4. Sabahattin

24 6 4
                                    

Öncelikle burdan kapak için yardım eden ve bol bol filir veren EyllKskn'e çok tşk tşk sjdjd .
Bu arada liseye değil de ortaokula gittiğim için lise derslerini pek bilmiyorum o yüzden her gün aynı dersler olcak beğenirsiniz inş.



Hergün aynı derslerin sıraları değişik olarak verilmesi, kardeşini "Bugün 15 tl verdim, yarın 20 vereceğim" diye kandırıp sürekli daha az para vermek ve daha çok almak gibiydi. Aslında öyle değildi ama ben benzetme bulamamıştım.
Okulumda herkes saçını başını boyamış, serbest giyindiği için, bugün yırtık pantolon ve siyah gömlek giymiştim. Saçlarım örgüden yeni açılmıştı. Çanta olarak kot çantamı almış ve tek omzuma takmıştım. Henüz Ankara'da güneş yok olmadığı için güneş gözlüklerimi almıştım. Aynadan bakınca gerçekten mükemmel görünüyordum.
Evden çıkıp okula doğru yürüdüm, okula yürüyebiliyordum ama akşam metroyla dönüyordum çünkü akşam çok kalabalık oluyordu.

Okula girdiğimde güvenlik görevlisi okul kimliğimi istedi. Ancak bende öyle birşey yoktu çünkü o dokuzlara veriliyordu ve ben yeniydim.
"Bende öyle bişey yok."
"O zaman müdüre git bir dahaki sefere onu göster"
Başımla onayladıktan sonra okula girdim. Ordan da müdürün odasına geçtim ve öğrenci kimliği istedim. Kimliği alıp çantama koydum ve sınıfa çıktım. Çağlar yerinde oturuyordu. Yanına oturup soyal bilgiler kitabı ve defterini çıkardım. Hoca sınıfa girdi.
"Selam çocuklar bugün ilk konuları inceliycez ve çalışma konularına başlıycaz ayrıca senenin devamında yapacağınız projeler için dörtlü gruplar kurmanızı istiyorum. Bu grupta sıra arkadaşınız olmak zorunda"
Çağlar ile eşzamanlı olarak birbirimize baktık. İlk iki sora beraber olurdu. Bizde öndekilerle olurduk heralde.
"Şimdilik ilerki dersler için, defterlerinize Türkiye ve dünya haritasını çizmenizi ve renklendirmenizi istiyorum. Dünyayı burda bitiremezseniz evde bitirebilirsiniz. Kitabı kağıdın arkasına koyarak çizmek yasak"
Çizimim iyiydi. Tıpkı sesim gibi. Güzeldim, fiziğim de öyle. Herkes ben olamıyordu ama, kimseden yüksek görmedim kendimi.
"Sen nerede oturuyordun Arça?" dedi hoca ben kalemleri çıkarırken.
"Cebeci civarı"
"Bu sabah seni gördüm sanırım, yürüyordun"
"Olabilir hocam" deyip gülümsedim. Defteri yan çevirip Türkiye haritasını çizmeye başladım.
"Bende cebeci civarında oturuyorum Arça" diye fısıldadı Çağlar.
"Ne güzel" dedim umursamazcasına.
"Belki yakındır evlerimiz."
"Kim bilir belki." dedim yine umursamayarak.
"Tam olarak hangi sokak"
"Karacabey"
"Hmm akşam seni evine bırakabilir miyim"
"Belki" dedim. Zilin çalmasına beş dakika kalmıştı ve bende çok acıkmıştım. Türkiye haritasını çizmiştim, şimdi de şehir isimlerini yazıp şehirlerin sınırlarını çiziyordum.

Kantin sırası çok kısaydı. Bir karışık tost ve bir lipton ice tea alıp oturma yerlerine yerleştim. Sınıfta önümde oturan kız da karşıma oturdu.
"Biliyor musun şu Sabahattin denen geri zekalı heriften nefret ediyorum."
"Neden ki ? Ben de pek sevmedim ama öyle berbat bi adam gibi görünmüyor"
"Bence onu aklına adam diye ekleme. Öğrenciler 70'in altında not alırsa orospu çocuğu bile diyor adi herif"
"Vay canına. Aptal." tostum bitmişti. Lipton ice teamı bitirirken kızın Sabo ile ilgili maceralarını anlatmasını dinliyordum.
Zil çaldığında kızla beraber sınıfa çıktık. Ders Ekrem'indi. Müzik içim getirdiğim herseyi çıkardım ve masaya koydum.
"Hoş geldiniz çocuklar, dün tanışmak yerine müzikten bahsettiğimiz için bugünü tamamen tanışmak için harcıycaz. İlk sıradan başlayalım.
Ben dahil herkes kendini tanıttıktan sonra on dakika zaman kalmıştı. Müzik sınıfına gidip aletleri inceleyecektik. Yeleğimi askılara astım.
Gitardan flüte, bateriye kadar tüm aletleri inceledik. Diğer ders Türkçe idi. Türkçe hocası ,
"Merhaba çocuklar" dedi canlı bir sesle "Bugün okulun yakınlarındaki parktaki çöpleri toplayacağız. Diğer dersler için hocanızdan izin aldım. Akşam gelip eşyalarınızı da alır gidersiniz"
Parktaki tüm çöpleri toplayıp okula gittim. Sınıfta yeleğimi bulamayınca müzik sınıfına gittim. Ben yeleği ararken Çağlar geldi "Geliyor musun?" dedi.
"Yeleğimi bulamıyorum."
Her sınıfta bir kayıp odası vardı. Kayıp odasındaki tüm kıyafetlere bakarken Çağlar da arkamdan gelip raflara baktı.
Biz aramaya devam ederken kapı üstümüze kapandı ve kilitlendi.
"Hay aksi. Benim klostrofobim var. Pencere falan yok mu ?"
"Yok ve biryer kilitlenince ertesi güne kadar açılmıyor."
"Aaa sevindirdin" deyip göz devirdim.
Yere doğru çömelince bana baktı. "Burası çilek kokuyor"
Lip balmlarım çilekliydi ve kokusu gerçekten ağırdı.
O da karşıma çömeldi. Ben kitap ve defterimi çıkarıp dünya haritasını çizdim. O ise bana baktı.
"Dudağının kenarında birşey var Arça." deyip bana biraz daha yakınlaştı ve baş parmağıyla dudağımın kenarını sildi. Sonra parmağını yaladı.
"Mm çilekli."
"Mm iğrençsin." dedim yüzümü buruşturarak. İğrençti.
"Ben bu odanın anahtarlarının yerini biliyorum." dedi.
Dolaplardan birinin en alt çekmecesindeki kutudan amahtarları aldı ve kapıyı açtı.
Sınıfın kapısını açmaya çalısınca
"Onların anahtarı bende değil" dedi.
Ben de başımı tamam anlamında salladım ve çantamdan tüm kitapları çıkarıp inceledim.
Çağlar iki masayı birleştirip uyumuştu. Bende aynısını yapıp uyudum.
Sabah Çağlara baktığımda tişörtü üzerinde değildi ve acayip kaslıydı. Bakmamak için kendimi zorlarken aynı zamanda saçımı düzeltiyordum. Çağlar uyanmıştı. El salladıktan sonra siyah tişörtünü giydi. Ben hazırdım ve çantamı da hazırlanıştım. Aslında dağılan pek bişey yoktu.
"Ya hani sabah yedide açılıyordu tüm kapılar" diye mızmızlandım.
"Benimle bir gece aynı ortamda olduğun için sevinmen gerek. Okulda beni gören bile terliyor."
Ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm
"Ben senin bildiğin gibi değilim. Kolay değil o işler."
"Bak sen" dedi ve bir adım attı.
"Hahaha" diye yalandan bir gülme yaparken bir adım daha attım ve ayağım yerdeki kaleme takıldı. Aramızda bir adımlık yer olduğundan düşerken onu da düşürdüm. Birbirine dolanmış bacaklarımızdan kurtulmaya çalışırken kapının açılma sesini duydum.
"Hassiktir!"
Kapıdan girmek için itişen öğrenciler bize şaşkın gözlerle bakıyordu.
Ayağa kalktım ve çantamı alıp özgüvenle  sınıftan çıktım. Arkama tekrar döndüğümde Çağlar kızlara göz kırpıp el sallayarak çıkıyordu.
Bizim sınıfın olduğu kata çıkıp çantamı sınıfa bıraktım ve lavaboye girdim. İlk boş bulduğum kabine girdim. Kapıyı kilitledim. Ellerimi yüzüme bastırarak sessizce ağlamaya başladım.
Birkaç dakika sonra içeri biri geldi.
"Arça burda mısın?" diye seslendi.
"Evet midem bulanıyor. Çıkarım birazdan."
"Tamam iki ders boş onu söylemek istedim. Çıkınca beni bul. Nöbetçiyim."
"Tamam" dedim. Adım sesleri gidene kadar bekledim. Sesler bitince de dışarı çıktım. Elimi ve yüzümü yıkayıp kat nöbetçisinin yanına gittim. Deren'in nerede olduğunu sordum.
"Alt katın nöbetçisi o." diye cevap verdi.
Aşağı inip Derenin yanına gittim.
"Ağlamışsın." deyip sarıldı. Sarılmak şuan en son ihtiyacım olan şeydi çünkü ağladığım için sarılmıştı ve bu yüzden neden ağladığım aklıma geliyordu. Sonuç olarak ağladıktan sonra birine sarılınca ağlıyordum. Kollarını geri çekince
"Kafeteryaya inelim de anlat" dedi. O önden giderken onu takip ettim.
Aşağı inince bize iki tost aldı ve oturduk. Olan biten herşeyi anlatırken yanımızdan iki gülüşen erkek geçiyordu.
Beni göstererek güldüler.
"Ben Çağları tanıyorsam, bu olayı herkes duymuştur ve sürtük olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Ya da sevgili olduğunuzu." dedi Deren.
Tostlar bitince aynı anda kalktık. "Ben eve gidicem. Sen hocaya midemin bulandığını falan söyle."
"Tamam yarın kesin gel."
"Tamam"
Sınıfa çıkıp çantamı alırken Çağların ve bana bakıp gülen herkesin bakışına aldırmadan çantamı toplayıp çıktım. Bir taksiye binip eve gittim.

Yankılanan SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin