The Mask

17 1 0
                                    

04.04.2004 tarihinde hazırlanıp okula doğru yol aldım... Arkadaşlarımla büyük kahkalar eşliğinde "onun" hakkında konuşuyorduk sanırım bizi duymuş olmalı ki hışımla sınıftan çıktı. O zamandan beri okula gelmedi.
04.04.2014
Şimdi uyandım ama hala her yer karanlık neler olduğuna anlam veremeden acıyla karışık bir kahkaha koptu yüzüme ılık birşey damladı ağzıma kadar geldi bu kandı! Ellerimin bağlı olmadığını fark etmem uzun sürmedi ,hemen gözlerimi çözdüm ışık gözümü kör ediyordu ilginç elbiseler giymiş bir insan topluluğu sağıma ve soluma geçip saygıyla eğildiler. Şaşırmıştım bunlar kim olabilirdi?! Beni büyük bir sofraya götürüp ziyafet verdiler. Evin "kahyası" :
-üzgünüz efendim büyük kabalık ettim kendimizi tanıtmayı tamamen unuttuk, izin verirseniz...
Konuşmaya devam etti...
-Ben evin kahyası, bu kişi şatonun Lady 'si, bahçıvan ,hizmetçimiz ve bebek ikizler.
Ne dedikleri hakkonda en küçük fikrim yoktu üstümdeki şoku atmış değildim ama bana karşı çok iyiydiler... Gerçi üstümdeki kıyafetleri ne zaman giymiştim?

-Sizler kimsiniz ?
sadece etrafa bakıyordum herkes gülüp eğleniyordu sanki beni duymuyorlardı.
Evin Lady'si bir anda kalkıp uyku vakti diye sakin ama hırçın bir ses ile herkesi masadan kaldırdı, saatin 12 olmasına 40 dakika vardı hizmetçi sofrayı topladı ve herkes odasına çekildi. Nedense odaya ilk beni gönderdiler.

00:00
Susadığım için uyandım ama mutfağın yerini bilmiyordum son derece büyük bir şatoydu.Yatağımdan kalktım ve odamdan dışarı çıkıp mutfağı aramaya koyuldum.
-AH!
büyük ve uzun bir merdivenden yuvarlanmaya başladım canım çok yanıyordu sonunda yere düştüm ve durdu, yer çok soğuktu ayağa kalktım ve ileriye baktım karanlık ve soğuktu eski tip meşaleler ile adınlatılıyordu. Yürümeye başladım yol sanki yürüdükçe uzuyordu, sonunda bir kapıya vardım bulunduğum ortam mahsen gibiydi buradan kurtulma umudu içimi yiyordu kapıyı açtım gördüklerim karşısında sanki miğdemden boğazıma doğru kan püskürüyordu. Gördüğüm şey 5 tane mezardı! Ortadaki mezarın içini açtım ve gelen tüm kanı kustum. *Saat Sesi* *Ding Ding Ding*
Hemen koşup yukarı çıktım sanırım ağlıyordum odama girdip kapımı sessiz ve yavaş bir şekilde kapattım arkama döndüğümde büyük kristal bir sürahi içinde su ve bardak yatağımın kenarındaydı iyice korkmaya başladım camı açıp aşağıya baktım çok yüksekti ve büyük okyanusun duvara çarpma sesi çok rahat duyuluyordu. Kendimi boşluğa bıraktım.
Aklımı kaçırmış olmalıyım ki herkes bana bakıp gülümsüyor bebek ikizler kollarımdan çekiştirip beni kaldırıyor,
Lady: Uyanma vakti efendim!
Uşak: Umarım iyi uyumuşsunuzdur efendim...
Hizmetçi: Kahvaltınız hazır efendim.
Bebek ikizler: Hadi~! Kalk artık~!
Bahçıvan: Günaydın efendim, Lady'm istediğiniz daire çalılıkları biçtim.
Sanki hepsi ayrılmaz bir bütündü. Asla birbirlerinden ayrılmıyorlardı.
Bebek ikizler:Hadi kalk artık~!
Bir anda beni çektiler ve yataktan ani bir şekilde kalktım. Kız bebek bana yeni bir elbise uzattı ve giymem için yardım etti. *Saat Çalar* *Ding Ding Ding*
Lady: Herkes Kahvaltıya!
Kahvaltıda değişik bir hava vardı. Ben yemeğimi erken bitirip odama çekildim. Aklımda tek bir soru vardı : "bana ne oldu?"
Akşam saat 8'de "o" büyük saate bakmaya gittim 5. katın koridorunun sonundaydı çok görkemli ve ihtişamlı bir saatti. Yelkovan ve Akrebi dikkatimi çekmişti galiba altındı üstünde çok ayrıntılı işlemeler vardı ama en ilginci hançer görünümünde olmasıydı. Onları oradan çıkarttım ve inceledim ve evet sahidende hançerdi içimde kötü bir his olduğundan koşarak aşağıya indim yani mezarların olduğu zemin kata, ortalıkta kimse yoktu o gece dokunduğum duvara tekrar gittim ve dokundum beni yine içine çekti ama bu sefer hazırlıklı olduğumdan merdivenlerin nerede olduğunu biliyordum aşağıya indim o çok korktuğum mezarlığın kapısına gelmiştim. Kapıyı açmaya korkuyordum ama yapmak zorundaydım kapıyı açtım ve içeri girdim kalbim öncekinden de çok hızlı atmaya başladı mezarların kapakları açıktı artık şüphem kalmamıştı herşey gerçekti ortadaki mezarın arkasında büyük bir Haç işareti ve İncil'e benzer bir kitap vardı. Kitabı incelemek için yürümeye başladım. Kitabın içini açtığımda neler olduğunu anlayamadım sanki benim kaderim yazıyordu okumaya devam ettim evet bu kitap benim kaderimdi bir sayfadan sonra hiçbirşey yazmıyordu kitabın yazılı son sayfasını yırttım ve cebime koydum. Hemen odama koştum...

Devam Edecek

The HOURWhere stories live. Discover now