Yosun aniden gözlerini açtı. Etrafında kimse yoktu. En azından o hiçbir şey hissetmiyordu. Başına saplanan hafif ağrıyla elini başına götürdü. Eliyle başını ovuştururken etraftaki sesleri dinliyordu. Kulağına hiçbir şey gelmiyordu. Sadece dışarıda öten kuş seslerinin vermiş olduğu huzur ortamını duyabiliyordu. Onun haricinde ne bir ses ne bir nefes vardı. İçinde yoğunlaşan ufak bir ürpertiyle titredi. O titreyince etrafında dalgalanan gölgeler belirdi. Ama Yosun onları da fark etmemişti. En son anısına yoğunlaşmaya çalışıyordu. Neslişah'ı karşısında gördüğüne yemin edebilirdi. En azından kısa bir süre önce... Uzun bir süre sonra yine anıları tarafından linçe uğramıştı. Anılarının vermiş olduğu duygusal yoğunluğa dayanamadığı için bu halde olduğunu biliyordu. Başındaki ağrı geçerken gözleri odada dolaşmaya devam ediyordu. İçerisindeki huzur dolu hissiyat tamamiyle abisinin odaya bıraktığı gölgelerden ibaretti.
Poyraz oturduğu yerden gülümsedi. Salondaki herkes uzun bir bekleyiş içerisindeydi birkaç gündür. Zihninde beliren o tanıdık görüntüye gülümseyerek bakıyordu. Gözlerini merdivenlere dikti. Geleceğini biliyordu. Kardeşinin dimdik bu merdivenlerden ineceğini biliyordu.
Yosun ayaklarını yataktan aşağıya sallandırınca üzerindeki beyaz ipek elbisesi bacaklarına doğru döküldü. Çok nostaljik hissediyordu. Gülümsedi. Yine aynı şeyin olduğuna yemin edebilirdi. Gerçi yemin etmesine gerek yoktu, yine aynı şeyin olduğuna adı gibi emindi. Parmak uçlarıyla soğuk zemine bastı, ardından bir tüy hafifliğinde kalkan vücudu eşlik etti ona. Rüzgarda uçuşan bir yaprak misali vücudunu özgür hissediyordu.
Kan kokuyorsun.
Zihninde yankılana ses tonunun kime ait olduğunu biliyordu. Ağabeyinden başka kimseye ait değildi bu ses. Odadan çıkarken sallanan vücudu ona eşlik ediyordu. Zincirleri koparılmıştı şimdi. Kolları ahenkle vücuduna uymuşken duyduğu bu mükemmel hisle bir daha gülümsedi.
Yosun'un ruhunu bir süre uykuya daldırdım.
Olduğu katta gözlerini gezdirdi. Kimse yoktu. Alt kattan gelen sesler onunda aşağıya inmesini söylüyordu. Omuzlarını silkerek merdivenlere yöneldi. Aslında onlarla yüzleşmeye korkuyor gibiydi. Uykuda olduğu dönemde neler yaşadığı yeni yeni zihnine dolarken içindeki benliğe teşekkür edip etmeme ikileminde kalmıştı. Zihnine akan anılar sanki ona bir sinema filmi izliyormuşcasına etki yaratıyordu. Merdivenin ilk basamağında duran Yosun aşağı inip inmemekte tereddütte kalmıştı.
Düşünüyordum da bu oyuna ne zaman son vereceksin?
Başını eğerek bir adım attı, bir adım daha attı. Attığı her adım onu ailesine biraz daha yaklaştırıyordu. Beline gelen saçlarına ve belki de görmediği yeni görüntüsüne alışmak zor olacaktı onun için. Duvarlardaki çerçevelerden yansıyan görüntüsünü görünce bir an şaşırıp donakaldı. Beline kadar uzayan Yosun'un saçları tamamen gri renge bürünmüştü. Gözlerindeki griler de daha belirgin hale gelmişti. Annesine ne kadar çok benzediğini düşünmeden edemedi. Adeta onun ikizi gibi duruyordu aksi görüntüsü.
Vampir gibi davranmıyor, değil mi?
Yosun aslında en başından beri vampirliği reddetse de bunun bir parçası olduğunu biliyordu. Avlanmaları reddetmesi, reddetmesinden doğan sıkıntıları, kardeşlerinin onun için yaptıkları, bunların hiçbirini unutacak değildi. Zihni tamamen kara bulutlardan kurtulmuşken zihnine yağan yağmur gözlerine birikmişti. Gözlerinden akan yaşlara bir anlam veremezken kalbinin ferahladığını hissetti. Haydi Yosun kendini topla, çocuk değilsin ya? dedi kendi kendine telkinde bulunarak. Gözlerini elleriyle ovuşturdu. Kendisini şimdi daha iyi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampireSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...