Bölüm 4

99 26 2
                                    


     Martin hâlâ gereği olmadığını düşündüğüm kıyafetler aldığımız poşetleri arabadan çıkarttı ve bana uzattı. Gitmeliyim, gece çalışacağım, gibi bir şeyler demişti. Yüzümü ona çevirdim. Kapatmadığım kapının pervazına yaslandım. Siyah arabasına binip uzaklaşmasını izledim. Gözlerimi arabanın gözden kaybolduğu yerde başlayan aklımdaki sonsuz yeşile hiçbir şekilde uyum sağlayamayan betonarme evlere çevirdim.

   Buraya alışacaktım, bir şekilde alışmak zorundaydım.

   Kapıyı kapattım ve gereği olmadığını bilsem de kilitledim. İçeriye giren biri ben varken ne yapabilirdi ki?  Kendime fazla güvenmememi diliyordum.
  
    Bıkkınlıkla elimdeki kitabı diğer kitaplardan oluşmuş yığının üstüne koydum. Bütün haftanın konusu aklıma kelime kelime kazılmış haldeydi ve bunu başaran basit bir kitaptı. Kafamı soldaki duvara yasladım ve yatağımın üzerindeyken ayaklarımı salladım. Gözlerimi dışarıda ki yıldızlara çevirdim. En azından yıldızlar hâlâ parlıyordu ve hâlâ ormandakilerle aynı yıldızlardı.

   Kendimle daha önce hiç yorgun hissetmeyişimi tartıştım. Gözlerim asla kapanma ihtiyacı hissetmemişti. Hep diğerleri yaptığı için kendimi uyumaya zorlamıştım. İki hafta sonra belki uykum gelir ve gözlerimi kolayca kapatırdım. Ama buradakiler her gün uyuyuyordu. Fazla aykırı hissediyordum.

    Martin dışarıda çalışıyordu. Ona  o kadar parayı nereden bulduğunu daha önce de sormuştum ama cevap vermemişti. Bugün cavabını almış olmuştum. Gece de çalışıyordu. Belki ben de gece çalışabilirdim ama gece nerede çalışılırdı ki? Bunu ona sorabilirdim asla bunu yapmayacağımı bilsem de düşünmeye  devam ettim.

    Hiç yorulmamak ne kadar iyi olabilirdi ki, hiç uykunun gelmemesi ve nefesini kolay kolay hissedememek? Uzun yıllar yaşamak gerçekten harika mıydı? Belki de gerçekten muhteşemdi, hayatımızı doya doya yaşayabiliyorduk, bu iyi bir şey olmalıydı. Hayatımızı istediğimiz gibi yaşayabilirdik. Ama ben bir canavarın diğerlerine uyum sağlayamayacağını bilmiyordum. Farklı biri elbet farklılığını gösterecekti, istemese de bunu fark edeceklerdi. Ama ben bunu bilmiyordum... asla öğrenmemeyi dilerdim...

    Geçen bir haftanın ardından hâlâ oturduğum masa  boştu. Tepsinin üzerindeki yemeklere bakarken aklımdan ne olursa olsun yiyeceğimi geçirdim, neden bakıyordum ki?

    Çatalımı tabağa doğru hareket ettirdiğimde elimde tutarken yanlışlıkla büktüğümü gördüm. Etrafa bakındım. Her zamanki gibi kimsenin umurunda değildim. Rahatlamayla birlikte büktüğüm kaşıyı birkaç saniyede düzelttim. Hem benim suçum değildi. Çatal çok uyduruktu.  Her ne kadar diğerlerinin bunu yapmadığını bilsem de kendime neden benim yüzümden olmadığını söylemiştim? Saçmaydı. Yalnızlıktan delirmiş ve kendi kendime kavga etmeye mi başlamıştım? 

     Evet, tam olarak düşündüğüm şeyi yapıyordum. Her neyse, benim için sorun değilse diğerleri içinde sorun olmazdı değil mi?

    Sıkmamaya çalıştığım çatalı tabakta ne olduğunu çıkaramadığım yemeğe batırdım. Diğerleri hâlâ yarısına gelememişti ama ben birkaç dakika da hemen bitirmiştim.

    Gerçi, yemekhane yeni yeni dolmaya başlıyordu.  Girişte dikilen kızıl saçlı güzel kızı gördüğümde dikkatimi ona yönelttim.

      Bildiğim kadarıyla benimle aynı gün okula gelmiş diğer "yeni kız"ımız oydu ve o sırada ne yapacağını bilemez bir halde kendine boş bir masa ararken ufak adımlar atıyordu. Muhtemelen önceki günlerde oturduğu masada başka birisi oturuyordu. Hiç boş masa bulamadığını anlamak için onun gözlerine bakmanız yeterli olurdu.

    Bakışları değişirken belirli bir yere odaklandı. Nereye baktığını görmek için yüzümü arkama döndüm. Loren ve grubuna mı bakıyordu? Hiç mutlu gözükmüyordu.

    "Hey!"  Olduğum masaya yaklaşmıştı. Sesin geldiği yeri ararken beni gördü, yüzümdeki anlamsız tebessümle ona el salladım.

     Bana doğru geldiğinde yüzümdeki tebessüm büyüdü. Emin olmak için gözlerime baktı ve karşıma oturdu. "Teşekkürler" dedi kısık ve güzel sesiyle. "Ben Sasha ve sen de..."  "Laja" dedim elimi saçma sapan bir neşeyle ona uzatırken, parmaklarımın buz gibi olmasının normal olmadığını bilsem de birisi bunu mutlaka öğrenecekti. Bunu ilk öğrenenin Sasha olmasını tercih etmiştim.

     Elimin içindeki sıcaklıkla elini sıktım. Yüzünü bana çevirdi. "Biraz üşüyor olmalısın"  "Evet, sen de sanırım biraz ısınmışsın" ne kadar da saçma bir şey söylemiştim öyle. Yüzünü biraz hareket ettirdi. 

      En azından masa da bir kişi daha vardı, insan olan normal birisi yanımda duruyordu. Ne kadar da müthiş...

  "Loren ve diğerlerini tanıyor musun?" Diye sordu  yemeğiyle oynamaya devam ederken. "Ne yazık ki" dedim. "Diğerleriyle ne derdi olduğunu biliyor musun?"  Muhtemelen ona bir şey yapmışlardı. İyi görünmediği için ne olduğunu sormadım.

    "Boşver onları..." Yüzümü buruşturdum aklıma onların makyajlı suratlarını getirdim. "... üretim hatası makyaj paletlerine benziyorlar" yüz ifademe baktı ve gülmeye başladı.  Ben de gülmeye başladım, benzetmelerde her zaman harikayımdır(!) ne de olsa.

    "Ciddiyim..." dedim gülmeye devam ederken.

                          ✩★✩★✩

      Sasha ile matematik ve edebiyat derslerimiz aynıydı ve öğretmen ikinci haftada olmamıza rağmen hepimizin ikili gruplar oluşturmasını söylemiş, hepimize birer konu vermişti.

      Benim grubum Sasha ve benden oluşuyordu. Zil çaldığında Sasha'nın yanına yöneldim. "Ödev için buluşmamız lazım" dedi. "Yarın çıkışta benim evime gelmek ister misin?" Cevap vermeyip sınıftan dışarıya ilerlemeye devam etti. Düşünüyordu.

       Koridor herzaman olduğu gibi kalabalıktı ve kimseye çarpmamaya çalışıyordu. "Sorun olmaz değil mi?" Yüzümü eğip onun yüzüne baktım. "Hayır, yarın gelirim" dedi  beni istekli olduğuna inandırmaya çalışırken, bunu yapması gerekmiyorken yapmıştı ve bir sorun olduğu kolayca anlaşılıyordu. Hayır  demesine rağmen büyük bir sorunmuş gibi duruyordu, üstelemedim, o söyleyene kadar sormak istememiştim.

     Onun sınıfının önüne gelmiştik. Benim sınıfım ters yönde olsa daa onunla birlikte sınıfına gelmeyi tercih ediyordum.  "Numaralarımızı alalım" dedi önemli bir şeyi sonradan hatırlamış gibi duruyordu.        

     Telefonunu bana uzattığında ben de kendiminkini ona uzattım. Numaramızı ve isimlerimizi kaydettikten sonra telefonları yeniden değiştirdik. Gözlerine baktım, bir şey söyleyecek gibi durmuyordu. "Görüşürüz" dedim ona gülümseyerek. Üzgün duruyordu ve onu gülümsetmek istiyordum, bunu ne zaman başaracaktım? Geriye doğru bir adım atıp arkamı döndüm ve sınıfıma ilerledim.

     Evde dikkatini çekecek bir şey olup olmadığına bakmalıydım. Her yeri kolaçan etmeli ve sorun olmadığından kesinlikle emin olmalıydım. Bir şey fark ederse hem benim hem de onun başı derde girerdi. Gereksiz bir aksiyona ihtiyacım olduğunu sanmıyorum.

  
 

    
    

YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin