Zaman

908 47 2
                                    


Zaman iki kardeşinin arasında kalmış bir anneydi belki...

İkisini de kıramaz, ikisini de yok sayamazdı. İki kardeşin elinde ki amansız bir kuklaydı, zaman. Onlar ne isterse onu yapıyordu.

Gerek haylaz kardeş olan Ölüm için can alıyor; gerekse uslu kardeş Yaşam için can veriyordu.

Gerek tüm acıları unutturuyordu; gerekse acılara acı katıyordu.

Zaman sadece akıp gidiyordu. O sürede yaşanan hiçbir şeyden sorumlu değildi.

Ama hep o suçlanıyordu...

Hogwarts savaşı bitmişti. Kayıp çoktu. İhanetler, taraf değiştirenler, ölenler, yaralananlar, yaşananlar... Başka hiçbir savaşta görülmemişti.

Kir pas içinde kalmış genç kız, yer yer yıkılmış merdivenlerde hem koşuyor, hemde deli gibi etrafına bakıyordu. Kopan tokadan sonra açılan saçları, bir kamçı gibi havayı dövüyordu.

Çok değil, geçen yıl ki Noel balosunda da aynı merdivenlerden koşarak çıkmıştı. Açık bıraktığı saçları yine havayı kamçılamıştı. Yine aynı kişiyi arıyordu. Yine aynı şeyleri düşünüyordu. Ve yine dudaklarında aynı yakarış vardı.

"Lütfen ona bir şey olmuş olmasın."

Tabi geçen baloyla, şimdiki durumu arasında farklılıklarda çoktu. Birincisi o zaman her yer çok güzeldi. Renk renk süsler, yanan meşaleler, göz kamaştıran ağaçlar... İkincisi ise o zaman üstünde güzel bir elbise vardı. Aynı zamanda ayağında da topuklular.

Şimdi ise aynı o gibi her yer perişandı.

Merdivenler yeni bitmişti ki, aradığını bulmuştu.

Yüreğine yerleşmiş korku tohumları bir anda yok oluvermişti. Ve yerini aşkın zaferine bırakmıştı.

Harry James Potter, Karanlık Lord'u yenmişti. Ve şu an, onun cansız bedenine tepeden bakıyordu. Gözlerinde ki bakışın anlamını onu tanıyanlar bile anlayamazdı. Ama genç kız anlıyordu.

Çocuğun gözlerinde saf nefret vardı.

Dağınık saçlı genç adam kafasını kaldırdı. Gözlerinde kaybolan çocuksu ışıltılara rağmen, onu görünce usulca tebessüm etmişti.

Genç kızın yüreği tekledi.

Kirlenmiş yüzüne, gördüğü onca ölü bedene ve bulundukları duruma rağmen ışıl ışıl gülümsedi.

Genç adamın tebessümü büyüdü. Genç kızın gülümsemesinin yanında sönük de kalsa, onu gördüğüne mutlu olduğu ve rahatladığı belliydi.

Genç adamın dudakları kıpırdandı. Fısıltı gibi çıkan sesi içinde bir çok duyguyu barındırıyordu.

"Mione."

Hermione, merdivenlerin başında ki yerinde daha fazla dikilmeyi kesip ona doğru yürümeye başladı. Yavaşça başlayan adımları birden hızlandı. Hızlandı hızlandı...

Ve en sonunda çok sevdiği adamın kollarındaydı.

Genç adamın boynuna doladığı kollarına karşılık, beline dolanan kollar onu daha da kendine çekti. Hermione, kafasını Harry'nin boynuna gömerken; Harry yüzünü onun saçlarına bastırmıştı.

Savaş bitmişti. Oyun sona ermiş, yıllar boyu, karşılıklı olduğunu bilseler bile birbirlerinden saklamaya çalıştıkları aşkları gün yüzüne çıkmaya mahkum olmuştu.

Çünkü onun yerine koyulacak pek çok duygu vardı.

Acı, hüzün, kader ve korku; sevgilerini sakladıkları o dipsiz derinliklere yollayacaklar ve üzerlerine atabildikleri kadar çok toprak atacaklardı. Zor olacaktı... Ama onlar bunu başarabilirdi. Birlikte başarabilirdi.

ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin