6

104 8 0
                                    

Dönen anahtarımın çıkardığı 'klik' sesi, bana raundun başladığını belirtti.

"Esin, Esin..Allah'ım çok şükür." Hıçkırıklarından tam olarak ne dediği anlaşılmıyordu. Kendimi çok kötü hissediyordum. "Aptal, meraktan öldüm ben.." ona sıkıca sarıldım , "Her yere baktık,sonra bardağını bulduk ama sen..sen yoktun. Çok korktum. Annende aradı, açamadım bile, ona ne cevap vereceğimi düşünüp durdum. Nerelerdeydin ha, nerelerdeydin?"

"Tamam, Canan. İyiyim bak, buradayım işte. Sakin ol, hadi kes ağlamayı." Ama söylediklerimin hiç biri işe yaramıyordu.
"Elimde değil, gerçekten çok korktum. Keşke gitmeseydik o pikniğe."

Hayır. İyi ki gitmişiz.

Biraz kendine gelince beni sıkıca tekrar kucakladı, eli yaramın üstüne gitti. "Ah, dur yavaş."

"Ne oldu sana böyle, n'oldu? Kaza mı yaptın yoksa ?" Yaramı ondan saklarım diye düşünmüştüm ama her tarafımın kana bulandığı gerçeğini düşününce, bu imkansızdı. "Sayılır..." dedim.

"Hastaneye gidiyoruz, hemen, hadi."
"Gerek yok, ben tedavi edildim zaten."
"Yaralı halde hastaneye mi gittin? Ne diyorsun kızım sen ya?"

Çok korkmuştu ve bana ne dese haklıydı evet, ama çok yorgundum. "Canan, ne olur biraz sakin ol, gel, oturalım şöyle. Ben o kadar yorgunum ki." Sesim yalvarır gibi çıkmıştı.
"Tamam, tamam canım özür dilerim."
"Hayır, ben özür dilerim. Seni korkuttum." Ellerini ellerimin arasına almıştı. "Önemi yok, canım, şuan iyisin ya o bana yeter."

"Canan," dedim korkarak, "Polise haber vermediniz değil mi ?"
Bakışlarını benden kaçırdı.
"Ciddi olamazsın."
"Çok endişelendim, deli. Ben onları arayıp, eve döndüğünü söylerim. Ama haber vermek zorundaydım, Kim bilir o ormanda başına neler geldi." Beklentili gözlerle bakıyordu, tabi ki bana neler olduğunu merak ediyordu, anlatmamı istiyordu. Biraz zaman kazanmak istiyordum.

"Biraz su verebilir misin?"
"Tabi ki." diye yerinden fırladı. Bende böylece ona ne kadarını anlatacağıma karar verebilirdim. Ona her şeyi anlatmayabilirdim. Ama yeni bir hikaye bulmaya, yalan söylemeye halim yoktu. Eğer bana inanmazsa da kendi bilirdi. Bunları düşünecek kadar enerjim bile yoktu.

"Al canım."
"Teşekkürler."
Suyu içerken, uzun süredir hiçbir şey yemediğimi fark ettim. Kulübedeyken bunu hiç hatırlamamıştım, belki de nedeni yüksek dozda adrenalindi.

Canan, hala ümitle bekliyordu. Bir an önce şu günü bitirip, yatağa girmek istiyordum.

*******

"Ciddi misin? Yani..." Ne düşündüğünü biliyordum, delirdiğimi düşünüyordu.
"Delirmediğime eminim Canan."
"Hayır, tatlım, hayır. Tabi ki de delirmedin. Ben, sana inanıyorum."
"Yanımdan ayrılınca tımarhaneyi aramayacağını nereden bilebilirim?" dedim. İlk kez gülüyorduk. "Hayır, garanti veriyorum öyle bir şey olmayacak. Arkadaşımdan bir daha ayrılmam."

Canan bu konularda her zaman benden daha hayalperest olmuştu. O vampirlerin, kurt adamların varlığına inanan biriydi.
Buna bir de uzaylı eklemek hiç zor olmazdı.

Ve tabi tum bu olanların yanında, ilk kez Canan'ın bana gerçekten değer verdiğini anladım. Ve benimde ona değer verdiğimi. Benim için gerçek bir arkadaştı. Belki de dost edinmek o kadar da zor değildi.

"Ee, biraz daha anlatsana şu Atlas'ı." İsmini duyduğumda, karnım karıncalandı.
"Çok güzel biriydi."
"Erkek olduğunu sanıyordum." dedi muzipçe. Gözlerimi devirdim. "Öyle zaten. Ama görsen, sende onu tanımlamak için başka bir kelime kullanmazdın. Güzel, ona çok uygun."
"Birilerini baya etkilediği kesin."
"Beni suçlama, görsen o kadar düzgün bir yüzü var ki."
"Orasını gayet net anladim ."
Güldüm. Kim bilir ona bunu kaçıncı kez söylüyordum.

"Orada ne kadar kaldın?"
"Tam olarak bilmiyorum ama 6 saat kadar." Bu vaktin çoğunu uyuyarak geçirdiğime üzülmüştüm.

"Yorgunsundur, yarın anlatmaya devam edersin, hadi şimdi git yat." İzin verdiğine sevinmiştim.

Minnettar bir şekilde kalkıp odama ilerliyordum ki, birden durup döndüm. "Canan, teşekkürler."
"Ne için?"
"Hiç, öylesine." Ama öylesine değildi. Beni o pikniğe götürdüğü için minnettardım. O pikniğe götürdüğü ve hayatımda görebileceğim en güzel yüzle tanıştırdığı için. Atlas'ı bulduğum için, her şeye minnettardım.

*********

"Ona neden güvendik ki?"
"Bilmiyorum."
"Atlas... "
"O zararsız, kimseye söylemeyecek. Şu ev arkadaşı hariç.Ayrıca, birine söylese ne değişir ki? Insanlarin bu konuda cok kör olduklarini ogrendik."
"Bunu bilemeyiz, bunu öngöremeyiz Atlas."
"Doğru, bilemeyiz."

"Onu tekrar göreceksin değil mi?"
"Çok büyük ihtimalle."

******

AtlasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin