4.Bölüm

74 5 2
                                    

Dokular organları,organlar sistemleri ve sistemlerde organizmayı oluşturur.Organizma diyince akla ilk gelen şey insandır.İnsan.. Mükemmel bir iç düzene,organ ve yapılara sahiptir.Düşünür,uyur,yemek yer,koşar,ağlar... Yapabileceklerinin sınırı yoktur insanın. Sahip olduğu hayatı boşa geçirmemek için uğraşıp durur. Her insanın bir amacı vardır.İyi bir iş,parlak bir kariyer,mükemmel bir gelecek ya da sadece mutlu bir yaşam geçirmek.Belki de bazıları sadece hayatının aşkını bulmak için yaşıyordur kim bilir ya da sadece sevdikleri için.Önemli olan amaçtır aslında ve her insanın yaşama amacı farklıdır.Ama son hep aynıdır.Ölüm.

Küçükken yanımdan hiç ayırmadığım bir taşım vardı.Nerden bulmuştum onu hatırlamıyorum bile.Koyu renkli,ince uzun bir taştı.Dışında küçük,diken şeklinde çıkıntılar vardı.Elime batardı o taşı her avcuma aldığımda.Ama o taş çevremde ki herkesten daha değerliydi gözümde.Her gün konuşurdum onunla.Babam,annem olmayan arkadaşlarımdı o küçük taş parçası. Onunla oynar,onunla uyur onunla ağlardım.İnsanın kendi anne babası sırtını dönünce taştan birşeyler beklemek daha mantıklı geliyordu o zamanlar.Çocukluk diyip geçesi geliyor insanın. Ama geçilmiyor işte.

Yine yapıyordu aynı şeyi.Bana ne yapmış olursa olsun yine de hep değişmesini bekledim onun..Belki birgün tüm bunları unuttur bana dedim.Yeniden kollarında güvende olabilirim diye bekledim senelerce.Ama o,her zaman ki gibi beni hayal kırıklığına uğratıyordu.Yine bir kaç saatlik belki de bir kaç günlük zevki uğruna sevdiği kadının arkasından iş çeviriyordu.Sevdiği kadın diyorum evet,belki şu hayatta ona dair koşulsuz şartsız inandığım tek şey anneme olan sevgisidir.Ama neden yapıyor bilmiyorum.Sevdiği halde,ömrünü anneme adadığı halde o adam neden hala yetinemiyor anlayamıyorum.

Yıllarca bana tehtitler savurmuştu susmam için.Ben onun öz kızıydım,kendi canından bir parçaydım.Bana bu şekilde davranmasına hiçbir zaman anlam veremedim.Hala da veremiyorum.Sırf susmadığım için beni deli gibi göstermişti insanlara.Olmayan şeyleri duyan,gören ve söyleyen.Küçüktüm o zamanlar.Kaçıp gidemezdim.Delisin sen derdi bana,benim kızım olmayı haketmiyorsun derdi.Seni kimse sevmeyecek derdi.Benim yaşıtlarım masallarla uyurken ben her gece ağlayarak yalnız başıma uyuyakalırdım.Saçlarımı okşamadı babam hiç belki de bu yüzden şimdiye kadar kimsenin dokunmasına izin vermedim.Kızların ilk aşkı babası olur derler hep.Ben babama aşık olamadım bile..

Şimdi yine umutlarımın bir kez daha yerle bir olduğu andayım.Ölüme bir adım daha yaklaştığım aynı zamanda hayata daha sıkı tutunduğum ironik bir anda.Babam ve o kadının fotoğrafını çekebilmiştim.Belki annem bu sefer inanacaktı bana,yıllar önce olması gerektiği gibi.Mutlu olmam gerekirdi.Ya da rahatlamış olmam gerekirdi gerçekler ortaya çıkacağı için.Ama değildim.Hatta diken üstünde gibiydim.Çünkü ne zaman birşeyleri kanıtlamaya çalışsam babam olacak o adam herşeyi berbat ediyordu.Daha ağır dozlarda ilaç almamı sağlıyordu.O ilaçlar sapasağlam bir insanı bile delirtebilecek güce sahipti.Bu yüzden çabalarım hep yerle bir olmuştu.Evet şu an elimde somut kanıtlar vardı.Ama onun her an ne yapacağını kestiremiyordum.Bu yüzden sanırım bu tedirginliğim.

Babam ve o kadın caddenin ara sokaklarına saparken onları takip etmeyi bıraktım.Karşı kaldırıma ilerlerken olacakları düşünüyordum.Artık o evde kalamazdım.Bir miktar birikmiş param vardı,eşyalarımı toparlamam da yalnızca bir kaç saatimi alırdı.Aniden arkama döndüm düşüncelerimin arasında.Engelleyemiyordum bunu işte.İnsanlara karşı olan korkumu,güvensizliğimi,şüphelerimi bir türlü engelleyemiyordum.Sanki beni takip eden birisi vardı ve bana zarar vermek istiyordu.Bu hep böyleydi.Her dakika böyle hissediyordum.Önüme döndüğümde gördüğüm manzara karşısında gözlerim irileşmişti.Bu kadar tesadüf fazlaydı işte!


Demir benim olduğum tarafa doğru geliyordu.Yanında ki arkadaşına bişeyler anlatıyor gülerek.Beni görmemişti henüz.Öyle heyecanlanıp,şaşırıp olduğum yerde donup kalacak tiplerden değildim ve bu huyuma teşekkürler yağdırırken çoktan karşı kaldırıma geçmiştim bile.Yağmurluğumun şapkasını kafama geçirirken kulaklıklarımı taktım ve hızlı adımlarla yürümeye başadım.Son anda yırtmıştım!


Eve geldiğimde annemin henüz işten gelmediğini salonun kapalı olan ışıklarından anlamıştım.Babamın nerede olduğunu düşünerek zamanımı boşa harcamak istemiyorum.Hemen odama çıkıp eşyalarımı toplamaya başlamalıydım.Dolabımın üzerinde duran valize uzanıp aldığım gibi yatağın üzerine fırlattım.Acele etmeliydim,annemle ya da babam olacak o adamla karşılaşmak istemiyordum.Dolaptan aldığım kıyafetleri valize rastgele yerleştirirken kapının sesini duymam durmama neden oldu.Odamın kapısını aralayıp gelenin kim olduğunu görmeye çalışıyordum.Ortalıkta görünen kimse yoktu.İlaç saatimi geçirmiş olmalıydım..Lanet edilesi bir durum değil mi ? Kesinlikle öyle !


Valizim hazır sayılırdı.Sırt çantamı elime alıp leptopumu hiçte dikkatli olmayan bir şekilde yerleştirdim.Şarj aletimi,kulaklığımı,düzleştiricimi de çantama koyduktan sonra dolabımın altında duran paraya uzandım.Elime geçen her paranın bir miktarını hep ayırmıştım.İyi ki de ayırmışım.Bu parayla bir kaç ay çok rahat idare ederdim.Sonrasında bir iş bulmam lazım.Şu evden bir an önce uzaklaşayım da..


Hazırdım.Yapmam gereken tek bir şey kalmıştı.Fotoğrafları ve videoyu televizyona aktarmam gerekiyordu.Annemin gelmesine yaklaşık on beş dakika kalmıştı.Gelir gelmez kendini koltuğa atıp televizyonu açacağına emin olduğum için bu yolu tercih etmiştim.Aynı zamanda bu fotoğrafların ve videonun bir kopyasını anneme mail olarak atacaktım.İşimi garantiye almalıydım.Televizyonu açıp aktarma işlemini tamamladıktan sonra televizyonu kapattım ve annemin leptopunun başına geçtim.Kendi hesabıma girdikten sonra fotoğrafları ve videoyu göndermeye başladım.Eve gelmesine on dakika kalmıştı.Artık gitme vakti.


