.

568 105 81
                                    

Öncelikle merhabalar. Nerden başlayacağımı bilemiyorum. Uzun zamandır buralarda olmadığım için kısaca satırlarla kendimi ifade etmekte güçlük çekiyorum. Her neyse. Başlayalım...

Biliyorsunuz ki her zaman tekrar döndüğümde daha farklı olacak demiştim. Yaklaşık iki yıldır doğru düzgün herhangi bir konu veya kurgu çerçevesinde yazılar yazmıyordum. Sadece kendimi geliştirmemi sağlayacak eserleri okuyor ve ayrıntılı bir şekilde inceliyordum. Amacım kesinlikle başka birinin izinden gitmek değildi. Sadece cümle yapısını inceleyerek hatalarımı en aza indirgemek, betimlemelerde kendimi geliştirmek, metaforlar üzerinde yoğunlaşarak bu konuda istediğim başarıyı sağlamak ve diyaloglar da gelişebilmekti. Ancak yine de şuna inanıyorum ki, sizi özgünlüğe takip ettiğiniz izler götürür. Henüz belli bir edebiyat çizgim ya da izinde ilerlediğim biri var diyemem ama yazılarıyla beni etkileyen gerek bu platformda olsun -çok az da olsa- gerek buradan bağımsız birçok yazar var. Bu yüzden tekrar ediyorum ki belli bir edebiyat çizgim yok, hiçbir zaman olmadı da. Post modern, yeraltı edebiyatı ve klasik edebiyat ilgimi çeken başlıca çizgiler lakin bu demek değildir ki bu çizgilerde ilerleyeceğim. Hedefim, kendi çizgimi yaratmak. Özgünlükte bu demek değil midir zaten? Bunun için henüz çok erken. Yaşanmışlıkların ve karakterin yaşla bir alakası olmadığını düşünsem de o yaşanmışlıklara bakış açımızın yaşla alakalı olduğunu düşünüyorum. Zamanın değmediği hiçbir nokta yoktur. Ki değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir. Şu an bunu size henüz yirmi yaşında, gelecek kaygısı içersinde olmak zorunda olan biri olarak yazıyorum. İlerki yaşlarımın bana neler kazandıracağını ve benim özgünlüğü yakalayıp yakalayamayacağımı bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki o da şüphesiz kaç yaşında olursam olayım yazmak benim için elzem olacak. Yazmak benim için özgürleşmektir. Kimsenin asla dokunamayacağı, asla ulaşamayacağı bir dünyanın, senin dünyanın tanrısı olmak demektir. Özgür olmanın ve yaratmanın ben de oluşturduğu hazzı tekrar tekrar tatmam gerek.

Şimdi asıl meseleye gelelim, bu kitaba. Bu kitabı yazmalıyım. Bunu size söyleyemem ancak bu kitap bir şekilde var olmalı. Belki birkaç yıl sonra belki ben yok olduktan sonra ama bir gün herhangi bir şekilde mutlaka var olacak. Nedenini o farkına varana kadar söylemeyeceğim. O yüzden yorumlarda veyahut mesajlarda bunu sormaktan vazgeçin lütfen. Size ilk söylediğim şey şuydu: "Bu kitabı yazış amacımı bir tek o biliyordu, o ise farkında değildi." 

İlerleyişe de gelince, şimdilik temkinli adımlar atıyorum. Bölümler orta uzunlukta ve üzerinde uzunca düşünülmüş satırlar içeriyor. Bunun yanı sıra ise gelişmeler de hızlı ilerliyorum. Kurgu kaygım olmayacak, sadece anlatacağım. Kısacası bölümler geç gelse de yoğun ama hızlı ilerleyecek. Ve genel anlamda bu satırlarda Devrim'in varoluşuna şahit olacaksınız. (Doğmaktan bahsetmiyorum, hayatın içinde varoluşu keşfetmekten bahsediyorum.)

O, sadece bir insan değil. Aynı zamanda kimsenin asla ayak basmadığı bir dünya. Ki zaten her insan bir dünya demektir benim için. Bu yüzden düşünceleri, duyguları yüzünden onu yargılamayın. Onu sadece anlayın. Zira buna ömrünün her anında iliklerine kadar ihtiyaç duymuş biri. Bir yandan da yaşamanın ne olduğunu hiç tatmamış lakin ona yaşamayı öğretecek birinin dünyasında varolsun istiyorum. İşte asıl bu noktada başlayacak her şey. Arayış, yaşamı doğuracak.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadardan ibaret. Aslında söylemek istediğimden daha fazlasını söyledim. Size Devrim'den bikaç satırla veda ediyorum.

"Zihnimin kıyılarındaki kayalıklara benzetirdim geleceğimi. Geçmiş ise o kayalıklara vuran hırçın dalgalar gibiydi. Umursamadan geçebilirdim o kindar sesleri duymasaydım. Kalıp dinlemeyi ve geçmişimin geleceğimi şekillendirmesini izlemeyi tercih ettim."

                                           

                                          17.09.2019

DÜŞ KAÇAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin