Kaderin, "kader" dedikleri yerde duracaksın. Yoksa kaderin, kaderde ki gibi olmaz...
Açılın, gök gürlüyor... Hazırlıksız piknik dedikleri bu olsa gerek. Yağmur yağmadan hemen her şeyi hazırladık ve gereken yiyecekleri bir kaba boşalttık. Tekrardan, bisikletlere binip, çardakların olduğu kısımlara gittik. Tek sığınağımız çardaklar oldu artık. Necati'yi yanıma çağırdım. Kulağına doğru hafif eğilerek, "Az ötede yaşa." dedim. Necati, kaşını gözünü oynatarak değişik bir şaşırma ifadesiyle, "Hö..." dedi. Bende tekrar, Necati'ye dönerek, "Diyorum ki, İrem'i de yanına al, yan çardağa geçin." dedim. Necati, anlamış gibi yapıp kafa salladı. Necati, İrem'i yanına aldı ve diğer yan çardağa geçtiler. Bende, Iraz'la durduğumuz çardakta baş başa kaldık.
Necati'nin bulunduğu, çardağa baktığımda yemek kapları çıkartılmış bir vaziyette duruyordu. İnşaatta çalışan işçiler birbirine bağırarak seslerini duyurular ya bende, Necati'ye o şekilde bağırdım. Necati hemen birisine ağzına alarak, ağzı dolu bir vaziyette, bir şeyler dedi ama anlamadım. Konuşurken ağzından, et parçaları da iğrenç bir şekilde yere düşüyordu. Yemek kabını kapatıp, tekrar çantaya koydu neyse ki...
Iraz, yavrucum büzüşüp çardağın kenarında oturuyor. Birden bire gök gürledi. O anki tepkim paha biçilemez. Ne yaptığımı anlayamadım. Yağmur inmeye başladı. Iraz'ın oturduğu yere doğru gittim. Üzerimde ki poları çıkartıp, Iraz'ın omzuna doğru atıp yanına oturdum. Iraz biraz durup, "Ya sen ne yapıyorsun sen üşüyeceksin." dedi. Bu tepkisi aslında hoşuma gitmedi değil. Bende tebessüm ettim ve Iraz'a yönümü dönerek, "Sen üşüme yeter." dedim. Iraz bunu söylememe karşın, "Teşekkür ederim o zaman. Üşü de geber." diyerek trip attı. Ne yapsak yaranamıyoruz. Iraz'a tekrar dönerek, "Aaa Iraz elinde bir şey mi var?" deyip elini tuttum. "Ellerin üşümüş diğerini de ver de ısıtayım...Yani elini ver demek istedim." Birden karşı çardakta ki Necati'yi farkettim. Telefonla videomuzu çekiyormuş. "Bugün elini ver..." demeye kalmadan, "Necatiiiii!" diye bağırdım. "Bugün elini ver de üşümesin diyecektim oğlum." deyip yerine oturdu. Necati'yle uğraşıp keyfimi kaçıramazdım. Bu anı yakalamışken değerlendirmeliydim. Ne kadar da fırsatçı bir erkeğim. Necati'nin elini tutmaya devam ediyordum. Ne Necati'si ya Iraz'ın elini tutmaya devam ediyordum. Necati aklımı aldı. Şimdi aklıma onun iri elleri geldi. Her neyse, Iraz'ın elleri gerçekten çok soğuktu ellerini ısıtmaya devam ediyordum. Tipine baktıkça ponçikleyesim geliyordu. Böyle, dudaklarını büzmüş bir vaziyette duruyordu.
Yağmur yavaş yavaş dinmeye başladı. Bu saatten sonra, piknik olayı olmaz zaten. Aklıma güzel bir fikir gelmişti. Ayağa kalkıp garip bir hareketle, "Hadi bizim eve gidiyoruz. dedim. Herkes bana yan bir şekilde bakış attı. "Ee hadi kalkın neyi bekliyoruz?" dedim. Herkes yavaştan kalkmaya başladı ve toparlanmaya başladık. Bisikletlerin oraya gidip yine eşyaların yarısını ben yarısını da Necati aldı. Polarımı, iyice Iraz'a giydirdim. Biraz bol geldi ama çok tatlı gözüküyordu ve yine ponçikleyesim geldi. Bisikletlere atladık ve evin yolunu tuttuk. Piknik alanına gelmek kolaydı ama eve gitmesi bir hayli zor olacak. Çünkü bayır çıkacağız. Hadi beni geçtim ama Necati ne yapar bilinmez. Bayıra doğru yaklaştık. Necati, bayırı çıkamayacağını anladı ve durdu. Bisikletten inip, "Biz İrem'le bisikleti elimizden götüreceğiz, hep o bizi taşıdı birazda biz onu taşıyalım." deyip bozuntuya vermemeye çalıştı. Bende bozuntuya vermemek için durup bisikletten indim. "Tamam o halde bizde yürüyelim." dedim. Aslında bende belki taşıyamazdım yani çok zorlanırdım. Bu benim içinde iyi oldu. Bisikletlerden inip, bu sefer Necati'nin de dediği gibi bisikletleri biz taşımaya başladık. Biz önden giderken, Necati ve İrem'de arkamızdan geliyordu. Evin yolunu tutarken, Iraz'a bir şeyler demek istiyordum. Başladım konuşmaya...
"Iraz, sevmek hem çok güzel hem de kötü bir şey olsa gerek. Mesela insan sevdiğini görünce mutlu oluyor. Onu gördükçe içi huzur doluyor. Kötü yanı da ne biliyor musun? Hani geceleri başına yastığa koyduğunda bazı insanlar rahat uyku çekiyor ya işte seven kişi ve kişiler bunu yapamıyor. İnsan sürekli sevdiğini düşünüyor. Onun için ağlıyor. Uyuyamıyorsun işte. Sen onu düşünürsün o başkasını düşünür yada başka şeyleri düşünür. Sen onunla hayal kurarsın o başka şeylerle hayal kurar. Her an beklersin sevdiğin kişiyi "Acaba o bana gelecek mi?" diye. Sürekli gözün arkada geliyor. Bir şeyler yapmak istiyorsun ama yapamıyorsun. Tıkanıp kalıyorsun. Ya Iraz ben seni gerçekten çok seviyorum. Sevdiğim için beni terkediyorsun. Sürekli bir şeyler oluyor. Lütfen bana küsme ne olursa olsun ben seni seveceğim. Sen beni sevme yine ama ne olursun gitme." dedim.
Sonrasında sustum sadece... Iraz bana baktı bense Iraz'a... Iraz'da bu söylediklerime karşın, durdu durdu bir şeyler söylemeye başladı.
"Çağkan, biliyorum beni sevdiğini. Hemde çocukluktan beri beni seviyorsun. Ancak şuanda bir şey olamaz. Yapamam ben Çağkan. Ben sadece... Lütfen üzülme şuanda aramızda bir şeyler olamaz ama bunları söyledin diye de gitmeyeceğim. Sana karşı belki kötü şekilde davranış göstermiş olabilirim ama ben bunu yapmak zorundayım. Şuan söyleyemem. Ben üzülmüyor muyum sanıyorsun? Ya Çağkan... Sadece susalım olur mu? Başka bir şeylerden bahsedelim." dedi.
Ben sadece oracıkta kafamı yere eğdim. Kafamı yere eğdiğim de yere düşen bir damla gördüm. Acaba yağmur yeniden mi başladı deyip kafamı yeniden kaldırdığımda, Iraz'ın gözleri dolmuştu. Tek elimle bisikleti tutarken, diğer elimle Iraz'ın göz yaşlarını sildim. "Sen ağlama, senin her göz yaşı damlan benim için çok değerli. Senin göz yaşın bana yağmur olur sel olur beni alıp götürür bu diyarlardan. O yüzden lütfen ağlama." dedim. Iraz, biraz tebessüm edip çenesi de büzüşük bir şekilde, "Tamam" dedi.
Bunları söyleyince, içim rahata kavuştu. En azından eskisinden daha rahat oldum. İlk defa, Iraz bu şekilde benimle konuştu. Bu da bana ayrı bir huzur verdi aslında. Bana gitmeyeceğini söyledi daha ne olsun.
"Ahh!" Yanlış anlamayın birden Iraz kolumu çimdikledi. "Ne düşünüyorsun sen bakayım?" dedi. Bende gülerek, "Ne düşüneyim, her zaman aklımda olanı ve şuan yanımda olanı düşünüyordum ki, aklımdaki beni çimdikleyerek hayalimden çıkartıp yanımda olduğunu farkettirdi." dedim. Iraz, "Hadi susta hızlan biraz bir an evvel gidelim yoruldum." dedi. Ben durur muyum gaza gelip adımlarımı hızlandırdım. Adeta, atlar gibi ilerliyordum. Tabi, Iraz'da benimle birlikte hızlanmak zorunda kaldı. Eve doğru geldik artık. Necati'ye doğru baktığımda, her yerinden terler akıyordu. Karşımızdan, Hacı Hüsam geliyordu...
Facebook grubu;
Entrikalılar Wattpad
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrikalılar (Kitap Oldu)
ChickLitAz biraz üzgün, dertli, günü kötü geçen, ileri ki günleri için endişelenen, okul derdi olan, kafası karışık olan, umutları yıkılan, ağlayan, kendini yalnız hisseden, hasta olan, topluma kapanık, mutlu olan, sevinçten ağlayan kısacası bu hikaye hepim...