Belki de bunlarla uğraşmak yerine geldiğim yere dönmeliydim. En azından kendimden başkasını düşünmeme gerek kalmıyor. Adım adım yaklaşıyorum sonuma ve sonumu çizen babama. Baba demeye utandığım adama. Ben bu düşüncelerle boğuşurken omzuma dokunan bir el hissettim. Arkamı dönüp baktığımda bu tek varlığım olan Elis ti. Kardeşim olsa bu kadar sevmem lan.
"Ayza korkuttun beni. Telefonuna da bakmıyorsun." endişeli gözlerle bakıyordu suratıma incelercesine.
"Korkma Elis biliyorsun ki alışığım ben bunlara herkes hakettiğini bulur onun bulduğu gibi."
"Seninde " diye ekledi. Anlamaz gözlerle baktım.
"Derken." dedim
"Kendi sonunu yazdın biliyorsun de mi ? O yurda geri dönmeyi mi planlıyorsun? Beni bırakmayı mı planlıyorsun?"
"Uff Elis sanki bunca yıl evimde yaşadım. Hergün senin gibi sıcacık yatağımda uyudum çok mükemmel bir aileye sahip oldum de mi? Hiç birisi umrumda değil. Sen hariç. Ama unutma ki ziyaretlerine gelebilirim. Seni seviyorum kardeşim."
"Bu bir veda mı?" dedi sulu gözleriyle. "Şimdilik." dedim sakince ama kırık bi kalple. İnanmazdım hayatta birinin beni üzebileceğine ya da biri için üzülebileceğime. Ama ağlayamam. Güçsüz değilim ben. Zayıf bir karaktere sahip değildim. Yikilmazdim ben. Yıkılsamda belli etmezdim. Ona son kez sarılıp konuşmasına izin vermeden ilerledim çünkü beni vazgeçirebilirdi. Eve hızlı adımlarla ilerledim. Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldim ve içeri daldım. Lan daha dur Bismillah
"Aldın mı lan alacaklarını?" Ananın şeyini aldım ister misin? Tövbe ya
"Almadım lan tamam mı artık bitti kaldır kıllı götünü de bi b*ka yara bari bu ne lan geri döncem yurda ben en azından besliyeceğim orangutan yok ! Kendi yiyeceğini kendin al zıkkımlan. " burnundan mı soluyor desem götünden mi bilemedim ama sinirlendiği kesindi. Odama gittim ve bavulumu yatağımın altında duran daha 6 ay önce yerleştirdiğim yerinden çıkardım ve favori kıyafetlerimi yerleştirdim , kapıyı çarpıp çıktım. Otobüs durağında beklemeye başladım. Tahminen 30 dakika sonra gelirdi. Bu da düşünmek için zamanım var demekti. Hava çok sıcaktı saçımı tepeden at kuyruğu topladım ve beklemeye devam ettim. O sırada yanıma baya uzun boylu, kaslı bi erkek geldi ve beklemeye başladı. Tamam yakışıklıydı ama uğraşamam öyle şeylerle. Çantama koyduğum defterimi elime aldım. Uzun zamandır hiç birşey yazmıyordum. Elime aldığım kalemle aklımdan geçirdiklerimi yazmaya başladım. Kitabın üzerine doğru bi gölge belirdi. Kafamı kaldırdım ve baktım. Bu biraz önce yanıma gelen çocuktu gözlerini açmış bön bön okuyordu. Hay Allah'ım ya çattik valla. Ben bela mıknatısıyım galiba otobüs durağında bile beni buluyor ya.
"What dedin gülüm? Ne bakarsın bön bön." diye sordum. Yandan bi gülümseme çaktı. Bakma lan ban öyle çapkın çapkın. Yeminliyim olum ben aşık olmam olamam.
"Ingilizcene hayranım be. Bu arada ben Barlas. Atarlı girl."
"Iyisin hoşsunda bahane. Napıyım olum sorduk mu? Boşuna uğraşma adımı söylemem ve yazdıklarımı okuma benim de özelim var ve seni daha tanımıyorum bile." dedim saatine baktı ve
"Yanılıyorsunuz küçük hanım tanışalı 15 dakika 24 saniye oldu evet şu anda 28 oldu konuştukça zaman ilerliyor ve daha çok tanışıyoruz. Evet devam et."
"Bulaşma bana. Ne istiyosun ya ? " dedim
"11 tane rakam soylemeni ama bu söylediğin 11 rakamı tuşladığımda yeşil tuşa bastığımda bana seni ulaştırsın ki özlemim dinsin." dedi ve göz kırptı. "
"Sana 11 tane bir rakam veririm bana değil ama azrailine ulaşırsın sinir etme lan beni." dedim ve çocuğun gömleğinin yakalarini tutup üstüne doğru yürüdüm.
"Oo sert kız." dedi ve dudaklarıma dudaklarını bastırdı.Ben sevmezdim, sevemezdim o güçsüzlerin işiydi. Sevmek insanı zayıf düşünürdü. Beni karanlığımdan çıkaramazdı. Daha yeni tanıdığım biriyle ise asla olmaz di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARBE
Teen FictionHayatta hiç birşeyin kalmadığında sadece duyguların kalır seninle onlara tutunup ayakta kalırsın ben öfkemi seçtim.Bitmek bilmeyen intikam duygumun ortaya çıkardığı öfkemi....