"Ah, karanlık-ışıklar-ışıklar niye-"
"Sakin ol, Ron." Sinemanın ışıkları söndüğünde, kızıl kafalı genç adam panikleyerek etrafına bakınırken, yanındaki kız arkadaşı gözlerini devirerek onun kolunu sıvazladı hafifçe-gülmemek için dudağını ısırdığını Ron fark etmedi. "Filmi rahat izleyebilmek için, anlıyorsun ya... Normal."
"Ha... Tamam."
Ron, tekrar koltuğuna güzelce yerleşti, koca ekranda reklamlar görünmeye başlarken, elindeki devasa mısır paketinin içinden bir avuç daha aldı. Gürültüyle mısırlarını çiğnerken, gözünü perdeden ayırmıyordu, hem biraz ürkmüş, hem heyecanlanmış bir havası vardı-hayatında ilk defa bisiklete binen bir çocuğa benziyordu.
"Bunlar reklam," diye bilgi verdi Hermione, fısıltıyla. "Film birazdan başlayacak. Çok acayip tepkiler verme, tamam mı?"
"Acayip tepki vermiyorum ben!" diye protesto etti Ron, Hermione ona kaşlarını kaldırdı.
"Ron, evde Titanic'i izlediğimizde Jack'e ısıtma büyüsü yapmaya çalıştın."
"Eh, artık ordakilere büyü işlemediğini biliyorum. Bunu o zaman söylememiş olman benim suçum değil!"
Hermione hafifçe gülerken ona yaslandı birazcık, Ron kolunu omuzuna dolayıp kızı kendisine çekti.
"Mısırlar güzelmiş." diye bildirdi, koca bir avuç daha ağzına atıp gürültüyle çiğnerken. Hermione ona ne kadar iğrenç olduğunu söyledi, o esnada reklamlar bitmiş, film başlamıştı.
***
"Haydi ama, SİLAHSIZ BIRAKSANA!!"
"Ronald!!"
Ron özür dileyerek, kalktığı koltuğuna geri oturdu, filmdeki dövüş sahnesine öyle kaptırmıştı ki, etrafındakilerin filmi bırakıp onun tuhaf tepkilerini izlediklerini fark etmemişti bile. Hermione ise elbette farkında, onun kolunu çimdikledi sertçe.
"Ovvv! Ne??!"
"Acayip tepki yok demedim mi?" diye çıkıştı Hermione alçak sesle. "Herkes sana bakıyor."
"Ah-ha. Kıskandın mı yoksa?"
"Kapa çeneni, Ron."
Ron sırıtarak susarken, gözlerini tekrar filme çevirdi, ama bir sonraki şiddetli kavgada ayağa fırlayıp bağırmadı.
Daha kötü bir şey yaptı-sonlara doğru, ana karakterin evinde yangın çıktığında ve beş yaşındaki kızının bulunduğu oda alevler içinde kaldığında, umutsuzca elini perdeye uzatıp "Aguamenti!" diye bağırdı.
Bu kez, etraflarındaki beş on kadar kişi gülmelerini bastıramamışlardı, Ron ne yaptığını fark edip domates gibi kızarırken, saçları elektriklenmiş bir Hermione, arkasındaki sırada oturan ve Ron'a gülüp duran kalabalık gruba dönüp gülümsedi kibarca.
"Çok özür dilerim. Kuzenimde zeka geriliği var da, biraz gariptir."
Bu, grubun utançla kızarıp birer "önemli değil" mırıldanmalarına neden olurken, Ron şok içinde dönüp, yüzündeki zafer ifadesini gizleme zahmetine girmeyen kız arkadaşına baktı.
***
"Geri zekalı gibi davranmazsan, ben de sana geri zekalı demem." diye basitçe açıkladı Hermione. "Hem inan bana, davranışlarını insanlara açıklamanın başka yolu yoktu."
"Eh, bir dahaki sefere beni davranışlarımdan utanacağın yerlere götürmezsin o zaman!" Gerçekten bozulmuş görünen Ron, başka yöne bakıp surat astığında, Hermione iç çekti. Sinemadan çıkmış, caddede yürüyorlardı. Şefkatle, onun yanına sokulup koluna girdi, kolunu okşadı.
"Ron, senden utanmadığımı biliyorsun... Yalnızca... Muggle dünyasındaki davranışların bizi garip durumda bırakabiliyor bazen." Duraksadı. "Genelde."
Ron, onun son eklemesiyle elinde olmadan gülümserken, başını yana yatırıp kızın saçlarının üstünden öptü.
"Biliyorum. Üzgünüm, çok heyecanlanıyorum ve-"
"Boşver." dedi Hermione. "Seninle Muggle dünyasına çıkmayı eğlenceli yapan da bu zaten."
"İşte!" Ron, kendinden hoşnut, sevinçle omuzlarını dikleştirdi. "İtiraf ettin, senin de hoşuna gidiyor..."
Hermione hafifçe güldü, cevap vermedi. Ron, onu koluyla dürttü hafifçe.
"Önümüzdeki haftasonu yine gelelim sinemaya, ne dersin? Ben çok sevdim."
"..."
"Hermione?"