Telefonu uçak moduna alırken postallarımı çoktan giymiştim bile.Sırt çantamın tek kolunu omzuma takıp valizimi bir elimle sıkıca kavradım.Sonunda bu cehennemden kurtuluyordum.Daha önce de çekip gidebilirdim.Ama bu kaçmaktan farksız olurdu.Beni güçsüz kılardı gidişim.Bir kanıtım yoktu çünkü.Şimdi hiç olmadığım kadar güçlü hissediyordum kendimi.Sanki onca şeyi yaşayan ben değilmişim gibi..


Tam çıkacağım sırada ilaçlarımı unuttuğumu farkettim.Odama koşar adımlarla gidip ilaçlarımın olduğu poşeti çantama atmamla kapıya yönelmem bir olmuştu.Beş dakika sonra annem burda olacaktı.O gelmeden uzaklaşmam gerekiyordu.Yüzünde ki o çaresizliği görmek istemiyordum.Evden dışarı çıktığımda hafif serin bir hava vardı.Derin bir nefes alıp koşar adımlarla evimin bulunduğu sokaktan uzaklaştım.Muhtemelen annem şu an eve gelmiş olmalıydı.Annemin neler hissedeceğini düşündükçe içim daralıyordu.Ne kadar benden uzakta dursa,umursamaz davransa da annemdi o benim.Vazgeçemeyeceğim tek şey..



Yaşadığım yere hiçte yakın olmayan,pansiyonların bulunduğu sokağa geldiğimde Erez Pansiyon'a doğru yürümeye başladım.Orta halli,sıcak bir yere benziyordu.İçeriye tanıdığım bir koku hakimdi.Huzur veren,rahatlatan bir kokuydu.Sanki bana yaşadığım şeyleri unutturabilecekmiş gibi güven veren bir koku..İç geçirip resepsiyona doğru yöneldim.İçten bir gülümsemeyle bana bakan orta yaşlardaki adama kimliğimi uzatırken cüzdanımdan parayı çıkartmaya çalışıyordum.
"Kaç gün kalmayı düşünüyorsun hanım kızım ?"diye sordu büyük bir samimiyetle.

"Şimdilik bir hafta kalacağım ama daha sonra süresini biraz daha uzatabilirim"diyip ona içten bir gülümseme yolladım.

"Elimizde sadece bir tane tek kişilik oda kalmıştı,çok şanslısın hanım kızım"diyip gülerken içimden söylenmeden edemedim.Ne şanslıydım ama.

7 numaralı odanın kartını uzatırken teşekkür edip yukarı kata doğru çıkmaya başladım.Oda güzel sayılırdı.Ferah ve şirin gözüküyordu.Duvarda ki tablolar gerçekten hoşuma gitmişti.Kıyafetlerimi dolaba yerleştirdikten sonra yanıma biraz para alıp aşağı indim.Pansiyonda yemek verilmediği için dışarda yemek zorundaydım.

Pansiyondan çıktığım zaman bulunduğum sokakta ev yemekleri yapan bir yer gördüğümde rahatlamıştım.Fast food yemekten nefret ediyordum.Gördüğüm dükkana doğru ilerlerken arkamda tanıdık bir ses duymuştum.Arkamı dönüp sesin kaynağını bulmaya çalışırken gördüğüm manzara karşısında şaşırmadan edemedim.Neden arkamı döndüm ki sanki.Biraz gerimde duran karşısındaki kişiyle konuşurken kahkahalara boğulmuş bir Demir'i görmek zorunda kaldığım için bulunduğum ana lanetler yağdırmadan edemiyordum.Her yerde karşılaşmak zorunda değildik.Lanet olsun ! Lütfen beni görmesin lütfen..Lütfen !

PARANOYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin