"Seni seviyorum,anne." Baekhyun bir yandan ocakta fokur fokur kaynayan çorbayı karıştırırken, diğer yandan kulağındaki telefonuyla annesiyle konuşuyordu.
"İyi misin,Baek?" diye karşılık verdi diğer ses, oğlunun telefonu ilk açtığında 'seni seviyorum' demesini açıkçası garip bulmuştu.
"İyiyim," diye fısıldadı lila saçlı olan zorlukla. "Babama da onu çok sevdiğimi demeyi unutma, kapatmam gerekiyor." der demez yaşlı kadının ağzını açmasına bile izin vermeden suratına telefonu kapatmıştı.
Bugün Chanyeol'le olan aşklarının ikinci yılıydı ve küçük olan diğerine yıldızlar kadar aşıktı. Ona olan duyguları başkalarına anlatılacak cinsten değildi, lila saçlı olan bu yüzden söyleyeceklerini kağıda dökerdi, herkesten sakındığı günlüğüne.
Birazdan yemekler pişecekti, ve Baekhyun özenle hazırladığı yemekleri sofraya yerleştirerek son kısmı halledecekti. Sonrada Chanyeol'ün işten gelmesini bekleyecekti. Sevgilisinin işten gelmesinin ardından hemen yemek yiyecek ve yatak odalarında güzel anlar geçireceklerdi.
Evet, tam o olarak böyleydi ama..bu hikayenin sadece 'görünen' tarafıydı.
*
"Hoş geldin,bir tanem." Baekhyun kapıyı açar açmaz içeri giren devin üzerine atlayarak, güçsüz kollarını tüm bedene bir daha kollarını saramayacakmış ve kokusunu içine çekemeyecekmiş gibi sarıldı.
Chanyeol onun sıcak kollarında gevşemiş hissediyordu ama beynindeki sesler susmuyordu. "Hoş buldum,Baek." diye cevap yöneltti.
Küçük olan ona hala nefes almadan sarılıyordu. "Eğer nefes almama izin verirsen elimi yüzümü yıkayacağım." Sıkılmıştı. Yukarı çıkıp onunla konuşmaya ihtiyacı vardı.
"Pekala," Baekhyun kıkırdayarak kollarını çekti ve hemen ayaklarının ucuna yükselerek devin burnuna minik bir buse kondurdu.
Chanyeol ondan ayrılıp banyoya doğru giderken elini cebine attı. İçindeki katlanmış keskin metali parmakları arasında oynatırken, sonun geldiğini hissedebiliyordu.
Chanyeol banyodan çıktıktan sonra Baekhyun'un renkli, yumuşak saçlarına kelebek öpücüğünü kondurup, sevgilisinin bütün gün hazırladığı yemeklerle donatılmış masaya oturdu.
Yemek sessizce devam ediyordu. Chanyeol ağzını açmıyor, önündeki brokoliye çatalını batırarak oylanıyordu. Baekhyun ise ilk adımı Chanyeol'den bekliyordu.
"Bugün ne yaptın?" Chanyeol kafasını oynadığı tabağından kaldırıp, korkusuzluğu göz bebeklerinden belli olan bakışlarını, küçük olanın masum bakışlarında birleştirdi.
Ama Chanyeol inanmıyordu, Baekhyun masum değildi. Ona deli gibi aşıkken, bir o kadar da nefret ediyordu. Öldürebilecek kadar.
"H-Hiç," diye mırıldandı Baekhyun kekeleyerek, ardından yanında duran cam bardağı kavradı ve kurumuş dudaklarına götürüp bir yudum aldı. "Bütün gün yemek hazırladım, bugün önemli bir gün."
Chanyeol bakışlarını küçüğün gözlerinden çekip yüzüne yerleşitrdiğinde makyaj yaptığını fark etmesi uzun sürmemişti.
'Yalancı,sürtük.' diye geçirdi içinden öfkeyle, 'Bütün gün başkasının altında inlemekten bir şey yapmadın.'
Chanyeol çatılan kaşlarını eski haline getirdi. Yumuşak ifadesiyle, "Özel olduğunu biliyorum," dedi içten bir gülümseme sunup. "Hediyeni en son vereceğim. Günün sonunda." Konuştuktan sonra yemek bıçağını alıp önünde beyaz işlemeli tabakta duran brokoli ve pirinç pilavını yemeye başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love the Way You Lie :: Chanbaek [One Shot (M)]
Fanfiction"B-Ben.." diye fısıldadı siyah saçlı olan, "Böyle olsun istemedim." büyük ellerinden yükselen kan kokusu midesini çalkalamaya yetmişti. "Hayır,Chanyeol." diye bir ses duydu dev olan boş banyonun fayanslarında yankı yapan. "Sen tam olarak onu öldürme...