordu biran Fred'e. Her şey sıradan olup bitiyordu Köln şehrinin sokaklarında. Nihayet kitapçının bulunduğu caddeye adımını attı, etrafı tahtalar ile kaplanmış, duvarları karın etkisinden ıslanmış dükkandan içeri girdi. Romanlar, masallar, hikayeler her yer kitaplar ile doluydu, Fred etrafı biraz süzdükten sonra hikayelerin olduğu bölüme doğru yöneldi ve gözüne ilk çarpan kalınca bir hikayeyi eline aldı, kitabın içini biraz olsun karıştırdıktan sonra elindeki hikaye kitabına bakarak görevliye doğru yavaş yavaş yürümeye başladı, görevlinin yanına gelir gelmez göz göze geldiği kitapçıya sessizce fiyatını sordu...
*Bu eski ve yıpranmış hikaye kitabı ne kadar bayım?
- 4 Mark efendim...
* 4 Mark mı?
-Evet 4 Mark, pahalı mı geldi?
*Yo yoo yooo alıyorum sarın lütfen...
(Görevli kitabı bir sanatçı gibi ustalıkla sardı ve uzattı Fred'e)
Fred parayı uzatıp kitabı aldıktan sonra evinin yolunu tuttu, uzun virajlı yollardan ve sokaklardan geçtikten sonra, nihayet evine varmıştı. Merdivenleri yine ikişer üçer çıktı, tam kapıyı açacaktı ki;
* Ovvv kahretsin anahtarı almayı unutmuşum
Diye mırıldandıktan sonra, mecburen kapıyı çalacağını biliyordu. Sessiz bir şekilde kapıyı çalarak,
*Steven Stevennn Stevennn... Oğlum uyan dışarıda kaldım.
Fred biraz daha oğluna seslendikten sonra, Steven duymuş olacak ki, ayak sesleri kapının eşiğine kadar geliyordu.
Steven yavaşça kapıya yöneldi
-Baba sen misin?
*Evet oğlum aç kapıyı.
Steven ilk önce kapıyı yavaşça araladı, kafasını kapının önüne doğru getirdi ve tek gözüyle kapıdan dışarı bakarak babasının olup olmadığından emin olmak istedi. Steven babasının olduğundan emin olduktan sonra kapıyı tamamen açtı, babası arkasında bir şey saklıyor, Steven ise kafasını sağa sola götürerek ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu.
(Ağzı açık bir şekilde) *Arkanda sakladığın şey nedir baba?
*İzin ver de ilk önce içeriye gireyim oğlum.
Steven ve babası birlikte içeri girdikten sonra, Fred elinde tuttuğu hediye paketini oğluna uzatır. Steven daha paketi açmadan, babasının kitap aldığını tahmin eder ve sevinçle boynuna atlar. Fred boynuna atlayan oğlunu tek hamleyle kucağına alır ve birlikte oldukları yerde dönmeye başlarlar. Steven'ın yüzünde ki mutluluk ve kahkaha Fred'i çok ama çok sevindirir. Böyle bir zamanda bile oğlunun küçük şeylerden mutlu olması Fred'in moralini bir hayli düzeltir. Fred ve Steven biraz daha döndükten sonra oğlunu kucağından indiren Fred başının dönmesinden dolayı kendini bir kanepeye Steven ise diğer kanepeye atar. Yorulan bedenleri derin bir oh çeker...
Fred 5 yaşında küçük oğlunun olmasına rağmen daha 24 yaşında bir delikanlıydı. Genç yaşta hayat ona ve oğluna zorlukları öğretmişti. Fred artık bir iş aramanın vakti diyerek, kahvaltısını yaptıktan sonra Steven'ı iyi kalpli Türk asıllı komşusuna ''Perihan'' hanıma bırakmak için evinin kapısından çıkar. Perihan hanım 27 yaşlarında tahsili için geldiği Almanya da yaşayan üniversiteli bir genç kızdı. 27 yaşında hala üniversite okuyor olmasının en büyük sebeplerinden biriside Türkiye de çıkan savaş sebebiyle eğitimine ara vermesidir. Perihan hanım alımlı ve çok güzel bir bayandı, hemen hemen üniversitede okuyan tüm öğrencilerin gözü onun üzerindeydi. Gözlerinin üzerinde olmasının büyük bir sebebi de Türk asıllı olması idi. Alman erkekler genelde esmer ve Türk bayanlarına ayrı bir zaaf duyarlardı. Kim böyle bir kadına ilgi duymazdı ki? Esmer, mavi gözlü, alımlı, kendine çok iyi bakan 1.70 boylarında harika bir kadındı Perihan. Fred ile tanışması çok ilginç olmuştu, Fred yeni evlerine taşındıklarında karşı daire boştu. Perihan hanım taşınırken Fred'in kapısını anahtarı ile açmaya çalışıyordu. Unutmuştu kendi evinin karşı tarafta olduğunu, tam o sırada Fred beliriverdi merdivenlerde ve biran tedirginlik ile...
*Ne yapıyorsun sen kadın? (diye sert bir üslup ile tepki gösterdi genç Perihan'a)
Perihan biran da irkildi ve kafasını şaşkın bir yüz ifadesi ile çevirdi Fred'e doğru.
-Evime giriyorum (diye cevap verdi)
*İyi de orası benim evim nasıl olur da sizin eviniz olur şaşkın mısınız siz?
-Ama nasıl olur? (diye cevap verdi Perihan, belli ki çok utanmıştı biran ne yapacağını bilmeden ellerini önünde birleştirip yere doğru bakıyordu.)
Perihan sessizce mırıldanarak...
-Hırsız sandı galiba... (Perihan o kadar mahcup olmuştu ki ağzını bile açamadı, bu cevapsız bekleyişin arkasından Fred sert bir üslup ile seslendi.)
*Çekilin evimin önünden (diye çıkıştı Perihan'a)
Perihan içinden ne kadar aksi bir adam, gören kapısını alıp götürdüm sanır diye düşündü. Kapının önünden çekilip yeni farkına vardığı evinin kapısına doğru yöneldi.
-Özür dilerim mösyö bağışlayın beni...
*Önemli değil madam, biran sizi öyle görünce hırsız sandım ve korkuya kapıldım, tepkim bu yüzdendir.
Dedikten sonra hoş geldiniz apartmanımıza diyerek ortamı yumuşattı.
-Teşekkür ederim, hoş bulduk...
*İsminizi bana bağışlar mısınız? Komşu olacağız sonuçta isminizi bilmemde bir sakınca yoktur galiba.
(Perihan fazlaca zayıf aksanı ile cevap verdi.?
-İsmim Perihan mösyö, siz bana isminizi bağışlar mısınız?
*Fred...
-Memnun oldum mösyö Fred, izniniz ile evime gireceğim
Fred ile el sıkıştıktan sonra evine giren Perihan, karşılaştığı durum karşısında şaşkın ve mutluydu, çünkü yeni evinde tanıştığı ilk insan kapı komşusuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET SARMAŞIĞI
PertualanganAşk-İhanet-Savaş-Romantik- 1933-1941 Yılları arasında, Almanya'nın Köln şehrinde ve ülkenin genelinde yaşanılan savaşı anlatmaktadır. Savaşta tahsilini görmek için Almanya'ya giden Türk kızı Perihan'ın hayatını ele almaktadır.