Mmmm,öhömm,Hoşgeldiniz.
Etrafın dağınıklığı için kusura bakmayın.Oturmaz mısınız şöyle?
Durun 1 saniye şu çöpleri alıveriyim şurdan.Hah,buyrun.
Size bir şeyler ikram etmek isterdim amaa...Şimdilik su ile idare etseniz olur mu? Şeyyy,çeşme suyu ama.
Size bir açıklama borçluyum sanırım.Biliyorum görüşmeyeli aylaaar aylar oldu. Siz ısrarla Balonya'ya geldiğiniz her seferinde kapılarımızı size kapattık,hatta yeri geldi bazılarınızı kovduk. Bu kabalığımız için özür dilerim ama buna mecburduk.Yani nasıl desem.. Size açıklayamayacağım bazı şeyler oldu.
Pekalaa homurdanmayı keser misiniz lütfen. Kelimeleri birleştirmeye çalışıyorum burada.Bu benim için yeterince zor,zira aylardır hikaye yazmadım.Tamam,her şeyi anlatacağım.Ama aramızda kalacak.
Baş Masalcı çok büyük bir hastalık geçirdi.Bir ara bahsetmiştim size sanırım.O kadar kötüydü ki gözlerini bile açamıyordu.Bu durum bizi baya panikletti. Ne yapsak bir türlü iyileşmiyordu.İnanın dostlar şifa bahçesi bile işe yaramadı.Düşünebiliyor musunuz? Her derde deva o çiçekler Baş Masalcıyı iyileştiremedi.Üstelik onları kendi elleriyle dikmişti. E çiçekler bu duruma baya bi üzüldü,onları canlandıramadık ve tek umudumuz olan şifa çiçeklerin hepsi soldu...Bu arada Baş Masalcımız da her geçen gün gözlerimizin önünde ölüme 1 adım daha yaklaşıyordu. Kimse ne yapacağını bilemez haldeydi ve herkesin bakışları boşlaşmıştı. Kimse birbiriyle konuşmuyordu artık. Meğersem bu ülkenin neşe kaynağı Baş Masalcıymış. Fark edememişiz.
Çünkü o her sabah uyanıp hepimize teker teker nasıl olduğumuzu sorardı.Birinin bir derdi bir sıkıntısı varsa onu halletmeden kendi odasına geçmezdi ve çayını yudumlamazdı. Yüzünde her zaman bir gülümseme olurdu. Onunla konuştuğunuzda sizi pür dikkat dinler ve kendinizi özel hissettirirdi. Balonya'da her zaman bir huzur havası bir mutluluk havası vardı. Bunun sebebi Baş Masalcıymış de kıymetini bilememişiz...Evet arkadaşlar. O ölmüş gibi konuşuyorum çünkü o...
O öldü...
Baş Masalcıyı bir savaşta kaybettik.
Savaş mı? Ne savaşı diye sorar gibisiniz.
Bunu anlatmak benim için çok zor çünkü o günden beri kimse savaş kelimesini ağzına almadı. Buna ilk cesaret eden benim çünkü elime bir mektup geçti. Aslında sizleri buaya kabul etmeme de o mektup vesile olmuştur diyebilirim. Bekleyin lütfen,sırasıyla anlatacağım.
Dediğim gibi Baş Masalcımız hastalıktan dolayı gözlerimizin önünde her gün eriyordu. Şifacı çiçekler de solunca herkes çöktü. Sonumuzun geldiğini anladık. Balonya Baş Masalcısız bir hiç çünkü.
Ezelden beri bu ülkeyi Baş Masalcı ve onun ailesi yönetiyordu. Yani bir krallık gibi düşünebilirsiniz.
Balonya'yı Baş Masalcının dedesinin dedesinin dedesi kurmuş ve ordan kendi oğluna ordan da onun oğluna derkeeeen bizim masalcıya kadar gelmiş.
Ama şöyle bir şey varmış;
Baş Masalcı son yöneticiymiş yani kralmış. Bunu Baş Masalcıdan başka kimse bilmiyormuş. Tabi Bilge Bulut haricinde.Onun da ağzını bıçak açmaz hani.
Bu yüzden ölmeden önce Bilge Bulut'a bir mektup bırakmış. Zamanı gelince doğru kişiye verilmesi için.
Ayy 1 dakika sizden çok özür diliyorum. Uzun zamandır konuşmadığım ve birilerine bir şey anlatmadığım için biraz karışık gittim sanırım.Size savaşı anlatacakken mektuba geldim. Ama her şey mektupla da ilgili.Tamam,daha açık anlatıyorum.
Bir gün kütüphanede Baş Masalcı'nın hastalığına çare bulmak için sabahladığım bir vakit uyku mahmurluğuyla rafların arasında gezinirken kıpkırmızı bir kitap dikkatimi çekti. Onu burada daha önce hiç görmediğim için merakla açtım. İlk sayfasında ''Hastalığın ilacını biliyorum.' yazıyordu.Heyecanla diğer sayfalara baktım ama boştu.
Hemen kütüphaneden çıkıp odama gittim ve kitabı tekrar açtığımda ilk sayfadaki kelimeler de yoktu. 2.sayfayı açtığımda ise çok tuhaf bir şey oldu ve kelimeler kendiliğinden belirmeye başladı.
''Baş Masalcıyı iyileştirmek istiyorsan bu gece dolunayın yanındaki yıldıza gel.''
Diğer sayfalara baktım .Tahmin edeceğiniz üzere bomboştu. Kitabı kapattım ve ne yapmam gerektiğini düşündüm.Aslında hayır düşünmedim.Tabiki gidecektim çünkü konu Baş Masalcının iyileşmesiydi. Arkadaşlar bazı kararlar kendi hayatımıza olduğu kadar başkalarının da hayatına maal olur ve ne yazık ki artık çok geçtir...
Gece olup dolunay çıktığında balonuma atlayıp dolunayın yanındaki yıldıza gittim. Yıldızlar çok parlak olduğu için yanıma yıldız gözlüğü almayı da ihmal etmedim tabi.Sizin de aklınızda bulunsun diye söylüyorum bazıları kalıcı körlük yapabiliyor.Her neyse konudan uzaklaşmayalım.
Yıldıza ayak bastığımda merakla etrafıma bakındığımda kimseyi göremedim. 2 dakika sonra falan arkamdan biri ''Hoşgeldin.' dedi.
Ses tonu beni ürpertmişti. Biraz korkuyla arkamı döndüm ve hayatımda gördüğüm en çirkin meteoru gördüm. Sizin gördüğünüz meteorlar taş çünkü kimliklerini saklamak için taş kılığına giriyorlar. Siz beğendiğiniz birisine ''Ohaaa taş taş resmen meteor.'' falan diyorsunuz ya demeyin !! Aslında çok çirkin varlıklar.İşleri güçleri gezegenlere çarpıp sorun çıkarmak.
Her neyse.
Karşımdaki çirkin meteoru gördükten sonra vücudum adrenalin salgıladı ve bana deli cesareti geldi tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balonya-ASKIDA-
Short StoryEvet,hoşgeldiniz. Her yer rengarenk balonlarla çevrili gördüğünüz gibi. Buranın adı '' Balonya. '' Ve ben de buranın masalcısıyım. İşim kolay gibi görünebilir lakin davulun sesi uzaktan hoş gelir. İnsanlara masal anlatmak sanıldığı kadar kolay d...