"İyi misin?" dedi Balabay Poyraz burnunu çekerken. "Üzgünüm oğlum, yarı insan olduğunu unutmuşum."
Poyraz ağaç evin arkasından geçen derenin yanında oturuyordu. Oturduğu sallanan sandalyenin çıkardığı o rahatsız edici ses kulağına gelse de onu rahatsız etmiyordu. Ağlamasından dolayı gözlerine batan kirpikler onu rahatsız etmiyordu. En önemlisi de gördüğü o gelecek onu rahatsız etmiyordu. Balabay diktiği bakışlarının merak içermesini gizlemek amacıyla arada başka noktalara bakıyordu. Oğlu olarak gördüğü bu küçük vampirin karşısında ağlamasına dayanamasa da kendi serinkanlılığını korumaya çalışıyordu. Ona tam olarak ne diyeceğini bilmiyordu, bilemiyordu. Balabay'ın öngörüleri değişmez bir şekilde çıkardı. Bu geleceği Poyraz'a göstererek iyi mi yaptı, bilmiyordu. Sıkıntılı bir tavırla sakallarını kaşıdı.
Cangiray usulca oturduğu dalın ucundan aşağıyı izliyordu. Poyraz'la olan geçmişinden dolayı ona karşı hala büyük bir saygı ve sevgi besliyordu. O olmasaydı muhtemelen Balabay ile karşılaşması imkansızdı. Poyraz eve girdiğinden beri oturduğu kayalıktan onun sesini dinlemişti, sonunda ağladığını duyunca kendisini istemsizce burada dalın üzerine oturmuş, eski dostunu izler bulmuştu. Balabay'la göz göze gelince hafif tebessümle yüzü asılmıştı. Onun da üzüldüğünü biliyordu, ama elinden hiçbir şey gelmeyeceğini de biliyordu. Çaresizce zayıf bir vampir misali onları izlemeye koyuldu.
Kafar ve Kadam, Poyraz'la Balabay buraya geldiğinden beri gözlerini dikmiş bu ikiliyi izliyordu. Kadam her ne kadar Poyraz'a karşı acımasız olsa da kendisini Poyraz'a borçlu hissediyordu. Kafar ise daha merhamet besleyen bakışlarla bu ikiliye bakıyordu.
"Acaba Balabay ona ne gösterdi?" dedi Kadam kendi kendisine.
"Bilmiyorum." dedi Kafar düşünceli bir şekilde. "Ama ne gösterdiyse koskoca vampiri ağlama moduna sokmuş."
Poyraz kafasında beliren düşünceleri arasında boğuşurken bu durumu değiştirip değiştiremeyeceğini düşünüyordu. Elbette değiştirebilirdi, ama çevresinin bunun sonuçlarına katlanacak durumda olup olmadığını bilmiyordu. Gözlerini elleriyle ovuşturup gökyüzüne baktı. Henüz orman kışın uykusundan uyanmamış gibiydi. Kulağına belli belirsiz gelen kuş sesleri adeta onun buraya ait olmadığını bağırıyordu. Kuş cıvıltıları rahatsız edici düzeye gelince gözlerini Balabay'a dikti.
"Bunu değiştirebilirim, değil mi?"
"Neyi küçüğüm?" dedi Balabay şaşırmış bakışlarını gri gözlü vampire çevirerek.
"Geleceği."
"Değiştirebileceğini düşünüyorsan neden olmasın."
Poyraz artık aldığı cevaptan emindi. Oturduğu sandalyeden kalkıp son kez arkasında duran vampirlere baktı. Cangiray elini Poyraz'a veda için sallıyordu. Kadam ve Kafar ise elini havaya kaldırmış eski dostuna son kez selam veriyordu. Poyraz emindi, her şey için artık emindi. Kız kardeşini kurtarmak ve geleceği değiştirmek için emindi. Yapabileceği şeyler için sadece düşünmesi ve bu planları harfi harfine yerine getirmesi gerekecekti.
"Yalnız şunu unutma küçüğüm; geçmiş denilen şey; acı ve gerçekken, gelecek tatlı ve yalandır."
ɛɞ
Yosun gözlerini ağacın tepesindeki kuşlara çevirmişti. Durduğu yerden ağacın en tepesi ulaşılmaz gözüküyordu. Ama kimsenin onu izlemediğine emindi. Herkes o kadar çok kendi dünyasına kapanmıştı ki Yosun'u izleyecek durumda değildi. Yosun yavaş adımlarıyla ağacın gövdesine bastı. Ardından eliyle de kendisini gövdeye çekti. Şimdi tırmanacak gibiydi. Bir maymun misali gövdeyi geçerek dallara tutundu. Elleriyle kendisini taşıyabileceği bir dalı tutarak dala doğru kendisini çekti. Yukarıdan aşağıya baktığında birkaç metre tırmandığını şimdi idrak edebilmişti. Yutkunarak dala oturdu ve derin bir nefes aldı. Oturduğu daldan deniz dahil olmak üzere neredeyse tüm kasabasını görebiliyordu. Ne kadar da sakin, ne kadar huzurlu diye geçirdi içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampirosSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...