BÖLÜM 4: MERAK

66 6 0
                                    

^Medyadaki ekte, bölümde bahsettiğim filmin afişini bulabilirsiniz.^

"Efendim annecim."
"Alo, İlkay."

Annemin sesi ağlamaklı geliyordu. Sözcükleri aklında bir iki saniye içinde toparlayıp telefondaki sessizliğe son vermek istedi. Konuşmaya yeltendi ancak hıçkırıkları konuşmasına müsaade etmedi. Konuşmasını beklediğim sırada yüzüm düşmüş olacak ki masadaki herkes "Ne oldu?" diyen bakışlarını üzerime dikmişti.

"Annecim, ne oldu? Bak korkutuyorsun beni."

"Osman amcam. Bu sabah fenalaşmış, yoğun bakıma almışlar. Az önce dayın aradı. Amcam. Vefat etmiş."

Ve tekrar hıçkırık sesleri.

"Tamam sakin ol annecim. Ben geliyorum hemen."

Masadan kalkıp montumu giyinirken masadakileri süzmeye başladım. Hepsi ne olduğunu merak etmişti, yüzlerinden bunu okumak oldukça kolaydı. Son olarak gözüm hala ayakta bekleyen, henüz adını bile bilmediğim ama önüme bakmadan yürüyüp çarpıştığımız için bir ton azar işittiğim, gözlerindeki ışıltının yerini meraka bırakan çocuğa kaydı. Gözleri gözlerime değdiğinde söylemek istediklerini bastırırcasına gözlerini yumdu ve kafasını çevirdi.

"Benim acilen gitmem gerek, görüşürüz millet."

Onlarca soruya maruz kalmak istemediğimden çantamı da alıp hemen çıktım kafeden.

🔹🔹🔹

"Elbette gideceksin. Kardeşimi merak etme, ben ilgilenirim annem. Cenaze ne zaman kalkacak?"

"Yarın, öğle vakti."

"O halde bu akşam için biletini alalım mı?"

"Babanla görüştüm kızım, o halletti. 23.45'te Mersin'e inmiş olacağım."

"Pekala, çantanı hazırlamana yardım edeyim."

Annem Mersin'e gidiyordu. Belki iki gün belki üç gün ya da bilemiyorum daha fazla sürecek bir gidişti bu.

Kardeşimle ilgileneceğimi söylemiştim. Daha önce de kardeşimin bir iki günlüğüne bana bırakıldığı olmuştu ancak şu anki durumda okulu askıya almam gerekecekti.

Bulutların tepesinden beni izleyen İlkay kaşlarını çatmış, elleri belinde bir şeyler mırıldanıyordu.

"Bırak ortam kızı tavırlarını. Sen yalnızlığı seviyorsun. Birkaç gün yalnızlığını kucakla."

Belki de haklıydı. Üniversiteye başlamadan önceki halimi özlemiyor değildim. Sürekli birilerinin beni peşinden sürüklemesi yormuştu beni. Dışarıdan isteyerek gidiyormuşum gibi görünse de anlık mutluluklarımın ardında yalnızlığımı boşlamışlığın üzüntüsü vardı.

Kardeşimle ilgilenmem gerektiği gerçeğini kendime bahane edecektim. Soranım olursa sıralayacak sebepler aramama gerek kalmayacaktı.

"Kardeşimle birkaç gün ben ilgileneceğim. Okula gelebileceğimi sanmıyorum."

Annemin uçağının indiği haberini aldığımda kardeşim uyumuş, babamsa televizyon karşısına kurulmuştu. Yarın sabah derse yetişmek gibi bir derdim olmadığından erken uyanmamı gerektirecek hiçbir sebep yoktu.

Bilgisayarımı kucağıma alıp yorganımın altına kıvrıldım. Telefonumu sessize almak için ekran kilidi tuşuna bastım. Ekranda hiçbir ışık belirmeyince şarjımın bitmiş olduğunu anlamamdan ötürü bulutların üstündeki İlkay sırıttı. Pek umrumda olmadığını anlamış olacak ki homurdana homurdana bağdaş kurduğu dizlerine dayadı dirseklerini. Elleriyle avuçladığı yüzünde parmakları sırayla inip kalkıyordu.

ALACAKLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin