Gözümün önüne düşen iki tutam saçı kulağımın arkasına yerleştirdiği eli belime kayarken nefes alışverişimi kontrol etmekte zorlanıyordum. Belimdeki eli beni kendine çekmek için baskı uygularken parlayan siyahi gözlerinde kendimi görebiliyordum.
Söyleceklerimi mantık terazimde tartmaya çalışırken nefes almak için dudaklarımı araladım. Bir şeyler söyleyeceğimi anlamış olmalı ki sağ elinin işaret parmağını yavaşça uzattı, aralanmış dudaklarımı kapatmak istercesine bastırdı. Aldığım derin nefesle birlikte genişleyen göğüs kafesime tepki olarak göz kapaklarımın aşağıya doğru kaydığını hissettim. Garipti.
Gözlerimi açmaya cesaret edemediğimden öylece bekledim. Dudaklarımdan içime dolan nefesi irkilmeme sebep olurken ellerim onu itmek istercesine göğsünü itti. Hiçbir kıpırdama yoktu. Yerinden oynatamamıştım bile.
"Aç gözlerini."
Sesi de sözcükleri gibi emir veriyordu.
Açtığım gözlerimin karşısında, aldığım her nefesin yumru gibi boğazıma takılıp kalmasına sebep olan gülüşü vardı. Nefesimi kesiyordu. Aklımı alıyordu. Dünya durmuş hissine kapılıyordum. Kendimi kaybettiğimi biliyordum ama karşı koymak istemiyordum."Biraz sonra uyanacaksın. Ve asla bu anı yaşayamayacaksın. Çünkü bu bir rüya."
Ardından attığı kahkahayla bütün büyü bozuldu. Bir anda her şey grileşti, bulanıklaşmaya başladı.
Uyandığımda gün ışığı odama dolmak için perdeyi delmeye çalışıyordu.
Bir an duygularımı kontrol edemedim, hiçbir şey hissedemedim. Bilinçaltımın oynadığı oyunlara hep yenik düşüyordum ve yine öyle olmuştu.Yapmak isteyip yapamadıklarımı sineye çektikçe rüyalarımda çıkıyordu karşıma. Çok korktuğumda aynı şeyleri film şeridi gibi önüme serdiği de oluyordu.
Peki ya bu neydi? Ondan niçin korkmuştum ki? Aslında bilmek istemiyordum. Bilmek, beraberinde yüzleşmeyi getirirdi. Hazır değildim. Sebebini bilirsem korkum iki misli olacakmış hissine kapılıyordum. Hiçbir şey bilmemek bazen en cazip seçenek geliyordu ve şuan en cazip olanı yine onun hakkında hiçbir şey bilmemekti. Bu yüzden içimden Emre'ye bir kez daha teşekkür ettim. Dün Süm'ü apar topar çağırmasaydı Sümeyye kim bilir duymak istemeyeceğim neler anlatacaktı.
🔹🔹🔹
Okula başladığımız ilk haftalarda gerek kız tavlamak için gerekse çevre edinmek için çeşitli birçok kulüp gezilmişti. Biz de birkaç arkadaş kendimize bir kulüp bulup üye olmuştuk. Neredeyse dönem bitmek üzereydi ancak biz üye olmak dışında kulüp kapısından içeriye henüz adım atmamıştık.
Arkadaşlardan işiteceğim lafları düşündükçe ders çıkışı kaçamak yapmak için kendimce bahaneler ararken aklıma kulüp gelmişti. Hem okulumuzun çeşitli alanlarda verdiği ödüllerin töreni yaklaşıyordu. Fazlasıyla yardımcı öğrenciye ihtiyaç vardı.
Yine haber vermeden ortadan kaybolmam durumunda arkadaşlarımın iyi bir fırça atmakla yetinmeyeceklerini biliyordum. Bu nedenle ders bitiminde hepsini toplandığımız yerde beklemeye koyuldum. Sümeyye zaten yanımdaydı. Geri kalanlarsa birazdan gelirlerdi.
Sümeyye'nin bize geldiği günden kalma bir kırgınlık vardı sanki aramızda. İkimizde konuşmuyorduk. Ama sonunda sessizliği bozan Süm oldu.
"Adı Umut. Ve şuan sana bakıyor. Uzaktan bakmaları çok sürmez. Yanına gelmek isteyecektir. Engelle onu. Senden yüz bulamadığı takdirde vazgeçecektir. Önce kendin için sonra biz arkadaşların için uzak dur ondan lütfen."
Sümeyye'nin bize geldiği gün yarım kalan konuşmamızın ardından akşam ona mesaj atmıştım. Hiçbir şey bilmek istemediğimi söylemiştim. Kararlarımı yargılamazdı Süm ve yine öyle yapmıştı. Sebebini sormamıştı. Söylemeye niyetim de yoktu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKLI
Genç Kurgu" 'Kendine dikkat et. Senden alacağım var.' Konuşurken üstüme yürüdüğünden geriye gitmiştim. Birden sırtımda hissettiğim bahçe duvarıyla bedeninin arasına sıkışırken kulağıma eğildi. 'Bana posta koymak sana düşmez bayan matematik.' "