Yanlış Anladın... Fakat Umurumda değil

4.5K 91 6
                                    

Beklenen bölüm değil fakat sonraki 2-3 bölüm tatille geçecek.
Aslında benim beklediğim bölüm bu bu bölümde Armağan-Atalay ikilisi hikayeye dahil oluyor. Multimedia; Armağan-Atalay'ın lisedeki ve şimdiki halleri.
Playlist; Sertab Erener-Aslolan Aşktır okurken mutlaka dinleyin.
-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-

Armağan

Ailemdeki tüm kadınların aksine sarı değil kahverengi olan saçlarımı dalgalandırdım. Siyah topuklu ayakkabılarımı seçtikten sonra beyaz şifon gömleğimi ve arkadan küçük yırtmaçlı siyak kalem eteğimi askıdan çıkardım. Kıyafetlerimi üzerime geçirdikten sonra aşağıya indim. Çakma sarı saçlarıyla yüzsüz yüzsüz hâlâ bana abla diyen kardeşimi görmemek için sabahları kahvaltı işini şirkette hallederdim. Bu sabahta öyle oldu. Bu gün büyük gündü. Şirketin tüm hissedarları bu toplantıda olucak. Ben tam olatak 6 yıldır bu şirkette çalışıyorum, geçen toplantıda Londra'da olduğum için bulunamamıştım. Ben şirkette Emre Soykan taraflı çalıştığımdan dolayı diğer ortakları pek tanıdığım sayılmaz. Sadece Emre'nin eşi Rüya'yı tanıyorum. Emre'yle o üniversitesinjn son yılındayken tanışmıştım. Kardeş gibiyizdir. Tabii bu holdinge adımımızı attığımız anda resmiyete dönüşür. Taksi durağından çağırdığım taksi gelince bindim. Geçenlerde kaza yaptığım için birkaç gündür taksiyle gidiyordum. 40-45 dakika sonra sirkete varmıştım. Asansöre binerek odamın bulunduğu kata geldim. Dosyaları son kez gözden geçirdim ve büyük toplantı salonuna gittim. Rüya hanımın ablası, kardeşleri ve eniştesiyle tanıştım. Ufak düzenlemelerden sonra hazırdık. Şirketin diğer kurumlarından gelenenler de tamamlanınca hazırdık. Rüya hanım gerildi ve saatine bakmaya başladı. Bir sorun olduğunu anlayınca yaklaştım ve fısıldayarak "Bir sorun mu var? " dedim. Derin bir iç çekerek cevap verdi. "Ağabeyim. Geçen yılki toplantıda yoktu. Şimdi de 5 dakika var ve hâlâ yok."dedi hayıflanarak. O böyle söyleyince bende gerildim. Sonuçta tüm çalışanların önünde rezil olmak vardı işin içinde. Açılan kapıyla Rüya derin bir nefes aldı. Kapıda gördüğüm kişiyle gözlerimin yandığını ve nefesimin kesildiğini hissettim.
Atalay
Son 5 dakika kala toplantıya yetiştim. Zaten olayın benimle alakası yok. Sadece rezil olmamak için. Çok ilgiliyimdir işlerle(!) Kapıyı açmamla Rüya derin bir nefes aldı. Bu beni gülümsetirken. Yanında gördüğüm ortasında yeşil, çevresinde ise mavinin en sevdiğim tonu olan gözlerle karşılaştım. Bi an gözlerini dolu görsem de sonra arkasını döndü o kısacık anda gözlerindeki; nefret, hayal kırıklığı, acı ve mutsuzluk içimi titretti. Ailesindeki kadınların ısrarlarına dayanamayıp lisede saçlarının arasına açık kahve ve koyu sarı attırmıştı. Kahvenin en koyu tonunu taşıyon saçlarının arasında doğuştan gelen kızıl ve siyah renkleri vardı. Hâlâ kapıda dikildiğimi anlayınca benim için ayrılan koltuğa oturdum. Karşı çaprazımda Armağan vardı. Sanki beni tanımıyormuş gibi tebessümle başını hafifçe eğdi. Oyununu devam ettirmek için aynısını yaptım. Toplantının ilk molasında herkesin derin nefesler alarak aynı anda kendini dışarı atması kıkıramama etmeme sebep oldu. En son Armağan ve ben kaldığımda ondan hızlı davranarak kapıyı kapattım ve kilitledim. Gözlerime anlamaz bir şekilde baktı. Rol yapıyor -_-. Kapıya yan bir şekilde yaslandım. "Armağan"
