Yalnız-

972 85 25
                                    

Müzik dinleyerek yazı yazmayı sevmiyorum pek ama bu bölümü yazarken sürekli Funda Arar- Yediverenim dinledim. Belki dinlemek istersiniz bilemem :) Keyifli okumalar!


"Beceriksiz! Senin yüzünden her şeyi kaybedeceğiz!"

"Benimle düzgün konuş! Karşında kocan var senin kadın!"

"Serdar Muğla'ya gidiyor. Sen burada anca 3 katlı evler peşinde ol emi!"

Yüzüne kapattım. Sinirimi önce Bahadır sonra dedem sonrada Meryem bozmuştu. Zaman geçtikçe bu kadına nasıl aşık olduğumu düşünüyordum. Çocuklarım olmasaydı 25 senelik evliliğimi bitirebilirdim.

***

(Afra.)

Hiç bir şey anlatmayacaktım. Evet hem bundan önce anlattığım insanlar bana sadece acımıştı. Başka hiç bir şey yapmamışlardı. Buda öyle olacaktı. Simsiyah gözlerini bana doğru dikip bakışlarını benim gözlerimle buluşturmak istese de buna izin vermedim. Kalçamı kaldırıp sağıma dönmeye çalıştım. Kaburgalarım gerçekten çok acıyordu. Çok fazla ses çıkarmaya çalışmadan inledim.

"Canın mı yanıyor?"

"Hayır. İyiyim. Git artık."

"Peki sen nasıl istersen öyle olsun."

Sandalyeden kalkışını duydum. Adımlarının sesini duyamadığımdan kafamı kapı tarafına döndürdüm. Gerçekten gidiyordu. Kalması için bir sebep yoktu ki Afra diyerek kendimi paylamayı ihmal etmedim. Üzerinden çıkardığı siyah kapüşonunu aldı koltuktan. Yatağın kenarına gelene kadar gözlerini gözlerimden ayırmadı. Dizlerini kırıp eğildi. Parmaklarını saçlarıma doğru götürürken kendimi geri çektim. Onun güzel adam parmaklarının dokunuşlarını hissetmek istemiyordum. Elini geri çekip özür dileyen gözlerle bana baktı.

"Kendine iyi bak. Küçük kız."

Gözlerimde yaşlar birikmişti. Sebebini gerçekten bilmiyorum ama gitmesini istemiyordum. Kucağına aldığından beri onun kollarında kalmak istiyordum. Böyle olmamalıydı. Doğrulup ayak ucumdaki hastane örtüsünü üzerime bıraktı. Arkasını dönüp odadan çıktı. Gitmişti. O masal gibi olacağını düşündüğüm hikayem şimdiden bitmişti.

***

(Meryem.)

Taner eve geldikten sonra onunla okkalı bir kavga etmiştik. Hanımı olarak tabii ki ona hakaret etmemiştim. Ya da kötü bir hareket sergilememiştim. Sadece sonumuzun kötü olacağını sert bir dille uyarmıştım. Özkan'ların ilk gelini bendim. Kayın validem öldükten sonra evin hanımı ben olmuştum. Benimde bu işlerde söz hakkım vardı. Olmalıydı. Mutfakta ne yapacağımı düşünürken Burcu yani kız kardeşim yanıma gelmişti.

"Neler düşünüyorsun yine?"

"Hiç kızım hiç."

Burcu benden 10 yaş küçüktü. İstanbul'da okuyordu. Eşimin kardeşi Serdar'ın hanımı öldükten sonra hemen onu yanıma alıp Serdar ile aralarını yapmıştım. Bu evde ki gücümü de biraz ona bağlıyordum. Serdar'la aralarında aşk olmasa da birbirlerine çok büyük saygıları vardı. Şimdi bu saygıyı kullanarak işleri elime alma vakti gelmişti. Taner'e kalırsa her şey'i berbat edecekti.

"Ara kocanı geri dönsün."

"Neden?"

"Sen ne zamandan beri dediklerimi sorguluyorsun?"

"Abla, binmiştir diye uçağa-"

"Ara bir şekilde geri döndür."

Kafasını sallayıp masanın üzerindeki telefonu aldı. Kulağına götürdüğünde bu işi yapamayacağını anladım ve elinden telefonu aldım.

"Serdar yengem geri dön."

"Ne oldu yenge?"

"Burcu hasta oğlum dön geri Allah korusun bebeğinize bir şey olur falan."

Bebek dediğimde geri döneceğini biliyordum en ağır kozum buydu. Telefonu yüzüme kapattıktan sonra Burcu gözlerini kocaman açmış afal afal bana bakıyordu. Annem acaba beşikten onu çok mu düşürdü kıt beyinli diye düşünerek mutfaktan çıktım.

15 dakika sonra Serdar geldiğinde Burcu yatakta uzanıyordu.

"Burcu? Ne oldu?"

"Bilmiyorum. Serdar."

"Yenge hastaneye götürseydik."

"Gerek yok oğlum. Hamilelikte olur böyle şeyler. Evde bulun diye çağırdım seni."

"Yenge gerek yoksa ben geri döneyim. Muğla'ya gitmem lazım."

"Allah korusun bir şey olursa sen burada olmayacaksın. Olmaz öyle şey. Taner abin gitsin."

"Peki peki haklısın yenge."

İşte bu kadar. Tabii ki benim dediğim olacaktı. O evi aile yapan kişi bendim. Benim sözüm geçecekti!

***

(Bahadır.)

Gece onun isteğiyle odadan çıkıp otele gelmiştim. Fakat gözüme uyku girmemişti. Yatakta dönüp onun narin bileklerini, uzun saçlarını düşünüp durmuştum. Bu küçük kız bana ne yapmıştı. O hastaneden çıkmadan gidip onu görmeliydim. Sabah ezanı okuduktan bir beş dakika sonra giyinip arabama indim. Onunla konuşmalıydım. Böyle olmazdı.

Koşar adım hastaneye girdim. İçimden bir ses odada olmadığını söylese de sessizce kapıyı açtım. Bir daha içimdeki sese inanmayacaktım. Orada uyuyordu. Sağına dönmüş şekilde melekler gibi uyuyordu. Yeryüzüne inen meleklere inanıyordum artık. Afra'da onlardan birisiydi. Koltuğa oturup uyanmasını bekledim.

Bir kaç saat geçmesine rağmen uyanmamıştı. İlk gün getirdiğimde yarım saatte bir uyanıp etrafına bakınırdı. Ama şimdi uyanmıyordu. Bir şey mi olmuştu? Çok fazla terlemişti. Alnında oluşan ter damlacıkları az ışıkta bile belli oluyordu. Korkuyla parmaklarımı götürdüm. Parmaklarımı hissettiğinde kıpırdar gibi oldu ama uyanmadı. Derin bir nefes alıp alnında oluşan teri sildim. Parmaklarımı geri çekerken iki eliyle parmaklarıma sarıldı. Dünyanın en güzel hissi buydu. Başka bir açıklaması olamazdı.

"Gitme."

Sesimi çıkarmadan ona bakıyordum. Uykusunda konuşuyordu. Beni görmemişti. Parmaklarımı avucunun içerisine bıraktım. Yatağın kenarında oturup sabaha kadar iki parmağımı sıkıca tutmasını izlemiştim. Minicik elleri benim ellerimin yanında yarısı kadar duruyordu. İhtiyacı vardı. Birine tutunmaya ihtiyacı vardı. Güvenmeye ihtiyacı vardı. Annemle yaşadığım bir kaç anı geldi gözümün önüne.

"Kardeşini uyutayım yanına geleceğim oğlum."

Dediğinde huysuzlanıp sırtımı dönerdim. Sonra sinirim geçince dönüp annemle kardeşimin uyumasına bakardım. Kardeşim annemin eline sarılmış şekilde uykuya dalardı. O iyice uyuduktan sonra annem yanıma gelirdi.

"Neden parmaklarına sarılıyor anne?"

"Sende sarılmak ister misin?"

"Neden ki?"

"Kardeşin daha küçük. Karanlıktan korkuyor. Yalnızlıktan korkuyor. O yüzden."

"Ben büyüğüm ama. Korkmuyorum."

"Evet sen abisin çünkü."

Dedikten sonra beni de kollarında uyutuyordu. O zamandan itibaren güzel bir uyku çekmemiştim. Son uykularımı annemle almıştım. Ondan sonra sürekli bir korku içersindeydim.

Düşüncelerimden sıyrılıp parmaklarımı sıkıca tutan ellere tekrar baktım. Annemin elleri gibi narin ellere sahipti. Yumuşacık elleriyle benden güç istiyordu. Belkide onun korkularını almamı istiyordu. Çok küçük. Ne yapıyorsun Bahadır! Kendine gel! Diyen tarafımı dinleyerek ellerini bırakıp odadan çıktım. Hata yapmamalıyım. Yapamam.



Lütfen oy vermeyi, yorum yapmayı unutmayın lütfen. Buna ihtiyacım var :)

KANSERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin