9

485 52 59
                                    

"minho ya karşı hislerin mi var jonghyun?"

***

Jonghyun un galiba doğduğundan beri duyduğu en saçma soruydu bu. Kahkaha atmaya başlamıştı. Durduramıyordu. Minho ya karşı bir şeyler hissetmek ve joghyun birbirine çok uzak iki kavramdı. Taemin ise onun gülmesine sinirlenmişti.

"niye gülüyorsun? Sanki mantıksız bir şey söylemişim gibi..."

"Çünkü mantıksız bir şey söylüyorsun taemin..." dedi jonghyun sanki iki kere iki dört eder diyordu öylesine rahat bir ifadesi vardı.

"neresi mantıksız? Onunla çıktığımdan beri bu tavırlar içerisindesin jonghyun. Şu an bile farkında değilsin ama yumruklarını sıkıyorsun!" jonghyun yumruğunu gevşetip konuştu.

"bak bunu sana açıklamak zorunda değilim ama orada burada saçma sapan konuşma diye söylüyorum. Minho ya karşı en ufak bir duygum yok anlıyor musun?" dedi jonghyun bu sefer gerçekten çıkıp gidecekti ki taemin yine konuştu söylediği şeye inanamadığı ses tonundan belliydi.

"o zaman... sen olamaz değil mi?" jonghyun duymazlıktan geldi. "benden mi hoşlanıyorsun?" işte jonghyun u kilitleyen soru buydu. Kendine geldiğinde hızla kaçmaya çalıştı fakat taemin izin vermedi. Onu kolundan tutup kendine çevirdi.

"sana bir soru sordum jonghyun. Benden mi hoşlanıyorsun?"

"h-hayır tabi ki." dedi jonghyun ama artık inkar etmek için çok ama çok geçti. Taemin onun suratını biraz inceledikten sonra sırıtmaya başladı.

"aptal olduğunu biliyordum jonghyun ama cidden bu kadar olduğunu düşünmemiştim. Nasıl olurda benden hoşlanırsın?"

"senden hoşlanmıyorum dedim!"

"peki ne zamandan beri hoşlanıyorsun? Ya da ilk ne zaman fark ettin? Hiç rüyana girdim mi jonghyun?-"

"kes sesini!" jonghyun sinirden köpürüyordu.

"demek gördün. Nasıldı bari zevk aldın mı? almış olmalısın netice de konu benim. Kavgalarımızı fantezi konun mu yapıyordun."

"ah evet özellikle de geçen gün ben gittikten sonra banyoya kapanıp ağlaman gerçek bir fanteziydi. Seni umursamıyor olmam cidden bu kadar mı üzüyor seni?" Bu sefer taemin yumruklarını sıktı.

"s-sen nereden biliyorsun?"

"sadece tahmin yürütmüştüm onayladığın için teşekkür ederim. Gerçekten çok mu ağladın taemin?" bu sefer de jonghyun sırıtıyordu.

"en azından senden hoşlanmıyorum değil mi? sinirimi bozduğun için ağlamamla senin benden hoşlanmanı kıyaslayamayız bile jonghyun." Taemin onu sinirlendirdiğini fark edince daha da bastırdı. "neyimden hoşlanıyorsun jonghyun anlatsana."

Jonghyun onu kollarından tutup sertçe kapıya yasladı. Taemin sırtı acıdığı için gülümsemesi silinen suratıyla jonghyun a bakıyor. Suratları birbirine çok yakındı aslında tüm vücutları yakındı ama taemin şu an jonghyun un ateş atan gözlerinden başka bir yere bakamıyordu. Gerçekten sinirlendirmeyi başarmıştı ama şu an korkuyordu.

"bak taemin ne gibi bir şeyin içindeyim biliyorum ama en kısa zaman da kurtulacağım tamam mı? senden sadece beni biraz rahat bırakmanı istiyorum."

"neden istediğini vereyim ki?"

"çünkü istemediğin şeyler olabilir taemin."

"beni tehdit edecek bir statü de değilsin jonghyun. Hem ne yapabilirsin ki sanki?"

Jonghyun suratını taemin e daha da yaklaştırdı. Tamin onun ne yapmaya çalıştığını fark ederek dudaklarını jonghyun un dudaklarına kapattı. Jonghyun gözleri şaşkınlıktan açılış bir vaziyette geri çekildi.

"beni öpmekle mi korkutacaksın jonghyun." Dedi taemin sırıtarak. "ben ne bir kızım ne de çocuk anlıyorsun değil mi?" jonghyun birkaç adım daha geri attı. "bundan sonra benden korkması gereken kişi de sensin. Bu olay ne zaman biter bilmem ama seni iyi süründüreceğimden emin olabilirsin. Yerinde olsam kendimi bir tapınağa kapatır keşiş olurdum." Jonghyun bunları hak ettiğini biliyor oradaki kanepeye çökerken taemin odadan çıktı. Çıktığı an jinki ile karşılaştı.

"size bakmaya geliyordum ben de jonghyun nerde?" taemin eliyle içeriyi gösterip kendini lavaboya attı. Yüzünü yıkaması gerekiyordu. Neden bu kadar ateş basmıştı ki sanki? Alt tarafı bir öpücüktü hatta öpücük bile değildi. Sadece dudakları birbirine değmişti o kadar. Suratına biraz su çarptıktan sonra kapının açıldığını duydu. İçeri girenin jonghyun olduğunu sanıp gardını hazırladı ama içeri girenin minho olduğunu görünce tüm gardını indirip minho ya sarıldı. Ve dudaklarına yapıştı. Gerçekten yorgun ve korkmuş hissediyordu minho onu bu durumdan çıkarırdı. Öptüğü dudaklar başta duraksa da sonra ona cevap verdi. Taemin ateşinin biraz düştüğünü hissediyordu. Kendini minho ya yasladı.

Jinki odaya girdiğinde jonghyun u öylesine bir yere bakarken gördü. Kapıyı kapatıp kardeşinin yanına gitti.

"hey jonghyun iyi misin?" jonghyun onun sesini duyduğu gibi abisine sarıldı. Jinki ne yapacağını bilememişti. "neler oluyor jonghyun?"

"kendimi bok gibi hissediyorum biraz böyle dursak olmaz mı?" jinki onu babası öldüğünden beri ilk defa böyle görüyordu.

"jonghyun taemin ile ilgili mi bir şey oldu?"

"ondan nefret ediyorum. Minho ile çıkmasından da nefret ediyorum." Diye mırıdandı jongyhun. Jinki konuyu şimdi anlamıştı. Demek annesi gerçekten haklıydı. Jonghyun taemin den gerçekten hoşlanıyordu. Kardeşinin başını okşadı.

"taemin den hoşlanıyor musun jonghyun sen?" jonghyun abisinden saklamak istemiyordu. En azından bir kişiye derdini anlatmak istiyordu. Başını salladı. Jinki de bu sefer kardeşine sarıldı. Onu bu halde olmasından nefret ediyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Annesinin söylediği şey geldi aklına kibumu getirmek tabi annesi bunu ilk söylediğinde saçmalama diyip annesinden kaçmıştı ama şu anki durum gerçekten bunu gerektiriyordu. Jonghyun un biraz düzeldiğini fark ettiği an konuştu.

"onların ayrılmasını istiyor musun jonghyun?" jonghyun böyle bir soru beklemiyordu. Hele de her zaman melek gibi duran abisinden.

"evet istiyorum ama..."

"tamam o zaman onları ayıracağız." Dedi jinki kardeşini toplamaya çalışırken.

"sen böyle bir şeyi yapmazsın. Hem onları ayırmak için ne yapacaksın ki?"

"ben küçük kardeşim için her şeyi yaparım jonghyun bu zamana kadar benden bir şey istemediğin için bilmiyor olabilirsin ama asla senin için bir şey yapmaktan çekinmem." Jonghyun ona gülümseyince jinki devam etti. "nasıl yapacağıma gelecek olursak kibumu japonyadan geri getireceğim." Jonghyun abisinden böyle bir fikir çıkacağını asla düşünmezdi.

"kibumu buraya tek başına getirmen bir işe yaramaz abi güzel fikir ama annesinin durumunu biliyorsun."

"eh bende tüm ailesini buraya getiririm. O zaman sorun kalmaz." Jonghyun jinki ilk defa bu kadar ciddi görüyordu. abisine sarıldı.

"bunu yapabilir misin bilmiyorum ama gerçekten teşekkür ederim abi."

Jinki kardeşinin başını öptü ve ona gülümsedi.

***

not:Evet söz verdiğim gibi bölümü yayınlıyorum :) dünkü yorumlarınız beni çok mutlu etti umarım yine o güzel yorumlarınızı bendenizden esirgemezsiniz. Şimdiden çok teşekkürler canlarım öpüldünüz :*

School JongtaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin