Çayları ikram ettikten sonra iş konuları, okul konuları tek tek konuşuluyordu, Perihan dün ne olduğu ile ilgili soru soramıyordu, patavatsızca davranmaktan hoşlanmıyor ve çekiniyordu, fakat Marry öyle değildi, merak ettiği ne varsa pat diye sorar ve öğrenmeye çalışırdı. Marry daha fazla zaman kaybetmeden, dün akşam neler oldu anlatmak ister misin Fred, diye sordu Fred gözüyle yerde oyun oynayan Steven'ı gösterdi, durumu anlayan Marry Steven'a seslendi...
-Gel hadi Steven diğer oda da rahatça oynayabilirsin burada canın sıkılmıştır, hem orada bir çikolata duruyor, bulursan yiyebilme hakkına sahip olabilirsin diyerek Steven'ı oyalamak için diğer odaya gönderdi. Tekrar Fred'e dönerek, eee anlat Fred ne oldu?
Fred olan biteni en başından sonuna kadar anlattı, neler yaşadığını, nereye kaçtığını, nerede kaldığını, kaç dakika kovalandığını en ince ayrıntısına kadar anlattı, Perihan duydukları karşısında bir müddet sessiz kaldı ve yüzündeki kötü ve üzüntülü bakışları saklayamıyordu çünkü Abraham da bir Yahudi'idi, Perihan hızlı hızlı nefes almadan sorular sormaya başladı.
Yakalandıklarında ne yapıyorlar, nereye götürüyorlar, serbest kalan oluyor mu, öldürüyorlar mı, yoksa çalıştırıyorlar mı? diye arka arkaya sıraladı sorularını. Bu sorular Marry'nin dikkatinden kaçmıyordu, yüzünde küçük bir tebessüm oluştu ve Fred'e döndü.
-Şaşırdın demi Fred bunca soruya.
*Evet, neden bu kadar merak ediyorsun Perihan?
Perihan tam konuyu değiştirecek bir cevap verecekken Marry sinir bozucu tavrıyla lafı ağzına tıkadı.
-Neden olacak, sevdiği çocukta Yahudi
Perihan bir hayli sinirlendi Marry'nin bu hareketi karşısında , neden bu kadar boşboğaz diye düşünmeden edemedi, Fred ise Marry'nin söylediğine cevap olarak
*Aşk işte böyle bir şey, imkanı olanı değilde, imkansız olanı seçiyor ve buna engel olamıyorsun...
Perihan'ın hayatında hiçbir zaman imkansız kelimesi yer almamıştı, çünkü Perihan imkansızlığın olmadığını düşünüyor ve savunuyordu. Güçlü bir kadın olmasının da arkasında bu yatıyordu belkide, ve alaycı bir tavır ile Fred'e dönen Perihan...
*İmkansız? Hayatta inandığınız hiçbir olay imkansız değildir, görünmezliğin imkansız olduğunu düşünüyor ve bunu onaylıyorsunuz, peki ya Tanrıyı görebiliyor musunuz? Bize bizden daha yakın olan Tanrıyı kim görebilmiş?
Kullandığı akıllıca ve sert üslup ile Marry ve Fred'in ağzına tıkadı lafı, biraz sessizlik yaşandıktan sonra Perihan sessizliği bozan cümleyi kurdu...
*Evet bir Yahudiyi seviyorum, artık tutamıyorum içimde, herkes duysun istiyorum fakat söyleyemiyorum, içim bazen parçalanacak kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor fakat anlatamıyorum söyleyemiyorum, ne engel oluyor bana bilmiyorum, belkide İstanbul da okuyan sevgilimden dolayıdır, daha onunla ayrılmadık bile, ne yapacağım ben şimdi, nasıl ondan ayrılmadan Abraham'a seni seviyorum diyebileceğim, bu ihaneti nasıl gerçekleştireceğim, bunca emek verdiğim ilişkiyi bir heves için mi harcıyorum nereden bileceğim?
-Onunda seni sevdiğine inanıyorsan kaçın bu ülkeden, başka bir ülkeye yerleşin, fakat arkanda bıraktığın sevgiline açıklaman ne olacak?
Perihan sadece cevaplamak istediği soruları yanıtladı
*Hayır, ne demek kaçmak? Asla hiçbir yere kaçmıyorum...
-Peki ya Abraham yakalanırsa ne olacak?
*Bende giderim yanında, beni de alın bende Yahudiyim derim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET SARMAŞIĞI
PertualanganAşk-İhanet-Savaş-Romantik- 1933-1941 Yılları arasında, Almanya'nın Köln şehrinde ve ülkenin genelinde yaşanılan savaşı anlatmaktadır. Savaşta tahsilini görmek için Almanya'ya giden Türk kızı Perihan'ın hayatını ele almaktadır.