Haberler çok şeyden bahsediyor. Kazalardan, ölümlerden, fiyatlardan bahsediyorlar ama bu sefer farklı bu sefer NASA' dan bahsediyorlar. Bu aralar böyle çok haber çıkıyor. İnsanlar korkmaya başlıyor oysa ki NASA ve ben bu haberlerden hoşlanıyoruz. Uzaylıların gelmesini çok isterim ama dost canlısı olmaları şartıyla, aksi halde ne yaparız! Kaçarız herhalde. Muhtemelen teknolojileri bizden kat kat iyi bu durumda karşı çıkma şansımız çok az. Haberler bitiyor ve televizyonu kapatıyorum.
Arkadaşlarımla akşam yemeğine gideceğim o yüzden hazırlanıyorum, aynı zamanda da güzeller güzeli için hazırlanıyorum. Hazırlandıktan sonra arabama biniyorum ve yola koyuluyorum. Kafenin önüne varıyorum.
Arabamı kafenin otoparkına park ediyorum. İçeri giriyor, bir masaya oturuyorum. Bir süre sonra içeri Deniz giriyor ve
"Nasılsın Bora?" diyor.
"İyiyim sen nasılsın hayatımın anlamı?"
"İyiyim. Mehmet ile Buse birazdan gelir, onlar gelmeden ilk çayımız içelim, onlar gelince bir daha içeriz." diyor, ardından belinden tutup onu masaya götürüyorum, masaya oturmadan önce arkasını dönüyor ve dudağıma bir öpücük konduruyor. Bir kaç saat oturduktan sonra "Bunlar gelmiyor en iyisi, biz gidelim."
diyorum, kafasını yukarı aşağı sallıyor.Arabama biniyoruz ve yola koyuluyoruz. "Nereye gidiyoruz ?" diyor Deniz, bende "Bizim evimize gidiyoruz." diye karşılık veriyorum.
Kenara çekiyorum çünkü her zamanki gibi tartışacak, hiç bir zaman beraber yaşamamızı kabullenmiyor. "Deniz tartışacak mıyız yin..." derken işaret parmağıyla iki dudağımı da kapatıyor ve "Tamam, o zaman, size gidelim." diyor ve beni öpmeye başlıyor.
Arabayı çalıştırıyorum ve eve doğru sürüyorum. Eve sonunda vardık. Arabayı garaja park ediyorum ve garajın eve bağlanan kapısına doğru gidiyoruz. anahtarları çıkarıyor ve kapıyı açıyorum, içeri giriyoruz, Deniz hemen televizyonu açıyor ardından ben kapatıyorum "Bırak televizyonu hadi gel bir tavla atalım." diyorum, Deniz beni tavlada her zaman yenmesine rağmen ona meydan okuyorum.Oynarken sürekli ona bakıyorum ve beni görüyor, "Ne?" diyor ama bunu yaparken, kabaca olmasın diye sesini inceltiyor ancak sesi kayıyor ama buna aldırmıyor, ciddiyetini bozmuyor yada tavla oynarken ciddi olmayı seviyor. "Bir şey yok sadece bir daha aşık oldum." diyorum ve yanakları kızarıyor, ardından ona tekrar "Deniz sen çok güzelsin." diyorum ve domatese dönüyor. Onun bu halini çok seviyorum.
Tavlada beni yeniyor. "Televizyonu şimdi açabiliriz." diyorum Deniz'e ve televizyonu açıp televizyonun karşısındaki koltuğa oturuyor. Her kanalda haberler var bu yüzden kanallarda geziniyor bende hava almak için balkona çıkıyorum. Yerde duran eskimiş ve paslanmış teleskobuma bakıyorum.
Deniz herhalde bir kanal bulmuştur diye düşünüyorum ve içeri giriyorum. Tam içeri girerken şimşek çakıyor ve arkamı dönüyorum. "Hassiktir, Deniz gel bak meteor yağmuru!" Şu an çılgına dönmüş durumdayım ve korkuyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum, doğal afet derslerinde neden bunu öğretmezler ki. Evim müstakil olduğu için deprem riski yaratmıyor ama bir meteor, anında ikiye böler. Sonradan farkediyorum bu bizden bir kaç kilometre uzaklıkta sonradan daha çok daha telaşlanıyorum ama Deniz benden daha telaşlı, çünkü ailesi orada oturuyor.
Hemen arabama koşuyoruz, garajın kapısının açılması uzun sürdüğü için gazı köklüyorum, garajın kapısı kırılıyor. Yolda haberleri dinlemek için radyoyu açıyorum radyodan fazla telaşlı bir kadın sesi geliyor "Tekrar ediyorum, bu bir meteor yağmuru değildir evlerinize sığınıp yardım gelene kadar bekleyin. Tekrar ediyorum. Bu bir me..." Ses kesiliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARACI: İLK SAVAŞ
Science Fiction"Türkiye'de, İstanbul'un bilinmeyen adalarının birinde gizli tutulan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nde bulunuyorum. Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nde bulunmamın sebebi ise çok karmaşık. Uzaylıların gelmesi gerekirken, aracıları geldi, fakat do...