Luhan kahvesini yudumlarken Minseok'un masaya bıraktığı sözleşmeyi dikkatlice bir kez daha okudu ve yanında duran kalemi alıp imzasını attı.
"Sözleşmeye gerek olmadığını söyleyip kendin hazırlaman ilginç oldu doğrusu Minseok, buradan bu kadar çabuk mu kurtulmak istiyorsun?"
Minseok sıkıca süpürgenin sapını tutarken başını evet anlamında kesin bir şekilde salladı ve salonu silmeye devam etti. Luhan Minseok'un anlamsız sözleşmesine bir kere daha bakıp ayağa kalktı ve arkasındaki çekmeceyi açıp oraya koydu.
"Ve bundan sonra sana istediğim gibi saçma sapan iş versem bile itiraz etme hakkın yok öyle mi?"
"Şuana kadar verdiğin hiçbir emre karşı gelmediğime göre..."
"Peki öyleyse burayı silme işin bittiğinde çıkıp üst kattaki tüm odaları temizle ve kıyafet dolabımı düzenle. Bu işi ben de yapardım ama vaktim yok, gidip antrenman falan yapmam lazım, aslında bugün onu da canım istemiyor, çok kaprisli bir oyuncu olduğum için beni salıyorlar ya hep zaten, neyse ben bahçede takılırken sen bir de o lezzetli keklerinden getirirsen tam olur."
Minseok hiçbir şey demeden salondaki işini bitirip hızla yukarı kata çıkarken Luhan da masadaki tüm tabakaları alıp mutfağa bıraktı ardından kendi başına antrenman yapmak için bahçesine çıktı.
Minseok tüm odalara girip temizledikten sonra evdeki bütün camları açtı ve Luhan'ın odasına girip dolabın karşısında dikildi ve umutsuzca tüm kapakları açtı. En alttan boşaltırken bir yandan da kıyafetlerin zaten düzgün olduğunu söyleyerek sızlanıyordu. Yaklaşık bir saat boyunca kıyafet boşaltıp yeniden yerine koyduktan sonra boyunun pek de yetişmediği üst kısma baktı ve parmak uçlarında yükselip orada neler olduğuna göz atmaya çalıştı, becermeyince ise odadan çıkıp bir sandalye getirdi ve onun üzerine çıkıp parmak ucuna yükseldi ve en üstte düzenlenecek bir şey var mı diye göz gezdirmeye başladı. Karşılaştığı tek şey ise darmadağınık yerleştirilmiş fanlardan gelen hediyeler oldu.
Minseok onları hiç çıkartmadan düzenlemeye çalışırken yıllar öncesinden kalan bir çikolata kutusu bulup iğrenerek ona baktı ardından onu alıp yere attı. Gönderilen sevgililer günü çikolatalarının her birini yere fırlatırken bir yandan da aynı zamanda gönderildiği belli olan ayıcıkları bir köşeye dizmeye başladı. Ayıcıklarla işi bittiğinde ise t-shirtleri katlayıp üst üste koydu ve bir kere bile açılmamış olan fan mektuplarına ulaştı. Birkaç tanesini eline alıp incelerken, "Bayanlar tarafından etrafın böyle sarmalanmışken nasıl birisini bile okumazsın ki." dedi kendi kendine ve birkaç tane daha zarfı daha eline aldı.
"Hey sen, mektuplarımı mı okuyorsun?!"
Minseok aniden Luhan'ın sesini duyunca ürküp dengesini kaybetti ve Luhan'ın kolları arasına düştü.
"Dikkatli olsana sen, hem özel alan ihlali olmuyor mu senin yaptığın?"
Minseok hala Luhan'ın kolları arasındayken gözlerinin içine bakıp kendinden emin bir şekilde, "Eğer emri sen verdiysen olmuyor." dedi ve elindeki mektupları adeta Luhan'ın gözünün içine sokarcasına ona doğrulttu.
"Bunlar senin değerli bayan hayranlarından gelen şeyler, başka hangi futbolcuya böyle bir fan desteği olur ki? Neden saygı duyup okumuyorsun onları?"
"Ne zamandır sana hesap vermem gerekiyor?"
"Sadece hayranlarının kıymetini bilmen lazım, senin için deli olan milyonlarca hayranın var, aynı o idoller gibisin gözlerinde, ne kadar özel bir futbolcu olduğunun farkında değil misin?"
Luhan omuzlarını silkip "Bu arada rahat mısın?" diye sordu. Minseok başta anlamayıp ardından "Beni tutan sensin! İndir aşağıya!" diye bağırdı ve Luhan'ın kucağından inmek için çırpınırken kendini yere yapışmış bir halde buldu. Luhan ağzı açık Minseok'a bakarken "Rahat dursaydın seni yere indirirdim, iyi misin?" diye sordu. Minseok hemen ayağa kalkıp yanağını tutarken "İyiyim." dedi.
"Güzel şimdi şu mektupları bırak ve etrafa saçtığın tüm çikolataları topla tamam mı? Ben de sen eziyet çekerken şurada güzelce keyif yapayım, ayrıca keklerim nerede? Kek istiyorum."
"Hemen getiriyorum."
Minseok kalan kekin hepsini Luhan'a getirip çikolataların hepsini toparlayıp yanında getirdiği poşete tıkıştırmaya başladı, bir yandan söylenmeyi de ihmal etmedi.
"Bu kadar çikolatayı hangi insan yemez, şunların bozulmuş ve ermiş hali bile güzel duruyor, nasıl bir insansın sen?"
"Çikolata yememi bu kadar çok istiyorduysan neden hiç göndermedin? Sözde bir numaralı fanboyum olduğunu söylüyorsun ama o kızlar gibi bir şey göndermedin hiç."
"Bir kere bir t-shirt göndermiştim fakat sonra bunun fazlasıyla kız işi olduğunu fark edip bir kere daha yapmadım, imza gününe kek getirmem gibi salakça bir davranış olurdu muhtemelen. Hem muhtemelen fanboyundan gelen hediyelerin hepsini çöpe atıyorsundur sen, gönderdiğim t-shirtü bile görmedim..."
"Fanımdan gelen bir t-shirtü evde çok giymekten çöpe atmak zorunda kalmıştım. Üzerinde Iron Man vardı ve oldukça rahattı, en sonunda menajer hyung makası alıp kesti ve çöpe attı. Tabii sonra onun yerine yeni bir Iron Man figürü aldırdım ona ama sanırım daha karlı çıkmışım. Her neyse o fanın Iron Man'i sevdiğimi nereden bildiğini asla anlayamayacağım."
Luhan omzunu silkip kekinden bir ısırık daha alırken Minseok son kutuyu da poşete atıp ayağa kalktı ve kapıya yönelip, "Çünkü o fan herkesten daha uzun zamandır seni tanıyor ve iyi gözlemliyor." dedi ve odadan çıktı.
*Yorum bırakmayı unutmayın~~*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Number : 7
FanfictionFanboyluğun zirvesinde takılan takıntılı Minseok ve futbol kariyerinin zirvesinde bulunan 7 numaralı oyuncu Luhan'ın hikayesi.