Selamlar,
Yeni bölümle karşınızdayım. Umarım severek okursunuz. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Her birisi benim için çok değerli.
Sevgiler~
~~~~~~~~~
Hafif bir yağmur vardı yine şehirde. Sophia, yürürken etrafa saçılan su tanelerini seyrederek ilerliyordu Arnavut kaldırımlı sokakta. Başı hafif öne eğik. Utançtan mı? Hayır. İnsan'ın ruhunun başı dik olmalıdır bedeninin değil. Başınız yukarıda burnunuz havada olursa, yeryüzünde olan biteni asla bilemezdiniz çünkü. O nedenle mutedil olanla yürüyordu Sophia.
Attığı her adımdan sonra avuç içlerini eteğine silmek zorunda kalıyordu. Dün işi kabul ederken bu kadar zorlanacağını düşünmemişti. Oysa uyandığından beri nefesi boğazını delip geçmek istiyordu sanki. Vazgeçmek, ipekten, yumuşacık bir battaniyeyle bekliyordu hemen yanı başında. Ne kadar da kolaydı, hemen sola dönerek bu yoldan çıkmak, ne kadar tatlı geliyordu o davulun sesi uzaktan kulağına.
Ama bu yol, dönüşü olmayan bir yoldu onun için. Ayaklanmak elbet zor olacaktı bir tufan sonrasında. Ama illaki kalkılacak, elde kalan ne kadar azık varsa bir kazanda kaynatılacak, dünyanın en tezat tatlarından oluşan enfes bir tatlı yapılacaktı. Kirpiklerinde titredi umudun bütün kuşları. Dudağına oturdu haylaz, yeni filizlenen bir tebessüm. Daha bir sağlam bastı ayaklarını yere.
Joseph's House tabelasının önüne gelince derin bir nefes çekti içine. Olmak yada olmamağın arafında sallandı ruhu bir iki saniye. Sonrasında, koskocaman kışa baş kaldıran kardelenleri silkelendi yeniden. İlk adım, habercisiydi mutlu sonların. Yüreğini alıp avuçlarına, adımladı kapıyla arasındaki mesafeyi.
Kapıyı açtığında, daha önce geldiği zamanlarda olduğu gibi sımsıcak bir hava sarıp sarmaladı onu. İlk geldiğinde de garip bir huzur bulmuştu mekanda. İçeride tatlı bir telaş vardı. Orta yaşlı hafifi toplu bir bayan oradan oraya koşturuyordu hızlı adımlarla. Alnındaki ter damlalarından ne kadar yorulduğu belli oluyordu. Temkinli adımlarla kadının yanına yaklaştığında, Betty, bir anda durup karşısındaki kıza baktı.
"Sen yeni yardımcısın!" diye sevinçle şakıdı bir anda. Sophia, şaşırmıştı. Bunu anlayan kadın konuşmaya devam etti.
"Joseph, tarif etmişti seni oradan tanıdım. Ben Betty, buranın neyi olduğumu anlatmak çok zor, kimi zaman yönetici kimi zaman aşçı kimi zamanda temizlikçi. Açıkçası, senin işe başlayacağını duyduğumda, uzun süre burada çalışabilmen için kiliseye mum yaktım güzelim."
Taramalı tüfekten hallice konuşan kadını takip etmek oldukça zorlaşıyordu. Kızarmış tombik yanaklarını kocaman olmuş gözleri de sürekli dikkatini dağıtıyordu zaten. Ama çok tatlı bir kadın olduğu her halinden belliydi. Anlayamadığı bir nedenle, kadına içi ısınmıştı Sophia'nın. Gülümseyerek onu dinlemeye devam etti.
"Ah güzelim, tanışma faslını hemen geçelim. Bak kitap bölümü başı boş duruyor. Oraya çıkabilir misin? Zaten Joseph, birazdan döner."
"Elbette çıkarım ama ben, daha önce böyle bir işte çalışmadım, Betty."
"Aman Tanrım, yani sen tecrübesiz misin? Ah!" Bir iki derin nefes aldı sonra konuşmaya başladı.
"Neyse küçük kız, zaten yukarıda pek iş olmaz. Sadece kahve servisi yapman gerek, bunu yapabilirsin değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiyân
ChickLitKüçücük bir yuva hasretiydi kadının içini kavuran. Yıllardan yollardan enkazlardan sonra, Belki de tufanından sonra Nuh'un... Derme çatma umutlarıyla, koşuyordu kaderinin aşiyânına... "ESVED Hikayesinin Sophia karakterinin öyküsüdür. Seriden bağım...