10

29.8K 919 13
                                    

Sabah olmuş ve Lerzan Konağı yine her zaman ki gibi hareketli bir güne uyanmıştı. Bir yanda kahvaltıyı hazırlayan Peri, Helin, Evin üçlüsü; diğer yanda oğlunu aramış ve eve dönmesi için ikna etmeye çalışan Gazin Hanım...

Awir ve Haydar Ağa da gazete okuyorlardı. Haydar elindeki gazeteyi katlayıp kenara bıraktı ve oğluna doğru döndü.

"İstanbul'dakiler ile ortaklığı görüştün mü? "

"Ahmet Bey ile konuştum ama pek bir şüpheci geldi. Sözleşmeyi bir avukata inceletip tekrar toplantı yapacağız. "

Konuşmaya kulak misafiri olan Peri hemen ellerini havluya kurulayarak lafa atladı. "İstersen ben inceleyebilirim. "

Haydar Ağa dudağının kenarı ile alayla gülümsedi. "Elinin hamuru ile erkek işine karışma. "

Peri'nin fazlaca sinirlendiğini gören Awir bir pislik çıkmasın diye karısını korumaya çalıştı.

"Aslında bende Peri'ye inceletecektim sözleşmeyi baba. "

"Gerçekten mi? " diye sordu Haydar ve Peri aynı anda. Elbette vurguları daha farklıydı. Haydar Ağa daha çok ümitsizlik ile söylemişti. Peri ise şaşkınlık ve minnet duygusu ile. Gözlerini kocaman açmıştı şaşkınlığından ve o kadar şirindi ki. Awir böylesine ateş gibi bir kadının bu denli şirin olmasına şaşırdı ve bu görüntü ile içi ısındı. Mutluluğu yüzüne yansımış olacak ki Peri'ye kocaman gülümseyerek "Gerçekten. " dedi.

Gazin Hanım bezmiş bir ses tonu ile son kozlarını oynuyordu artık. "Oğlum, Nizar. Bak bir şey ettin ama hiç düşündün mü elâlem ne der? Bak herkes aldı düğün davetiyenizi. Kudurmuş Nizar bir hafta dayanamadı derler. Hem senin için sorun olmasa bile bir duyulursa Karin için ne derler düşünmek bile istemiyorum. Dön oğlum. Evlenince geri gidersin ama şimdilik dön oğlum. "

Telefonu kapatıp kahvaltı sofrasına oturdu. Diğerleri de onun arkasından geldi sofraya. Havadan sudan konuşulan bir kahvaltı yine sonlanmıştı. Awir'in biten çayını gören karısı Evin konuştu. "Awir çayını doldurayım mı? "

"Yok. Gerek yok. " deyip sofradan kalktı. "Peri gelsene şu sözleşmeyi vereyim sana. "

Yukarı doğru çıkan çift arkalarında meraklı üç kadın bıraktı. Helin annesine sordu. "Ne sözleşmesi ana? "
"Bilmem ki? "

"Evlilik sözleşmesi falan olmasın. " dedi Evin.

Helin yüzünü buruşturdu. "Cahil cahil konuşma Evin. Resmi nikah bile yok aralarında. "

Haydar Ağa bu tatsız gıybeti bozdu. "Çeneyi bırakında sofrayı kaldırın. "

Nizar ve Karin ise çiftlik evinde kahvaltılarını etmişlerdi. Karin her zaman ki gibi neşeliydi ama Nizar bir tuhaftı bu gün. Sürekli acelesi varmış gibi hareket ediyor, Karin'i dinlemiyordu.

"Neyin var Nizar? "

"Yok bir şey. "

"Tek akıl okuyabilen sen değilsin. Hadi söyle, sende rahatla bende. "

"Dönmeliyiz Karin. "

"Neden ki. Ben burada mutluyuz sanıyordum. "

Nizar uzanıp Karin'in ellerini tuttu.

"Bak senin mutluluğundan önemli bir şey yok benim için. Zaten bunun için gitmeliyiz. Buraya kaçtığımız duyulursa senin için demediklerini bırakmazlar. Bunlara üzülmen beni de üzer Karin. "

"Neden birden beni önemsemeye başladın? Bu güne kadar kimseye kulak asmadım ben bu günden sonra da asmayıveririm olur biter. "

"Peki ya ben? Bana kudurmuş Nizar demeleri de mi seni üzmez? "

MARDİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin