☆ 1 ☆

78 4 6
                                    


Gökyüzüne baktım. Kapkara bulutları bir şeylere benzetmeye çalışıyordum. Bu küçüklüğümden kalma bir oyundu. Mesela şuradaki kocaman bir bulut aynı göze benziyordu. Tam kimin gözüne benzediğini çıkarmaya çalışıken gök gürledi.Gök gürleyince yanımda benim gibi bekleyen 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu bir anda yerinden sıçradı. Yeşil ışık yandığında koşarak karşıya geçtim. Gök gürültüsü arkasını boş bırakmadı.Birden bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı. Zaten işe geç kalmıştım. Yağmurun tam zamanıydı.
Koşturmaya devam ettim. Restauranta varana kadar sırılsıklam olmuştum. Oysaki okulum ve işim arasında yürüme mesafesi çok azdı ama yağmur fazlasıyla şiddetli yağıyordu.

Restauranta girince şefe yakalanmadan arkaya tüymeyi planlıyordum.

“Derin!” Işte bana seslenen bu ses başarılı olmadığımın işaretiydi.

Arkamı döndüm. Üzerinde bir gram buruşukluğu olmayan gömleği ve pantolonuyla şefim bana bakıyordu. “Buyrun Murat Bey?”

Beni baştan aşağı süzdü. Islak kıyafetlerimle biraz daha durursam hasta olacaktım. “İlk defa geç kaldın.”
“Özür dilerim Murat Bey, bir daha olmaz.” dedim mecburen. Birine mahcup olmaktan nefret ediyordum. Ilk defa oldu. Bırak da gideyim işte.

Baş parmağını kaldırdı. “Bir daha sakın.” Arkasını döndü ve gitti. Bu ucuz kurtulduğum anlamına geliyordu.

Murat Bey part-time garsonluğunu yaptığım restaurantın şefiydi. Bütün garsonlardan o sorumluydu yani. Çok disiplinliydi. Hata yaptığında gözünün yaşına bakmazdı ama benim çalışkan biri olduğumu bildiğinden bu seferlik affetmişti. Bir dahaki hatamda yolcuydum.

Sinirle kıyafetlerimizi değiştirdiğimiz odaya girdim.

“İlk defa gec kaldın. Bugünü tarihe yazalım.” Yasemin benim gibi burada çalışan ama parttime değil de full time çalışan biriydi. Çalışırken fırsat buldukça sohbet ederdik. Üniversiteyi kazanamayınca burada işe başlamıştı.
Ilgın sürekli Yasemin’in beni kıskandığı söyler dururdu. Yasemin güzel bir kızdı.Benim dış görünüşümü kıskancağını sanmıyordum. Belki o okumadığı ve ben iyi bir üniversite ve bölümde okuduğum için kıskanıyor olabilirdi.

“Murat Bey sana kapıyı gösterir sanmıştım.”

Dolabımın açtım. Çalışırken giydiğim pantolon ve tişörtümü aldım. Bir taraftan da Yasemin’e döndüm. “Bir dahaki sefere affetmem dedi.”

"Biz olsak şimdi kapının önündeydik." Yandan, sinir olduğum gülüşünü attı. Böyle zamanlarda Ilgın’ın söylediği mantıklı geliyordu. Yasemin ile sohbet etmeyi bırakıp hızlıca üstümü değiştirdim. Saçımı kurulamaya çalıştım ama pek başarılı olamadım. Saçımı ıslak falan dinlemeyip tepemde düzgün olup olmadığına bile bakamadan bir topuz yaptım.

Giyinme odasından çıkıp hemen mutfağa koştum. Girer girmez elime bir tepsi tutuşturuldu. Söylenilen masa numarasına götürdüm. Bir kızla bir erkekti. Büyük ihtimalle benim okuldan ve okula ücretli gidenlerdendi. Çünkü çocuk ben zenginim diye  bağırıyordu. Masanın üstünde son model telefon, en pahalı sigara, araba anahtarı üçlüsü varsa zengin ve kendini beğenmiş olduğunu anlamak hiç de zor değildi. Özellikle benim gibi en pahalı özel üniversitelerden birine giden biri için. Her gün bunlardan bir sürü görüyordum.

Kızlar deseniz on beş santim topuk olmazsa olmazdır. 1.75 boyu olan kız bile en az on santim topuklu giyer. Kolunda annesinin geçen yaz Italya’dayken ona hediye aldığı bilmem kaç bin dolarlık çantası ve her zaman her yerde yapılı saçlar.

Derin DenizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin