"Evvel zaman içinde , kalbur saman içinde..." dedi Poyraz dalgın bir şekilde.
Yosun merakla gözlerini ağabeyinin üzerine dikti. Yaklaşık otuz dakikadır yerde oturmuş vaziyette ağabeyini izliyordu. Poyraz ise sürekli aynı cümleyi tekrarlayıp duruyordu. Kendi merakı bir yana salona geri dönen diğerlerinin merakı bir yanaydı. Herkes Poyraz'ın bu düşünceli halini merak etmiyor değildi. Yosun omuzlarını silkerek gözlerini pencerenin dışarısındaki denize çevirdi. Deniz sakin bir şekilde dalgalanıp duruyordu. Kendi içerisi de şuan için böyleydi. Sürekli dalgalanıp duran duygu silsilesinin içerisinde boğulup duruyordu. Arada boğuluyor gibi olsa da çevresindeki insanlar bu duygu dalgasının içerisinde boğulan Yosun'un elinden tutup bir süre daha dalgalarla savaşmasına yardım ediyordu. Düşünüyordu da bu ne zaman bitecekti?
"Yosun..."
Yosun kendisine seslenen eşinin sesini duymuyor gibiydi. Uzaklarda bir şeye dalmıştı. Dalgaların sesini kafasının içerisinde duyuyordu adeta. Gözlerinde beliren belli belirsiz görüntüleri seçmeye çalışıyordu. Sanki kendi gözüyle değil de başkasının gözüyle görüyordu görüntüleri.
"Yosun..."
Tarihi bir bina içerisinde nefes nefese koşuyordu. Nefesinin tıkandığını hisseder gibiydi. Vampir olmasının avantajlarını beyni de unutmuş gibiydi. Bir insan misali tıkanmış nefes nefese duvarlara çarparak koridoru geçti. Botundan çıkan sesler onun nereye gittiğini ele veriyordu. Ellerindeki kan lekeleri henüz tazeydi. Duvarlara eliyle tutunarak geçmeye çalışması kandan bir yol yapmıştı duvarda kendince. Bu yüzden peşinde olan kişiler duvardaki kanlı el izlerini takip ediyordu. Önündeki asma merdiveni fark etmesi çok kısa süresini almıştı. Telaşla inmeye çalıştığı merdivenleri savsaklayarak iniyordu. Botlarının çözülmüş olduğu bağcıklara basınca kendisini aşağı kattaki merdivenlerin önüne kadar yuvarlanır buldu. Yuvarlandığı yerden binanın yüksek kubbeli tavanlarına bir süre gözlerini dikti. Zorlukla nefes alış verişleri göğsünün sürekli inip kalkmasına neden oluyordu. Kısa bir süre sonra kulağına belli aralıklarla gelen çan sesini duydu. Zamanı bitmek üzereydi. Hızla yattığı yerden aşağıdaki merdivenlere doğru koştu.
"Yosun!"
Yosun gözlerini dakikalardır kendisine seslenen eşi Atlas'a çevirdi. Eşi telaşlanmış gibiydi. Yosun'un ne olduğunu anlamıyormuşçasına bakışları diğerlerinin de telaşlandırmaya yetmişti. Yosun konuşmak istese de diyebilecek herhangi bir şey aklına gelmiyordu. Adeta dili lal olmuş, kilitlenmişti. Yosun az önce gördüğü görüntülerin karmaşıklığı içerisinde boğulurken Poyraz ne olduğunu anlamıştı, daha doğrusu neler olduğunu. Kardeşinin içerisinde bulunduğu durum onunda akıl karışıklığına sürüklenmesine neden oluyordu. Bu durum onun da canını sıkıyordu.
"Benim kafamı dinlemem gerekiyor." dedi Yosun belli belirsiz.
"Bir sorun mu var?" Atlas endişelenmişti.
"Yoo, yoo..."
Yosun şaşkın bakışlarını Poyraz'ın üzerine dikerken ayağa kalkıp odasına doğru yürümeye başlamıştı bile. Ne olduğunu anlayamıyordu. En iyi cevabı ağabeyinden alabilecekti. Bu yüzden ona davetkar bir bakış atmıştı. Atlas eşinin ardından bakakalmıştı. Eşi salondan ayrılana kadar hareketsiz bir şekilde bakmaya devam etti. Kendisinin de gün geçtikçe sabrı taşıyordu. Derin bir çekerek kendisine koltuğa atarken Onat ve Sonat, Atlas'a karşı nasıl bir tutum göstereceklerini düşünüyorlardı. En az onun kadar kendilerinin de ne yapacağını bilmiyordu. Poyraz oturduğu yerden kalkarak kısa bir süre denizi izledi. Üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. Madem kız kardeşi konuşmak istiyordu. O da konuşacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampireSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...