"Alev alev yanıyorum. Buzlarım çözülüyor aşka. Gardım düşüyor, tutamıyorum. Korkuyorum bakışların çarpınca bana."
Gözyaşlarıma karışan yağmur damlalarının sesi kulaklığımdan içeriye sızıyordu. Üşüyor olmam titrememe sebep olurken fiziksel dürtülere aldırış etmiyordum. İçimde kopan bir şeyler vardı. Yakıcıydı. Yalnız kaldığım her saniye içimdeki ateş daha da kızıllaşarak kanın yanaklarıma ve kulaklarıma hücum etmesine sebep oluyordu.
Artık emindim. Ondan korkuyordum. Bakışlarından korkuyordum. Bakışlarının bana çarpmasından korkuyordum. Sesindeki tehditkar tınıdan korkuyordum. Gülüşünün üzerimde uyuşturucu etkisi yaratmasından ve buna karşı koyamamaktan korkuyordum. Bu zamana kadar korkularımın üstüne gitmem gerektiğini düşünmüştüm hep. Ancak bu kez farklıydı. O cesareti bulamıyordum kendimde. Zayıf bir kızdım ben. İradesine sahip çıkamayacak kadar zayıf. Başkalarının bunu farketmesinden korkarak yaşamaya çalışıyordum. Üst üste koyduğum tuğlalarımla bir gün bulutların üstündeki İlkay'a ulaşacağımı biliyordum. En güçlü yanımı o tuğlaları inşa ederken kullanıyordum. Ve şimdi biri gelmiş tüm tuğlaları yerle bir etmişti. Kimseye eyvallahı olmayan, bulutların tepesinde yalnızlığına sıkı sıkı sarılıp yaşayan İlkay'a giden yolumu kesmişti. Belki de desteğe ihtiyacım vardı. Varlığıyla sadece güven verecek birine ihtiyacım vardı.
"Alo, anneciğim. Bir iki saat geç kalırsam merak etme. Gökhanlarda olacağım. Olur da bana ulaşamazsan Gökhan'dan yada Sema Teyze'den ulaşırsın bana. Çok öptüm, görüşürüz."
Telefonu cebime yerleştirirken diğer elim zile uzandı. Gökhan'a gelmiştim. Varlığıyla güven verecek birine gelmiştim.
Kapıyı Gökhan'ın annesi Sema Teyze açmıştı. Gökhan'ın evde olması için dua ediyordum ki arkadan bir çift mavi göz belirdi. Onu görmemle yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Ancak bu gülümseme gözlerimden akmaya başlayan yaşlara bırakıverdi hemen yerini. Bir anda afallayan Sema Teyze'yle Gökhan arasında kısa bir bakışma geçtikten sonra Sema Teyze hiçbir şey demeden içeriye gitti. Gökhan'ın soru dolu bakışları eşliğinde biz de odasına doğru yol aldık.
Sırtımı verdiğim soğuk duvara yaslanırken bacaklarımı bağdaş yapıp topladım. Odaya sessizlik hakimken Gökhan'ın sandalyeyi önüme çekmesiyle yerde oluşan gıcırtı bakışlarımı kaldırmama sebep oldu. Ağlamıyordum ama ağlasam kendimi daha rahatlamış hissedecektim. Düşüncelerimin yoğunlaşıp gözlerimden akması içimdeki sıkıntıları da alıp götürüyordu.
Kollarımı Gökhan'a sarılmak istediğimi belli edercesine açtığımda Gökhan yerinden doğruldu ve yatağın kenarına kıvrıldı. Ellerim boynuna dolanırken buraya niçin geldiğimi düşündüm. Neler olduğunu deli gibi merak ettiğini bildiğim Gökhan'ı daha fazla meraklandırmak istemediğimden sözcüklerimi toparlamaya koyuldum.
"Korkularından kaçmak mı yoksa onların üstüne gitmek mi daha akıllıca?"
"Hangisinin seni daha fazla yıpratacağına inanıyosan işte o en aptalca olanı!" derken sesine ciddi bir hava kılıfı geçirmişti. "Ne olduğunu anlatacak mısın? Sorguya mı başlayayım yoksa?"
"Buraya gelirken aklımdan geçen tek şey vardı. O da neydi biliyor musun Gökhan?" dediğimde masada sabitlediği bakışları bana çevrildi. "Sorgusuz sualsiz yanımda olacak, güven verecek birine ihtiyacım vardı. Ve işte, senin yanındayım."
Bu durumdan memnun olduğunu belli eden bir ifade yerleşti yüzüne. Ardından ayağa kalktı ve yatağın üzerine sırtüstü uzandı. "Hadi sen de geç bakalım." derken eliyle yatağın boş kısmını gösterdi. Gözlerim elinin gösterdiği yere kayarken o gözlerini kapatıp kollarını başının altında birleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKLI
Teen Fiction" 'Kendine dikkat et. Senden alacağım var.' Konuşurken üstüme yürüdüğünden geriye gitmiştim. Birden sırtımda hissettiğim bahçe duvarıyla bedeninin arasına sıkışırken kulağıma eğildi. 'Bana posta koymak sana düşmez bayan matematik.' "