"Buyrun Atalay bey." Yok artık! Hatırlıyor olmalı. Yani... Unutmaz. Unutmamıştır dimi?! "Yok artık Armi!" "Atalay bey lütfen!" Aniden gelen bir istekle dudaklarına yapıştım. Yine aynı tat. Kiraz. Yavaş yavaş ve hiç bırakmiycak gibi öpmeye başladım. Armağan karşılık vermiyodu ama itmiyodu da. Ağzıma gelen tuzlu tatla ağladığını anladım. Ellerini yanaklarındaki ellerimin üzerine koydu. Tam iticekken vazgeçti ve karşılık verdi. Bir anda geri çekildi ama uzaklaşmadı. Gözümü açmaya cesaretim yoktu. Aslında lisede herşey güzeldi. Atınç ve Simge, Tarık ve İmge, ben ve Armağan. Atınç-Tarık-ben okulun popüler çocukları. Armağan kuzenleryle bizim liseye 4.sınıfın 1.döneminde gelmişlerdi. Bunlar bize özellikle -Armağan bana- diklenince bunlara oyun oynamaya karar verdik. Tabii zamanla biz köpek gibi tutulsak da okulun sürtüğü Elif tüm olanları anlatınca bizden kaçtılar. Ne kadar peşinden koşsak da ulaşamamıştık. Şimdi karşımda sessizce ağlarken benim elim kolum bağlı. Bir dakika beni tanımıyo numarası yapmıştı değil mi o? "Unuttun mu? Beni. Bizi. Unutamazsın. Ben hergün seni düşünürken. Her kadında seni ararken. Gözlerini özlerken unutamazsın." Bir anda beni itekledi ve geri çekildi. Işte şimdi yıllardır beklediğim an geldi. Bana hesap soracağı gün. "Benimle oynadın! Sırf sana diklendim diye! Ne suçum vardı ya! Bana nasıl bunu yaptın! Ben sana aşık olduğumu söylerken kalbimi ortaya koyatken sen nasıl yalan söyledin. Ben sana bakarken gözlerimdeki parıltıyı gördüğünde benimle dalga geçtin değil mi?! Rolünü çok iyi yaptın ama söylemem lazım! Bak bana bu ben miyim?! Başardın! Beni bitirdin. Hayatımı mahvettin! Kalbimi o kadar çok kırdın ki o kırıkların içine kimseyi alamadım. Eğer alsaydım hem o kişi hemde ben yaralanıcaktım. Keşke hayatıma hiç girmeseydin! Keşke senin yerine Atıf'ı seçseydim!" Işte bu ağırdı! "Bırak artık yalvarırım. Çok sevdim. Ben seni çok sevdim. Sen benimle eğlendin Atalay. 'Saçınım teline zarar gelse, yakarım bu dünyayı.' Derdin ya hani. Gerek kalmadı Atalay... Sen zaten beni yakıp kül ettin." Hem ağlayıp hem konuşuyordu. "Pişman oldum Armi! Köpek gibi! Ben seni kendimden çok sevdim. Ilk öpücüğünü bana verdiğin günden itibaren kendime itiraf edebildim ama ben seni hep sevdim. Hâlâ seviyorum Allah kahretsin!" Bir hışımla kapının kilidini açtım ve gittim. Arabaya binip gaza bastım. Uçuruma gidecektim Armağan'la hep oraya giderdik. Bunu hatırlayınca yüzümde acı tebessüm oluştu.
Armağan
Nereye gittiğini bilyorum. Yani... Hâlâ gidiyor mu emin değilim. Her neyse ben yine de gidicem. Taksi çağırdım Emre'ye olayı değiştirerek anlattım. Yalan söylemek hiç hoşuma gitmedi, fakat zorundayım.
Rüya
Toplantıdan çıkınca bizim için olan dinlenme odasına geçtik. Herkes çok gergindi. Toplantı baya yorucuydu. Emre başını ovmaya başlayınca, yanına gittim. Ellerini çekip ben ovmaya başladığımda ilk başta şaşırsada, tebessüm etti ve gözlerini kapattı. Mine ağrı kesici ilaçlar ve kahvelerle içeriye girdiğinde alnından öpesim geldi. Herkese ilaç, su ve kahve dağıttı. Bana gelince kahveye uzanan elime vurdu. "O benim. Kahve bebeğe zararlı. Sana bitki çayı getirdim. Ayrıca ilaç almak da yasak." Büyük bir oflamadan sonra konuştum. "Peki annecim(!)" Sırıtarak Yiğit'in yanına gitti. Ediz telefonla mesajlaşırken sinsi sinsi sırıtınca biraz pislikten zarar gelmez diye düşündüm. "Ne sırıtıyosun Ediz. Hayır sevgilin de yok ki(!)" Benden küçük olmasına rağmen, bana sözünü geçirecek kadar olgun ve otoriter bir yapısı vardı. Ne olursa olsun içinde sürekli yaramazlık yapan bir çocukta vardı aslında. Farklıydı benim kardeşim, ama hayatta en çok değer verilmeyi hakeden bir insan olmuştur. Düşüncelerim onun sesiyle bölündü. "Yoo. Sevgilim var. Ne olduğuna gelirsek yarın görürsünüz." Kaçınılmaz soruyu Yiğit sordu. "Ooo! Kardeşiiim, kimmiş yengemiz?" Ediz soğukkanlı bir şekilde cevap verdi. "Kuzenin. Masal. Siz ikiniz yumruklarınızı kendinize saklayın. -Yiğit'i göstererek- Sen Mine ile sevgilisin, -Emre'yi göstererek- sende ablamla evlisin." Ortam gergindi. Ben çok endişeli bir haldeyken. Emre hafifçe kıkırdayıp "Herif, haklı lan. Sen kardeşiyle, ben ablasıyla birlikteyim." Yiğit bu durumdan ne kadar hoşlanmasa da Masal'ı üzmek istemediği belliydi. Bu yüzden de susuyordu. Emre Masal'ı üzerse Ediz'in kalbini sökerdi büyük ihtimal ama o da Ediz'e güvendiği için susuyordu. Yaa... Kızmayın ama ben hâlâ, şu Ediz'in sırıttığı olayı merak ediyorum... Neyse yarın öğteniriz. Kısa sürede odayı herzamanki kahkahalarımız doldurmuştu.
~Ertesi Gün~

Oğlum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin